Yazdığı eşsiz kitaplarla edebiyatta kendisine ayrı bir yer edinen bu büyük ismin yapıtları neden her insan tarafından okunmalı, Sözlük yazarı "lovehippi" güzel biçimde özetlemiş.












"benim kişiliğimi ve sanatımı halktan ayırmak mümkün değil. ben iki şeye inanırım, iki şeyin sonsuz gücüne, sonsuz yaratıcılığına, sonsuz değişimine: halk ve doğa.. sanatımı halkımla birlikte, onun büyük yaratıcılığı ile birlik olarak onun için yaparım. politikam da sanatımdan ayrılmaz. halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi.. halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim.bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum" şeklinde cümlelerin sahibi olarak kendini, kendi sanatını, yapıtlarını benzersiz bir tasvirle ifade etmiştir aynı zamanda.. evet böyledir, yaşar kemal'in ister yüzlerce sayfalık romanlarını okuyun, ister alın sarı sıcaktan bir hikayeye bakın, içinde doğa ve insanin olmadığı, ezilenin, acının belirtilmediği bir yapıt bulamazsınız.. çünkü felsefe, mantık bu değildir.. çünkü kendisi ezilenin, hor görülenin hakkını cümleleriyle, betimlemeleriyle en iyi veren, en iyi yazan, en iyi yorumlayandır...

tek tek bütün eserleri okunmalıdır bu insanın.. her yapıtında belli cümleleri, belli abartıları bulmak mümkündür; ancak o kalıpların bulunduğu her yapıt kendi içinde başka bir yere doğru akar çukurova'nın o öldürücü, boğucu sıcağında dayanmanın tek koşulu olan nehirlerinde.. çünkü her yapıt kendi içinde başka bir haksızlığı gösterir, içi başka şekilde burkar, başka şekilde celallendirir ve heyecanlandırır.. yaşar kemal'in sürükleyiciliği gerçekten başkadır, başka boyuttadır.. oysa günümüzde acı bir şekilde fark etmekteyim ki; yalnızca kitap okumaktan adım adım vazgeçen, kendini teknoloji denen kimi zaman canavar olmaya pek müsait bir mahiyette yer tutmuş varlığa bırakan ve sadece bilimkurgu, fantastik ve simgebilimi alanlarında kendisini yeterli ölçüde sürüklediğine inanan gençler değil sadece tuna kiremitçi, cezmi ersöz benzeri yazarları okuyan -ki burada kesinlikle okunmamalı demiyorum bu isimlere, tabii ki okunmalı, tabii ki saygıyı ve ilgiyi hakeden başarılı insanlar- insanlar değil genel olarak çoğu insanımızın yaşar kemal'i yeterince okumadığını, yapıtlarını bilmediğini gözlemliyorum.. üniversiteye hazırlanan gençlerin o sıkıcı paragraf sorularında yapıtlarından ya da röportajlarından alıntı birkaç cümleyi o da soruyu çözme telaşı içerisinde gelişigüzel okuduğunu, demek istediğinin ne olduğuna dair haklı olarak hiçbir ilgi göstermediğini, yaşar kemal'i okuyanlardan bazılarının ise "ya o girişteki 50 sayfalık betimlemeler çok sıkıcı yaa" şeklindeki bezmişliklerini büyük bir hayretle, hüsranla ve hayalkırıklığıyla takip ediyorum..

evet, tarzı beğenmemiş olabilir insanlar.. sonuçta sanat bahsedilen ve her ne kadar çoğu insanın hemfikir olduğu bir sanatçı hakkında fikir teatilerinde bulunuluyorsa da aradan birinin olumsuz eleştirisi çıkabilir.. fakat okumadan, bilmeden, yapıtlarını incelemeden büyüyen bir neslin, yaşar kemal'i tanımayan ve de o betimlemelerini, o doğayı anlatış tarzındaki doğa üstü yeteneğini, memed'ini, döndü'sünü, salih'ini, efelerini, ağalarını anlayamamış bir neslin kendi edebiyatına ve kendi sanatçısına ne kadar sahip çıkacağı konusunda da nasıl olumlu eleştiri yapılabilir, bunu da ben anlayamıyorum.. türkiye'nin en büyük roman yazarını bilmemek, onun ezileni, toprağından zaman zaman alıkoyulanı, direnecek gücü bulamayanı yani köylüyü bir efenin yardımıyla, bazen kendi kendilerine ayaklanmalarıyla nasıl ifade ettiğinin, yaşanır kıldığının farkında olamamak nasıl büyük bir kayıptır ve de ne denli ayıptır, anlayamıyorum..

ben yaşar kemal'in eserleriyle büyüdüm ve onun eserlerinin ardından kişiliğimin ne kadar değiştiğini, geliştiğini ağır ağır, bir zaman geçtikten sonra fark ettim.. ve çokça düşündüm tanrıdan bu büyük insanın yazma yeteneğinin bir benzerini istemenin haksızlık olacağını.. çünkü bir yaşar kemal daha olamayacağının ve onun bir benzerinin bulunamayacağının farkındaydım.. işte bunun üzerine tanrıdan diledim ki; bu ezilmişliğe karşı içinde biriken kızgınlığın, hırsın, sınırın, heyecanın ve bilumum bütün duyguların bu müthiş cümlelerle dışavurumunu sağlayan insan gibi benim de bir şekilde hala insanlarımı ezmekte olan, sömüren, un ufak etmiş, sesini çıkarmasını engellemiş, acı üstüne acı katmerlemiş insanlara karşı, düzene karşı olan kızgınlığımın, hırsımın, heyecanımın ve bilumum bütün duygularımın dışavurumunu sağlayacak bir nesne, araç, yetenek olsun..

düşündüm, diledim; diledim, düşündüm.. sonunda bunun bende bu hislerin hepsini yaratan kişinin yine bu dışavurumu sağlayacak kişi olduğunu anladım.. okudum, sinirlendim, alevlendim haksızlığa.. okudum, sakinleştim, duruldum.. son olarak buraya da kendisinin hayatıma yaptığı katkıdan dolayı ona olan teşekkürlerimi belirterek noktayı koydum. çok yaşa yaşar kemal   (kaynak: seyler.eksisozluk.com)



Editör: Haber Merkezi