HABER MERKEZİ MA / Özgür Paksoy'un imzalı haberine göre; PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Biz elimizdeki esir askerleri bıraktık ama onlar hastaları bırakmadılar. İsrail bir askeri için bin Filistinliyi bırakmıştı. Hastaları rehine olarak tutuyorlar” dedi.

Ağır insan hakları ihlallerine karşı açlık grevi eylemlerinin sürdüğü cezaevlerinde, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “Cezaevinde kalamaz” raporlarına rağmen serbest bırakılmayan hasta tutuklular, ölüm haberleriyle gündeme geliyor. Cezaevlerinde bulunan 604’ü ağır bin 605 hasta tutuklu, sağlık durumları her geçen gün kötüye gitmesine rağmen tahliye edilmiyor. 28 yıldır kan kanseri olan tutuklu 70 yaşındaki Mehmet Ali Çelebi, sağlık sorunlarının ağırlaşması üzerine 25 Ağustos’ta ölüm eşiğinde tahliye edildi. Kan kanserinin akciğere sıçraması üzerine yoğun bakıma alınan Çelebi, 4 Eylül’de yaşamını yitirdi. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) sadece 2021 yılının ilk 3 ayını kapsayan verilerine göre, 2’si ağır 13 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Hasta tutuklularla ilgili adım atılmaması, yeni ölümlerin habercisi oluyor. 

İnsan hakları savunucularının girişimleri sonucu birçok kez hasta tutukluların bırakılması ve tedavilerinin sağlanması için görüşmelerin yapıldığı AKP iktidarı, bugüne kadar verdiği hiçbir sözü tutmadı. PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında 2013 ile 2015 yılları arasında gerçekleştirilen müzakerelerin ön koşulu olmasına rağmen hasta tutuklular serbest bırakılmadı, aksine koşullar ağırlaştırıldı. HPG tarafından alıkonulan asker ve polislerin serbest bırakılması, daha sonra “geri çekilme” sürecine rağmen iktidar bir kez daha hasta tutukluların serbest bırakılmasına dair sözünü tutmadı.

ÖCALAN’IN TEMEL GÜNDEMİ 

Hasta tutuklular, iki yıl boyunca İmralı Adası’nda süren görüşmelerde PKK Lideri Öcalan’ın temel gündemi oldu. İmralı Heyeti’nin yaptığı 3 Nisan 2013 tarihli görüşmede Öcalan, ölüm sınırında olan tutukluların serbest bırakılmasıyla ilgili Adalet Bakanı ile görüşülmesini isteyerek, “Bana mektuplar geliyor. Şakran Cezaevi'nde ve Tekirdağ’da sürecin canına okumak isteyen görevliler var. Zaten yasal çerçevesi oluşturuldu. Hasta mahkûmlar konusunda Adalet Bakanı çok seri davranmak zorunda” dedi. 

İKİNCİ AŞAMA: HASTA TUTUKLULAR BIRAKILMALI

24 Haziran 2013 tarihli görüşmede, ikinci aşamaya geçilmesi için devlet heyetine 8 ana başlıktan oluşan mutabakat sunan Öcalan, bunun sağlanması için “Hasta tutuklular hemen bırakılmalıdır. Biz nasıl elimizdekileri hemen bıraktıysak, bakan bey de olumlu yaklaşmalı” ifadelerini kullandı. 

Öcalan, 21 Temmuz 2013 tarihli görüşmede hasta tutukluların serbest bırakılmasının önemli olduğunun altını çizerek, “Bakana söyleyin, zaten kanun var. Niye son nefeslerini dışarıda almalarına izin verilmiyor?” diye sorarak, konunun takipçisi olacağını söyledi. 

‘ÇOK YANLIŞ YAPIYORLAR’

17 Ağustos 2013 tarihli görüşmede heyetin hasta tutuklularla ilgili gelişmenin olmadığını aktarması üzerine Öcalan, “Bunlar ne yapıyorlar, anlamıyorum. Hepsinin cenazesini çıkaracaklar içerden. Çok yanlış yapıyorlar” dedi. 

AKP FIRSATI KAÇIRDI

Yaptığı çağrıyla başlayan ve tamamlanan geri çekilmenin ardından 15 Eylül 2013 tarihli görüşmede Öcalan, hasta tutuklularla ilgili adım atılmamasına, “Hasta olanlar falan diyorlar ama değerli yoldaşlardır. Ben de bu yaklaşımı görünce geri çekilmeyi anlamlı bulmadım artık. Kullanma, istismar etme gibi yaklaşımları rüyamda görsem inanmazdım. AKP kaybetti, fırsatı kaçırdı” sözleriyle tepki gösterdi. 

PROVOKASYON UYARISI 

Aynı yılın 9 Kasım’ında gerçekleştirilen görüşmede Öcalan, “Hasta arkadaşlar ve vekillerin (Tutuklu HDP milletvekilleri) bırakılmaması tam bir provokasyondur. Adalet Bakanı’na da söyleyin, biz ölüm oruçları sırasında da konuşmuştuk. Bu provokasyondur, yani bunları bırakmayanlar size ve bize provokasyon yapıyorlar. Bu konuda adım atmalıdırlar. Verdikleri sözleri yerine getirmelidirler” ifadelerini kullandı.

Görüşmede provokasyonun aynı zamanda hasta tutuklulara yönelik olduğunun altını çizen Öcalan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu konuda AKP ile konuşurken çok yetersiz kalıyorsunuz, yeterince provokasyonu ve tehlikeyi anlatamıyorsunuz. Ben konuşsam anlatırım. Onlara söyleyin: Emniyet içinde sizi devirmek isteyenlerle cezaevlerinde provokasyon yapanlar aynıdır. 7 Şubat Darbesi neyse, bu çocuklara, kadınlara, hastalara yönelik cezaevlerinde provokasyon planlayanlar aynıdır. Bunu görmüyor musunuz? Özal suikastından bugüne kadar bu provokatörler devrededir.”

BİR ASKER İÇİN BİN FİLİSTİNLİ BIRAKILDI

Geçen bir yıllık süreye rağmen verilen sözlerin tutulmadığını belirten Öcalan, 7 Şubat 2014 tarihli görüşmede şunları söyledi: “Hasta arkadaşları en başından bırakmaları gerekiyordu. Sözlerine sadık değiller. Ben açlık grevine son verdiğimde bunu yapmaları gerekiyordu. Biz elimizdeki esir askerleri de bıraktık, ama onlar bu hastaları da bırakmadılar. İsrail bir askeri için bin Filistinliyi bırakmıştı. Bu hastaları da diğerlerini de rehine olarak tutuyorlar. Bu ahlaksızlıktır.” 

NASIL GÜVENEYİM?

Heyetle 15 Ağustos’ta gerçekleştirdiği görüşmede Öcalan, hasta tutukluların bırakılmamasıyla güvensizlik oluştuğunu belirterek, “Bunlar daha birkaç hastayı bile cezaevinden çıkarmadılar. O kanser hastalarının son günlerini dışarıda geçirmelerini bile sağlayamadılar. Yaklaşım bu olursa ben nasıl güveneceğim?” şeklinde konuştu. 

HAKAN FİDAN’IN TALEBİ

4 Şubat 2015 tarihli görüşmede Öcalan, şunları söyledi: “Bu konuda en çok şuna içerliyorum: Süreç başlayınca Hakan Bey (MİT Müsteşarı Hakan Fidan) rica etti. ‘Elinizde bulunan asker ve kamu görevlilerinin bırakılması olumlu bir katkı sağlar’ dedi. Ben hiç sorgulamadan bunun doğru olduğunu söyledim ve çağrı yaptım. İsrail bir askeri için binlerce Filistinli tutsağı bıraktı. Bir onu düşünün, bir de dün yakılan Ürdünlü pilotu düşünün.” Bu görüşmede Kamu Güvenliği Müsteşarı (KGM), asker ve polislerin serbest bırakılmasının sürece olumlu katkı sunduğunu belirterek, Öcalan’a “Bu konuda sizin ortaya koyduğunuz tutum, son derece geliştirici olmuştur” dedi. 

DAVUTOĞLU ENGELLEDİ

İmralı Heyeti üyeleri ise, konuyla ilgili dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile gerçekleştirdikleri görüşmeye dair şunları aktardı: “Başbakan hasta tutsaklar konusunu kendisinin engellediğini ve durdurduğunu söyledi. 6-7 Ekim olaylarını gerekçe göstererek durdurduğunu ifade etti Başbakan. Ve Adalet Bakanı'na kamu güvenliği sağlanmadan bu konuda adım atılmayacağını söylediğini aktardı.”

KGM: BU MESELE HAL OLDU!

Görüşmede yürütülen tartışmalarda KGM, “Hasta tutsaklar ve İzleme Kurulu. Bu iki mesele de hal oldu. Tamamdır” ifadelerinde bulunmasına rağmen adım atılmadı. 

BARIŞ İÇİN GELDİ, CEZAEVİNDE ÖLDÜ 

Heyetin akciğer kanseri olan hasta tutuklu Abdulmecit Arslan’ın tahliye edildikten iki ay sonra 8 Ocak 2015’te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiğini hatırlatması üzerine Öcalan, yaptığı çağrı üzerine 2009 yılında Kandil’den Türkiye’ye gelen ve 2010 yılında tutuklanan Barış Grubu üyesi Lütfü Taşı’ın, cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmesini hatırlatarak, “Barış yolu açılsın diye benim çağrımla geldi. Tutuklanıp cezaevinde adeta ölüme terk edildi” dedi.

Geçen iki yıla rağmen hasta tutukluların bırakılmamasının damga vurduğu 14 Mart 2015 tarihli görüşmede, Öcalan ve KGM arasındaki diyalog şöyle: 

'AHLAKİ YAKLAŞIYORUM'

Abdullah Öcalan: En son Barış Grubunu çağırmıştım. Lütfü Taş bu çağrıyla geldi. İçeride can verdi. Hasta arkadaşların durumu ortada. Bunu da engelleyen cemaattir. Burada cemaat oyunu nettir. Ben muhataplık durumunu düşünerek elimizdeki esir olanların bırakılması için talimat vermiştim. Ben bu ilişkilerde ahlaki yaklaşıyorum. Ama onlar hasta arkadaşları bile hâlâ bırakmadılar. Yaptığım bir şey karşısında herhangi bir şey istemem.

KGM: Bilgilendirmek için bir şey söyleyeyim.

Abdullah Öcalan: Önemli değil, bırakın bitireyim.

KGM: Adalet Bakanı'na mevzuatın aşılması için talimat verildi. Şimdiye kadar PKK’den 17 kişinin bırakıldığını söylediler.

İNSANİ BİR SORUN

Abdullah Öcalan: Ben PKK’li demiyorum. Hasta olanların durumu insani bir sorundur. Beğenmediğiniz Sezer (Ahmet Necdet Sezer) bile Cumhurbaşkanlığı döneminde 60 kişi bıraktı. Abdullah Gül bıraktı. Ama bu dönemde hiç yok. Bu bana karşı bir intikam hareketidir. Benim siyasi ahlakım, ciddiyetim buradaki çalışmayı gerektiriyor.

( Kaynak: http://mezopotamyaajansi35.com/tum-haberler/content/view/145876

Editör: Haber Merkezi