DİYARBAKIR – 173 gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye’de, 2018 yılı içerisinde 1 gazeteci öldürüldü, 142 gazeteci gözaltına alındı, 66 gazeteci tutuklandı, 520 gazeteci yargılandı, 112 gazeteciye ise hapis cezaları verildi. ÖGİ ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu sözcüleri, Türkiye’nin gazeteciler için zindana dönüştüğünü söyledi.
Dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu Türkiye’de 2018 yılı da gazeteciliği dönük baskı, tutuklama, kapatma, yasak ve sansürle geçti. Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve Gün Matbaası’na 28 Mart 2018 tarihinde kayyum atanarak fiili olarak el konulurken, ülkenin yayımlanan tek günlük Kürtçe yayın olan Welat Gazetesi baskı yapacak matbaa bulamadı. Bir süre sayfaları çoğaltılarak okuyucuya ulaştırılmaya çalışılan Welat ile birlikte Özgürlükçü Demokrasi gazetesi, 8 Temmuz 2018’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı.


Hali hazırda 173 gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye’de, 2018 yılı boyunca 1 gazeteci öldürüldü, 142 gazeteci gözaltına alındı, 70 gazeteci hakkında dava açıldı, 66 gazeteci tutuklandı, 520 gazeteci yargılandı, 112 gazeteciye de çeşitli iddialarla hapis cezaları verildi.


Türkiye’de muhalif basın yayın organları ve çalışanlarına yönelik baskılar sürerken, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü Ayşe Güney ve Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) Sözcüsü Hakkı Boltan, 2018 yılında gazetecilerin yaşadığı sorunlara Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.


VERİLER BASKILARIN GÖSTERGESİ


Gazetecilere yönelik hak ihlalleri verilerinin gerçekleri yazan-çizen, kamuoyunu gerçeklerden haberdar eden, bilgilendiren muhalif gazetecilere yönelik baskıların en açık göstergesi olduğunu kaydeden ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, "Gazeteciler bu şekilde korkutularak doğruları yazmaktan, yansıtmaktan ve toplumu aydınlatmaktan vazgeçirilmek isteniyor” dedi.


‘TÜRKİYE GAZETECİLER İÇİN ZİNDANA DÖNÜŞTÜ’


Boltan, Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısının fazlalığına dikkat çekerek, haber takibinden alıkonulan basın çalışanlarının, haklarında açılan davalardan kaynaklı adliye koridorlarını bu yıl da boş bırakmadığını ifade etti. Boltan, “Türkiye, gazeteciler için bir zindana dönüştü. Haberi alıp iletmekle görevli gazeteciler, yıl boyunca çokça yargılama ve cezalandırmaya maruz kaldı. 2018 yılı içerisinde açılan dava ve karara bağlanan dosya sayısındaki artış, aynı zamanda ülkenin basın ve ifade özgürlüğünün karnesi niteliğindedir” dedi.


‘GAZETECİLER SÜREKLİ TEHDİT ALTINDA’


Gazetecilere ve basın kuruluşlarına yönelik keyfi tutumlar, kesilen idari ve hukuki cezaların kangrene dönüştüğünü vurgulayan Boltan, "Muhalif medya uydu üzerinden yayın yapmak için frekans alamıyor ve yayın yapamıyor. Kağıda gelen fahiş zamlardan kaynaklı yazılı basında her geçen gün bir yenisi kapanıyor. Gazeteciler üzerinde cezai işlemler pervasızca uygulanıyor. Kimi gazeteciye 'adli kontrol şartı' konularak yazması engellenirken, kimisi de para cezaları ile yıldırılmaya çalışılıyor. Tutuklanan meslektaşlarımız dışarıda çalışanlar üzerinde bir tehdit olarak gösteriliyor. Her türlü zorluğa rağmen çalışmalarını sürdüren gazeteciler ise, her an evinin ve çalıştığı işyerinin basılması tehdidi altındadır" diye konuştu.


YARGI SOPASI


Yıl boyunca basın üzerindeki baskının son bulmadığını vurgulayan Boltan, olay ve olgulara iktidarın penceresinden bakmayan muhalif basın üzerindeki ‘yargı sopası’nın Demokles’in kılıcı gibi durmadan sallandırıldığını belirtti. Boltan, bu baskılar ve davalara rağmen gazetecilerin ‘Gazetecilik suç değildir’ diyerek, ne tutuklu ne de yargılanan meslektaşlarını yalnız bırakmadığını da kaydetti.


İktidarın inşa ettiği yeni medya yapılanmasında ‘Padişahım çok yaşa’ korusuna katılmayan gazetecilerin yargı sopasının hedefinde olduğunu vurgulayan Boltan, Hükümetin muhalif gazetecilere yönelik politikasının “Gazetecilik mesleğini öldürme” olarak değerlendirdi.


 “Tüm gazeteciler, yalnızca gazetecilik faaliyetleri veya barışçıl fikirlerini ifade ettikleri için keyfi olarak gözaltına alınma, yargılanma ve mahkum edilme tehlikesi altındadır” diyen Boltan, demokrasinin en önemli unsuru olan basın özgürlüğünün sağlanması için basın örgütlerini ve meslektaşlarımızı ortak mücadele etmeye, yan yana durmaya ve baskıları birlikte kırmaya davet ettiklerini de dile getirdi.


KADIN GAZETECİLER DE HEDEFTİ 


Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü Ayşe Güney ise, 2018 yılının en cesur kesimin kadın gazeteciler olduğunu ifade etti.


OHAL’in kaldırılmasından sonra yargının cezalandırma aracına dönüştüğünü belirten Günay, “Basın ve ifade özgürlüğü hakkının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bu hakkı kullanan gazetecilerin gözaltı, tutuklama ve baskılarla sindirilmeye çalışıldığı 2018 yılında, kadın gazeteciler de tüm bu baskıların hedefinde oldu” dedi.


Güney, gerçekleri yazma konusunda ısrar eden gazeteciler baskı, tehdit ve tutuklamalarla karşı karşıya kalırken, genelde Özgür Basın, özelde ise kadın gazetecilerin bu duruma en çok maruz kalan kesimler olduğunun altını çizdi.


‘ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR YÜRÜTTÜK’


Kurdukları dayanışma ağı ile kadın gazetecilerin yaşayacakları her türlü antidemokratik uygulamaların görünür kılınması ve kamuoyuna duyurulması konusunda önemli çalışmalar yürüttüklerinin dile getiren Güney, kadın odaklı habercilik üzerinde tartışmalar yürütüp, kadınlara istihdam yaratmaya çalıştıklarını ifade etti.


‘HAKİKATIN İZİNİ SÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ’



“Tutuklu gazetecilere sahip çıkmak, mesleğe ve gerçeğe sahip çıkmaktır” diyen Güney, şunları ifade etti:


“Basın ve ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı Türkiye’de hükümet politikalarla faşizmin bir yaşam biçimi olarak geliştirildiği günümüzde ‘tek tip’ uygulamalar, basın özgürlüğüne dönük saldırılar, toplumun haber alma hakkının engellenmesi, gerçeklerin çarpıtılması toplum hafızasını silmeye dönük bir çabadır. Özgür basın topluma dönük her türlü saldırının her daim karşısında olmuştur. Bizler de özgür basın geleneğinden gelen kadın gazeteciler olarak tüm bu tablo karşısında hakikatin izini sürmeye, gerçekleri topluma taşımaya ve her türlü baskıya karşı toplumdaki kadınların sesi olmaya devam edeceğiz.”
Editör: Haber Merkezi