İSTANBUL- ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Kasım Süleymani’nin suikast sonucu öldürülmesinin vekalet savaşlarından asalet savaşına doğru bir sinyal olarak okunması gerektiğini dile getiren Ortadoğu Uzmanı Faik Bulut, “Kürtler gelişmelere göre her ihtimali iyi analiz ederek, esnek ve stratejik hamlelerle politikalar geliştirmeli” dedi.
İran’ın Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ile Irak’taki milis örgütlenmeleri Haşd-i Şabi’nin iki numaralı ismi Ebu Mehdi el Mühendis’in ABD tarafından suikast sonucunda öldürülmesi, olayın akabinde yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme tezkeresinin Meclis’te onaylanmasını Ortadoğu Uzmanı Faik Bulut MA / Naci Kaya değerlendirdi.


Bölge devletlerinde yaşanan krizlerden dolayı halk ayaklanmalarının olduğu ve bu halk ayaklanmalarının devletlerin farklı yöne çekmek istediğine dikkati çeken Bulut, Irak’ta İran’ın desteklediği Haşd-i Şabi sempatizanlarının ABD büyükelçiliğini işgal edilmesinin bu anlamada değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Rüşvete, kötü yönetime ve yolsuzluğa karşı gerçekleştirilen bu protesto eylemlerinin farklı bir yöne evirilmesinden sonra bölgede farklı senaryoların ortaya çıktığını vurgulayan Bulut, olayların gelişimine paralel olarak ABD’nin İran için önemli bir isim olan Kasım Süleymani’yi suikast sonucu öldürdüğünü ve bu olayın vekalet savaşlardan asalet savaşlarına geçişin bir sinyali olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.


‘ASALET SAVAŞLARININ SİNYALİ’


Bulut, 21’inci yüzyılda savaşların konvansiyonel savaş türlerinden uzak, devletlerin ve egemen güçlerin desteklediği örgütlerle sahada savaştığını vurguladı. Bölgede yaşanan son gelişmelerin asalet savaşlara doğru seyir aldığının uyarısında bulunan Bulut, “Gidişat o yönde ama olur ama olmaz, bilemiyoruz. Asalet savaşları çok ciddi savaşlardır. Asalet savaşlarında güçler hem kendi bağlantılı örgütleri vasıtasıyla düşman hasım gördüğü gruplara yönelir, hem de direkt yönelme olur” diye belirtti.


‘MUĞLAKLIĞA GÖRE ŞEKİLLENİR’


İsrail ve Suudi Arabistan’ın İran’a direkt saldırı planın yıllardır olduğunu hatırlatan Bulut, şöyle devam etti: “Bu planda ABD’yi ikna edemiyorlardı. Görünen o ki; Süleymani olayından sonra ABD kurumsal olarak değilse bile kısmi olarak ikna olmuş durumda.  Burada Amerika Kurumsal Devleti’nin henüz ciddi bir savaşa, asaleten bir savaşa karışmak isteyip istemediği bence muğlak duruyor. Bu muğlaklığa göre asalet savaşları şekillenir. Asalet savaşlarına dönmesi halinde İran’ı destekleyen devletleri düşündüğümüzde bu çok vahim bir tablonun ortaya çıkması demektir.”


‘ÇATIŞMALAR YÜSKEK DÜZEYDE YAŞANIR’


Süleymani suikastıyla ABD’nin aynı zamanda İran’ın yayılmacı politikalarına set çekme mesajı verdiğini ve Rusya’ya bölgede kaptırdığı inisiyatifi tekrardan elde etme gayreti amacı taşıdığını sözlerine ekleyen Bulut, şunları söyledi: “ABD’nin Ortadoğu’da ciddi anlamda bir askeri gücü olmasına rağmen bir misyon kaybına uğradığı değerlendirebiliyor. Bu misyonunu korumak için bu tarz ani vuruşlar yapabilir. Bunun yansımaları çok yerde olur. Şöyle olabilir; İran’ı hizaya getirdiğini varsayarsak; kuşkusuz Irak, Lübnan, Lidya, Yemen ve Suriye’deki karışıklığı kendi lehine çözme ihtimalli doğacaktır. Fakat başarısız olursa, bu sefer çatışmalar daha yüksek düzeyde yaşanır.”


‘ASALET SAVAŞAINA KAPI ARALAMAK’


Bölgede ve Libya’da yaşanan krizlere bakıldığında asalet savaşların yaşanmasının çok olası olduğunu ifade eden Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mesela; Suriye Rejimi eğer İdlib’de biraz daha ilerlerse Türk Ordusuyla bir çatışma yaşanabilir. Keza Libya’da da aynı durum söz konusudur. Libya’da Türkiye’nin desteklediği Mutabakat Hükümeti’nin şansı çok az. O nedenle Türkiye göndermeye çalıştığı yapıların dışında kendi kuvvetlerini de yollamak zorunda kalabilir. Bu da doğallığında asalet savaşına kapı aralamak olacaktır. Bu da yalnızca Libya’daki Hafter Güçleri’yle olmaz, Mısır’la doğrudan, Fransa ve diğer Avrupa devletleriyle doğrudan olması bile dolaylı olarak kaşı karşıya kalacaktır. Bu da asalet savaşını tetikler.”


‘İHVAN HAREKETİNİ AYAKTA TUTMAK İSTİYOR’


Libya’nın jeopolitik konumundan dolayı Libya’da Kaddafi döneminden bu yana paylaşım savaşı verildiğini anımsatan Bulut, devamla şöyle konuştu: “Burada problem Türkiye’nin vizyonudur. Eğer Türkiye’nin desteklediği Mutabakat Hükümeti kazanırsa Libya ve Akdeniz’deki doğalgazı ve Akdeniz’deki münhasır bölgelerin Türkiye’nin daha fazla söz sahibi olması anlamına gelecektir. İsrail, Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır’ın kıta sahanlığını iyice daraltma anlamına gelecektir. Tipik bir Osmanlıcılık yayılmacılığının yanı sıra Mısır ve Suriye’de kaybettiği Müslüman Kardeşler Hareketinin hiç olmazsa Libya’da ayakta tutma çalışmasıdır. Yani Türkiye 2011 yılında ihvan politikalarını Libya’da tekrardan canlandırmak istiyor.”


‘DIŞ POLİTİKA MİLİTARİLİZE EDİLDİ’


Türkiye’nin son yıllarda dış politikasının militarilize edildiğine işaret eden Bulut, bu politikanın içe yansıdığını belirtti. Bulut, “Bunu Erdoğan’ın geçenlerde yaptığı açıklama da çok rahatlıkla okuyabiliriz. Erdoğan’ın geçenlerde söylediği ve pek önemsenmeyen ‘Sadece kolluk kuvvetleri ile asayiş sağlanamaz’ söylemlerinin çok önem arz ediyor. Bu açıklama dış politikanın askerileşmenin bir sonucudur. Ve ciddi anlamda bu söylemin ileriki günlerde karşılığı olacaktır” diye konuştu.


KÜRTLER NE YAPMALI?


Değişen dengeler karşında Kürtlerin ne yapması ve nasıl bir siyaset tarzının geliştirmesi konusunda da değerlendirmelerde bulunan Bulut, yaşanan krizlerin aynı zamanda fırsat doğurduğunu ve Kürtlerin bu fırsatları değerlendirmek için makul politikalar gelişmesi gerektiğini dile getirdi. Kürtlerin böylesi bir süreçte hizipçilik anlayışından uzak, partiler üstü bir akıl ile hareket etmesi gerektiğini öneren Bulut, şunları söyledi: “Kürtler gelişmelere göre her ihtimali iyi analiz ederek, esnek bir stratejik hamlelerle politikalar geliştirmelidir. Hamaset söylemlerden uzak, daha çok diplomatik kanalları kullanarak, kazanımlarını koruma ve kaybettiği yerleri ve hakları kazanmak için politikalar üretmelidir. Bunu yaptığı takdirde Kürtler bu krizi fırsata çevirebilecektir.”
Editör: Haber Merkezi