Atakan'ı anlayamazdım yeğenim böyle bir çocukluk yaşayıp böyle bir delikanlı olmasaydı. Bu kafa işleyişine sahip çocuklara, gençlere yaşının çocuğu ol, arkadaşlarınla gez toz, hayatın tadını çıkar deseniz de, maalesef sonuç değişmiyor.

 

 

Atakan'ı anlayamazdım yeğenim böyle bir çocukluk yaşayıp böyle bir delikanlı olmasaydı.

Bu kafa işleyişine sahip çocuklara, gençlere yaşının çocuğu ol, arkadaşlarınla gez toz, hayatın tadını çıkar deseniz de, maalesef sonuç değişmiyor.Bizim maddeyle, hayatla kurduğumuz denklem onlara çok basit geliyor.
Karsilastiklari insanlar için hayranlık uyandırıcı bu durum, kendileri ve aileleri için çok zor bir işleyiş aslında, çünkü karşınızda bu ülkenin düşünceyi, sorguyu bitiren yaptırımları var!

 









10 yaşındaki Atakan sosyal medyaya damga vurdu








Nazım Ilgar 16 yaşında, ülkenin siyasal ve sosyolojik yapısına dair öyle tezlere sahip ki,
bir öğrenci olarak bunları okulda ifadesi yasak, aile için endişe verici.Ama düşünce gücü
önde şu anda dünya genelinde yapılacak felsefe olimpiyatlarına hazırlanıyor.

Aşağıya onun bir denemesini bırakıyorum?

Karakterin Bağımlılığı Üzerine

1.Karakterin devletlere ve toplumlara bağımlılığı üzerine
"Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı, kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir; onların denetimi dışarıdan gelmektedir." Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Sokrates'in bu aforizmasının temeli istemli olarak insanlığın uğruna canını verdiği merak güdüsüdüyle ilintilidir. Dolayısıya aforizmayla konu arasında kurduğumuz organik bağ, alakasız göründüğü için bağın temelini sorabilirsiniz, bu kinayeli soruya karşı aslında aforizma, iradenin temelini açıklar niteliktedir. Aforizmanın transkripsiyonu
"İnsanların hayatı, kendi ellerinde veyahut kontrollerinde değildir; onların denetimi dışarıdan gelmektedir." bağlamıyla aynı manaya gelmektedir, bu trajik ve bir o kadar da realiteye zincirlerle bağlanmış ön kabulümüzle ilgili argümanlarımı sunayım: Cehalet afyonik özgürlük,entelektüelizmin tabularını yıkması mümkün değildir ve her anlamda hem normatif (üzülerek resmi tarih olgusunu da eklemek zorundayız. )hem de devletin ıdeolojik aygıtları aracılığıyla kurduğu manipülatif hegemonyanın karşısındaki çoğunluğu " ubermensch" saymak doğru bir kabul olmayacaktır. Söz gelimi bu nicel becerinin azlığına karşı Nietzche, Schopenhauer gibi birçok filozof istenç ve arzulanımları gerçekleştirebilen üstün insanı kurgulamıştır.

2. Çevrenin ve koşulların etkisi üzerine zeka kavramı
Sorulması gereken bir diğer soru şu olmalıdır: Bizce " Devletlerin veya - patricilerden gelen sınıflara dayalı- manipülatif, normatif dayatmaların var mıdır benliği, hakikati ?"
Soru istemindeki ucu açıklığı çevirirsek daha iyi anlaşılır diye düşünerek
"Her anlamda normsal dayatmalarla manipüle edilmiş, yadırganmış, sorguya çekilmiş dilimizi ve ırkımızı biraz daha indirgeyelim, farazi konuşalım:
Bir fare ailesi ve de yadırganmış bir fareyi ele alalım. Zihin yeteneğiyle öne çıktığını varsaydığımız farenin çevresindekiler (sevdikleri dahil olmak üzere ) fare kapanına kıstırılmışken zeki fare karşı çıkıyor olsun, ardından zeki farenin çekingenliği üstencilikle suçlansın, bu ön kabulün ardından fare ne kadar
"ubermouse" olursa olsun değil fare kapanı her türlü kıstıraca zihnini kendi istemiyle esir düşürmez mi? Üstün zeka gibi nicel bir kişilik özelliğine karşı ailesini uyarmış olur. Bahsettigimiz benzeşimle insanın zihni pek de farksız değildir hatta ikincileri bu bağımlılığı doğrulayan sözde " bilimsel rasyonel" eğitim almaktadır. Yeni doğan bir bebeği ele alalım şimdi de. Sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen bir bebek, 0-6 yaş arasında çevresinden (Çevreden kastımız hiçbir şekilde çekirdek aile değildir, aksine farkında olmadan görülenlere ithafen gelişen zihinsel gelişimi kastediyorum. ) etkilenmeye ve ardından kişilik gelişimini tamamlamaya başlar; dinlediği müziklerin temeli, rol kadın figürü (annesi), hakikatin ailesindeki algısıyla ilk ahlak tanımı belirir. Küçük zihninde ardından daha farklı bir çevrede büyüse çok daha farklı olacak - yargılayışın temeli ve de zeka da dahil olmak üzere bütünsel manada zihnin gelişimi olacaktır çoğu kişi bu önermeye karşı çıkar ama ikizlerin dahi bu kadar farklı karakteristik ve zihinsel yapısının farklı olması açıklanamaz.

3.Karakteristik özellikler üzerine
Karakteristik özellikleri açıklarken Eric Fromm'un dönemlere bağlı insan tanımını ve Kant'ın ayıkulağı metaforunu kullanacağım.
Eric Fromm şunu iddia eder: "Genetiksel özellikler çağa da bağlıdır, ilkel komünal toplumlardaki insanın sağlığı bugünkü insandan farklıdır." Bunu da nüfus yoğunluğuyla açıklar yani 20.yy.da ( Eric Fromm kitabı 20.yy'da yazmıştır. ) kişi başına düşen alan daha azdır ve mülkiyet kavramı çıkageldiğinden hiyerarşi büyümüştür dolayısıyla 20.yy. insanı daha sağlıksızdır yani Eric Fromm'un tanımıyla da karakterin genetiksel değil, insan ırkının tiniyle alakalı olduğu söylenebilir. Kant ise ayıkulağı metaforuyla insanlarin tözde aynı olduğunu, aldıkları eğitimle ve terbiyeyle değiştiklerini belirtir hatta orta sınıf ailelerinin çocuklarının şımarıklığının temelini tembelliğe alıştırıldığını söyler keza Locke da daha dinsel perspektifle yine " eğitim üzerine" düşünceler kitabında dile getirir. Kant ayrıca ahlak kavramının da aileyle birlikte geliştiğini iddia eder. Terbiye alamamış çocukların ahlaksız olacağından sürekli aşağılanmış çocukların da silik karakterli olacağından bahseder...