ANKARA - AİHM’in Demirtaş kararının son 5 yılda uygulanan hukuk garabetinin itirafı olduğunu kaydeden FIDH Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere bir an önce tüm siyasetçilerin özgürlüğüne kavuşması gerektiği çağrısında bulundu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında “tahliye edilmesi” kararı verildi. AİHM tarafından verilen karar Türkiye’deki birçok dosyayı da etkiler nitelikte. Kararda, Kobanê çağrısının demokratik olmasından, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) “yasal bir platform” olduğuna dair bir dizi tespit yapıldı.

İktidar tarafından kararın uygulanmayacağı yönünde sinyal verilse de hukukçulardan kararın bağlayıcı olduğu yönünde yorumlar yapılıyor. Demirtaş’ın tahliye talebiyle yapılan ilk başvuru ise kararın çevirisi olmadığı gerekçesiyle reddedildi.

AİHM kararı ve etkilerini Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) Genel Başkan Yardımcısı ve Avukat Reyhan Yalçındağ ile MA / Berivan Altan konuştu.

AİHM’in kararında yer alan tüm tespitlerin HDP’li siyasetçilerin gözaltına alınması, tutuklanması ve cezaların verildiği süreci de dile getirdiğini dile getiren Yalçındağ, “Hem başvuru bakımından bunu söyledik hem de son 5 yıla damgasını vuran bütün hukuk garabetlerini yerel mahkemelerde bin kere söyledik. AİHM kararı bizim 5 yıllık hukuk garabeti olarak tanımladığımız süreçte ne kadar haklı olduğumuzu, argümanlarımızın ne kadar güçlü olduğunu, bireylerin, siyasetçilerin, belediye başkanlarının, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın, milletvekillerinin son derece kritik haklarının ihlal edildiğini, keyfiyetçi bir bakış açısı olduğu yönündeki söylediklerimizi, haklılığımızı ortaya çıkardı. Dolayısıyla 80 yaşındaki bir Barış Annesi’nin DTK toplantısına gitmesi nedeniyle aldığı ceza, insan hakları savunucusuna DTK’de bir çalıştaya gitmesinden dolayı ceza verilmesi bunların hepsi bu kararın içinde” dedi.

AİHM KARARI BİR İTİRAFNAME

AİHM kararının ilk olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasının HDP’ye yönelik bir kumpas olduğunu ortaya çıkardığını aktaran Yalçındağ, “Akşama kadar iktidar ‘biz bütün milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdık’ diye söylesin. Son kertede kim cezaevine girdi, kim sürgüne gitti, kim göç yollarında yaşamını yitirdi. Sevgili İbrahim Ayhan gibi. Hangi partinin milletvekillerine bunlar oldu. 

Yüksekdağ şu an cezaevinde ve ikinci kere mükerrer bir biçimde tutuklu bulunuyor. 6-8 Ekim olaylarını bir tek twetten dolayı bütün sorumluluğunu bir partinin eşbaşkanlarına, milletvekillerine yüklemek ne demektir. Aysel Tuğluk DTK’den 10 yıllık cezası onaylı olmasına rağmen 6-8 Ekim olaylarından dolayı yeniden tutuklama kararı verildi. 10 yıllık cezadan hükümlülüğünün hukuksuzluğu bir yana yeniden tutuklama kararı verildi. Gültan, Sabahat hanımın… Dolayısıyla bu karar sistematik bir şekilde tüm muhaliflere ne siyasi ifade özgürlüğü tanındığını ne örgütlenme hakkının tanındığını ve bununla alakalı olarak siyaseten elimine edilmeleri için her türlü yönteme başvurulduğunu ortaya koyan bir itirafname. Topyekûn bir itirafname” ifadelerini kullandı. 

‘HAKLARI GERİ VERİLMELİ’

HDP’li siyasetçilerin yaptıkları konuşmalar, katıldıkları basın açıklamasıyla cezalandırıldığını vurgulayan Yalçındağ, yerine kayyım atanan Batman ve Diyarbakır Belediye Eşbaşkanlarının da benzer şekilde cezalandırıldığını hatırlattı. “Kobanê Soruşturması” gerekçesiyle haklarında ikinci kez tutuklama kararı verilen Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi diğer tüm siyasetçilerin, vekillikleri düşürülen milletvekillerinin bu kararla haklarının geri verilmesi gerektiğini kaydetti.

‘DERHAL TAKİPSİZLİK VERİLMELİ’

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü Kobanê Soruşturması’nın da bu kararla birlikte çöktüğünü ve takipsizlik verilmesi gerektiğini dile getiren Yalçındağ, son 5 yılda yapılan tüm tutuklama ve gözaltı kararlarının, verilen cezaların tamamının hukuksuzluğunun tescillendiğini belirtti. “Kesinleşmiş tüm hapis cezaları bir kere bu kararla birlikte çökmüştür” diyen Yalçındağ, “Anayasa Mahkemesi’nde bekleyen bütün dosyalarımıza derhal ihlal kararı verilmeli, birinci derece mahkemelerine geri gönderilmeli ve gereği yerine getirilmeli. Bir an önce hepsi özgürlüğüne kavuşmalı. Şu andan itibaren her birinin içeride tutulması hürriyeti tahdit suçudur. Tüm argümanlar çökmüştür. İktidarın kendine muhalefet eden herkese örgüt üyesi, örgüt yöneticisi diye kalıba sokması insan aklıyla alay eder duruma düşmüştür. Bu sebeple Leyla Güven, İdris Baluken, Kandıra Cezaevi’nde bulunan tüm siyasetçiler serbest bırakılmalıdır” diye konuştu.  

‘DAHA FAZLA HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇU İŞLEMEYİN’

AİHM kararının ardından siyasetçilerin avukatları olarak kararın yerine getirilmesi için hazırlıklara başladıklarını dile getiren Yalçındağ, bundan sonra hukuka aykırı yapılan süreçlerin gereğini artık iktidar yargısının yerine getirmesi gerektiğine dikkat çekti. Başından beri tüm mahkemeleri, hakimleri, savcıları uyardıklarını ve alet olmamaları konusunda uyarıda bulunduklarını belirten Yalçındağ, “Günü geldiğinde bütün yaptığınız hukuksuzluklar AİHM’den dönecek, buna hiç gerek yok, bu ülkede hukuku uygulayın, dedik. Önümüzdeki günlerde diğer HDP’li vekillerin tutukluluk kararları AİHM’de karara çıkacak ve benzer bir karar olacak. Bu insanları daha fazla tutarak, daha fazla hürriyeti tahdit suçu işlemeyin. Bir an önce kararı yerine getirin” çağrısında bulundu.

AK’DEN ATILMAYI GÖZE ALIYORSA...

İktidarın “kararı tanımıyorum” yönündeki açıklamalarını karşı Yalçındağ, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasında olduğunu hatırlattı. Yalçındağ, “Türkiye 71 yıldır üyesi olduğu konseyde ‘ben bu kararı tanımıyorum’ diyemez. Yok öyle bir dünya. Bir kere konsey üyesisin. Eğer ki Avrupa Konsey’inden atılmayı göze alıyorsan kararı yerine getirmezsin. Yani kararı tanımamak demek AK’den atılmayı göze almak demektir” dedi. 

SİYASETÇİLERE ANAYASA 90 ÖNERİSİ

AİHM’in kararını tanımadıklarını söyleyen siyasetçilere Anayasa’nın 90’ıncı maddeyi okumaları çağrısında bulunan Yalçındağ, şöyle devam etti: “Anayasa 90 derki, imza attığımız sözleşmeler Anayasa hükümleri gibidir, hatta bir çelişki olması durumunda iç hukuktaki esaslar değil, uluslararası hükümler esas alınır. Özetle ilk derece mahkemelerini bir kenara bırakın Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında bile bir çelişki olursa AİHM kararını esas alınması gerekir. Peki Kürt siyasetçiler söz konusu olduğu zaman nasıl kendi Anayasalarını görmezden gelebilirler. İnsanların tedirginliği hukuksuzluğun bu kadar meşru bir biçimde dillendirilecek bir safhaya gelmesi. Yoksa bu insanlar tabi ki bir gün çıkacak bunun sürmeyeceğini hepimiz biliyoruz.”

‘İNSAN HAKLARI ÖRGÜTLERİ HAZIRLIKLARINI YAPIYOR’

AİHM kararının ardından sürece, ulusal ve uluslararası kuruluşların da dahil olacağını belirten Yalçındağ, şunları söyledi: “FİDH gibi federasyonlar bu ve benzeri dosyalarda Avrupa Konseyi’ne üçüncü taraf olarak başvuru yapıyor. Avrupa Konseyi’nde madde 9’a göre müdahil oluyorlar. Cenevre’den tutalım Avrupa’nın diğer insan hakları kuruluşları, İHD, TİHV gibi zaten bu dosyaya müdahilliği söz konusu olacak. Ne dünyadaki insan hakları örgütleri ne de Türkiye’deki insan hakları örgütleri bu sürece seyirci kalır. Kararın çıkartılması süreci başka, yerine getirilmesi süreci başka bir prosestir. Karar yerine getirilmediği sürece pek tabi ki insan hakları kuruluşları başvurularını yapmak için hazırlıklarını yapmaya başladı. Onun dışında siyasi mekanizmada kendi hazırlıklarını yapıyordur. Parlamentolar arası birlikten tutalım, Demirtaş kararına müdahil olan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri’ne kadar. Onların da başvuru hazırlıkları var. Kararın yerine getirilmesi için ciddi bir hazırlık var.”

‘AİHM DEMİRTAŞ KARARINI UYGULAYIN’

Yalçındağ, AİHM’in Demirtaş kararı yerine getirilmediği takdirde Türkiye’nin uyarılacağını, kınanacağını ardından Avrupa Konseyi (AK) üyeliğinin askıya alınması ve konseyden çıkarılmasına kadar giden bir sürecin olacağını dile getirdi. Yalçındağ, tüm bu süreçlerin yaşanmaması için de AİHM Demirtaş kararının biran önce uygulanması çağrısında bulundu.

Editör: Haber Merkezi