DİYARBAKIR ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ; Diyarbakır Gazi Yaşargil Araştırma Hastenesinden 29 Ocak 2016 tarihinde 675 sayılı KHK ile ihraç edilen KESK'e bağlı SES Sendika üyesi Rozerin Çatak Genel Yayın Yönetmenimiz Hamza Özkan’in sorularını yanıtladı.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, hayata nasıl bakarsınız, nelere değer verir, neleri önemsersiniz, olmazsa yaşayamam dediğiniz şeyler nelerdir?
1990 yılında Diyarbakır’ın Silvan İlçesine bağlı Gúlamira( Doluçanak) Köyünde dünya ya geldim. Gözümü Hizbullah ve Jitem baskılarıyla dünyaya açtım. O yaşlarda çocuktuk ama sokaklarda insanların katledildiğini sürekli duyardık. Hizbullah katliamları bir yana, kolluk güçleri tarafından köy baskınlarında insanların köy meydanlarında işkencelerden geçirilmesine, köylülerin köyden kaçırılıp en vahşi şekilde işkence edilerek yol kenarına atılmasına şahitlik ettim. Bir 90'li yıllar çocuğu olmamla birlikte aynı baskılara ailemde maruz kaldı. Baskıların artmasıyla Diyarbakır merkeze yerleştik, burada bitmeyen Jitem baskıları nedeniyle İstanbul’a göç etmek zorunda kaldık. İstanbul’a göç başlı başına bir sorundu, 9 çocuklu bir aile, dil bilmeyen anne ve çocuklar için. Biz -iki küçük hariç- tüm kardeşler hepimiz öğrenciydik. İstanbul gibi bir yerde tek kişi çalışıp 11 haneli nüfusa bakmak hele çocukları öğrenci olan bir aile için imkânsızdı. En büyük ablam okula hiç başlayamadı, çalışmak zorunda kaldı. Annem de eve iş alırdı, hep birlikte ucuz kayıt dışı emek üretirdik, annem oradan kazandığıyla okul ve ev giderlerini karşılamaya çalışırdı. Biz de okullar tatil olduğunda çocuk işçi olarak tekstil atölyelerinde veya çorap fabrikalarında çalışırdık. Kazandıklarımızla okul giderlerini karşılar, aileye destek olurduk. Üniversiteye başladığımda tekrar eve baskın yapıldı, babam gözaltına alındı. Gündüz okul gitmek, akşam da yine işte çalışmak zorunda kaldım. O sıralar gazetede çalışıyordum. Sol düşünceye sempatim vardı, özelikle kurt özgürlük hareketine ama bilinçli değildim, gazetede çalışmaya başladıktan sonra bende sol düşünceye ilişkin bilinç oluşmaya başladı. Gazetede atılan yalan iftira haberleri gördükten sonra okumaya başladım. Okulda çok ilişki geliştiremedim yoğunluktan, sınıf arkadaşlarım çok apolitikti ve hala görüştüğüm arkadaşlarımın sayısı ikiyi geçmez, aralarında tek Kürt öğrenciydim, benimle ilişkileri okul dışına taşmadı, benim okul sonrası çalışmamdan kaynaklı olarak pek birbirimizi tanıyamadık ders çalışmak için görüşmek dışında.
Okul bittikten hemen sonra atandım; sendika üyeliğimle hayata bakışım sil baştan değişti.
Hep olumlu baktım. Hayatta bir şeyi asla unutmamak gerekir; inanç ve umut insana her şeyi yaptırır. Hayati değiştirmemizi kendi lehimize çevirmemizi bile sağlar
Hayatta önemsenmesi gereken en önemli değer insanlık ve vicdandır. Bunlar olmadan insan olamayız!
Olmasa yaşayacağım şey; inançtır. İnanç olmadan yaşam olmaz. İnanç kararlığı, iradeyi ve azmi beraberinde getirir.
Yani özetle yalnız Rozerin olarak ihraç edilmedim. Annem, babam, kardeşlerim de benimle beraber ihraç edildi. Okumamda, meslek sahibi olmamda hepsinin emeği var. Tüm zorlukları ailece birlikte aştık ve bugünkü zihniyet siyasi bir kararla emeğimizi yok saydı. Mesleğimizi bize lütfetmiş gibi gece yarısı çıkardığı KHK 'laf ile işimize son verdi. İsimize son vermiş olabilirler ama mesleğimizi elimizden alamazlar. Biz işimizi geri alacağız bugün ki zihniyet bunların hesabını verecek elbet.
Kanun Hükmünde Kararnamelerle(KHK) yönetilen bir ülke konumuna geldik Yeni Türkiye’de? KHK’lerle önce akademisyenler ihraç edildi ve her yeni kararnameyle birçok kişi işini kaybetti. Sizi ihraç ederken bir neden gösterdiler mi? Yeni Türkiye’nin kabul edemediği hangi eylemi gerçekleştirdiniz?
Aslında sorunuzu farklı beklerdim. Türkiye’nin kabul etmediği herhangi bir eylem gerçekleştirdiniz mi? Sorusu tuhaf geldi açıkçası. Bu ülkede barış istemek, insanlar ölmesin demek bile suç olmuşken. En ufak bir barış talebi bile suç sayılmış olabilir. Yani ihraç olmamız için gerekçe üretmemize gerek kalmamış, gözümüzün üstünde kaşımız var diye ihraç edilmiş olabiliriz.
http://mezopotamyaajansi12.com/search/content/view/38038page=1&key=0182ff8ba049bbd1737ec1f5dfcf4dd5
Aslında bizim sorumuzu soru değil, kinaye olarak alırsanız -ki amacımız da tam olarak buydu- sizin kurduğunuz cümleleri sorumuzun alt metninden okuyabiliriz diyerek diğer sorumuza geçmek istiyorum. Hızla genişleyen bir ihraç çemberinin içinde bulunca kendinizi nasıl bir haleti ruhiye yaşadınız, hayatınızda neler değişti ve değişen hayata nasıl uyum sağladınız ya da sağlayabildiniz mi?
En yoğun ihraçlar bölgede 675 sayılı KHK'yla yapıldı bende bu KHK'yla işten çıkarıldım. İlk duyduğumda bir şok yaşadım beklediğim birey değildi. Ama çok şey değişmedi hayatımda biraz ekonomik olarak ilk yıl sıkıntı yaşadım. Şuan öyle bir sorunum da yok sendikal mücadele etmeye devam ediyorum ve devam edeceğim.
İhraç kararına itiraz ettiniz mi, hukuki süreç hakkındaki düşünceleriniz neler, hukuk sisteminden ümitli misiniz?
Biz ihraç edildiğimizde hukuk yolu kapalı dendi, sendika avukatları bu duruma itiraz edip hukuk yolunu zorladılar hukuk mücadelesinde yürütmemiz konusunda hemfikir kalındı, hukuk yolunu zorlayınca çıkmaza giren hükümet ve AİHM çeşitli pazarlıklarla OHAL Komisyonunu kordular, Anayasa Mahkemesine, AİHM giden dosyalar bile vardı, tüm dosyalar OHAL Komisyonuna devredildi. OHAL Komisyonu tam bir oyalama komisyonuna dönüştü. OHAL Komisyonu da Genelkurmay Başkanlığı içerisinde yer alıyor, verilecek kararların ne kadar siyasi olacağı da ortada. Ülkede hukuk ve adalet adeta ayaklar altında. Verilen kararlar siyasi olmaktan öteye gidemiyor. Dava hâkim ve savcısının bile yetkisi yok, tamamı kâğıt imzalayan memur olmanın ötesine gidemiyorlar, davada, onların da orda olması da siyasi bir durum zaten.
İstanbul’da KHK’yla kaç kişi ihraç edildi, ihraç edilen diğer meslektaşlarınızla iletişiminiz var mı, birbirinize destek oluyor musunuz?
Amed'de tam emin olmamakla birlikte 1000 yakın insanın KHK ile işine son verildi. Bunlar 657 sayılı memurlar kanuna tâbi devlet memuru. Sözleşmesi feshedilenler, isten çıkarılan işçiler Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile memurluktan çıkarılanlar, güvenlik soruşturması adı altında ataması yapılmayanlar; hepsi bu OHAL Döneminde hayata geçirilen emekçi kıyım politikalarının sonucu. Diğer ihraç edilen arkadaşlarımızın birçoğu ile sık sık görüşüyoruz. Birbirimizle bir dayanışma içerisinde hareket ediyoruz. İhraç edilme olaylarında bölgemizde intihar olmamasının en büyük nedeni örgütlülük ve dayanışma ağının olmasıdır.
İhraç edildikten sonra maddi sıkıntıları nasıl aştınız, iş bulabildiniz mi, şuanda çalışabiliyor musunuz?
İlk yıl biraz zorluk çektim, kardeşlerim öğrenciydi üniversitede ama şuan aştım o sorunları, sendikanın verdiği dayanışma fonları şimdilik geçinmeme yetiyor. İş bulmakta sıkıntı yaşadım. Amed'de Memorial Hastanesi dışında özel hastanede onkoloji hastanesi yok, Memorail Hastanesi de ihraç edilmiş arkadaşlarımızı işe almamakta kararlı. Şimdilik 3 arkadaş ile çiftçilik yapıyoruz, kazanmadık henüz ama kendimize yetecek bir şeyler ürettik, çiftçiliği öğreniyoruz, bakalım.
Kültür, Sanat ve bilimsel çalışmalara nasıl bakıyorsunuz, var mı bir çalışmanız?
Kültür ve sanat bir toplumun olmazsa olmazı, bir toplumu sanatından çok rahat tanıyabilirsiniz. Ben de ihraç edildikten sonra bağlama çalmayı öğrendim, ihraç edilmenin en güzel tarafı bu oldu.
Aşırıcı bilimci bir insan değilim, her şey salt bilim değildir, bir taş bile canlıdır ruhu vardır, bilim yaşamın bütünü değil bir parçasıdır, bilime böyle bakıyorum.
İhraç edildikten sonra yaşadığınız zor günlerde yeterince desteklendiğinizi düşünüyor musunuz, kimler sizin yanınızdaydı bu süreçte?
Bu konuda hiç sıkıntı yaşamadım ailem üye olduğum sendikam, arkadaşlarım hep yanımda oldu. Hatta bölgemizde ihraç olduğumuzu duyanlar saygı bile duydular, esnaf bile ihraç olduğumuzu duyduğunda indirim yapıyor.
İhraç edilen insanlarımız için neler yapılabilir, nasıl desteklenebilirler, bu konuda neler söylersiniz?
Dayanışma olmazsa olmazdır. İhraç edilen arkadaşlar ihraç edilme olayını kafasında çok büyültmemeli, dünyanın hiçbir yerinde memur olmak bu kadar anlamlı değil, kendi kendine yetebilmeyi ve yeniden üretmeyi hedeflemek gerekir. En başından örgütlenmek, kendi kendini örgütleyebilmek çok önemli. Kendi alternatifini oluşturmalı. Yasam alanını kendisi oluşturabilmeli.
Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz.
Editör: Haber Merkezi