Vakti gelince o da âdeti yerine getirdi; bu diyarı terk etti
O saçma sapan güzellik kıstaslarına, zamanımızın plastikliğine ve bir örnekliğine nasıl da kafa tuttu? Kendine, bedenine, ruhuna bu denli sahip çıkmak bırakın her oyuncuyu, her insanın bile harcı değil. Ama Ayşen Gruda olmak böyle bir şey işte
T24 Yazarı Seda Yılmaz yazdı: Güle güle domates güzelimiz!
Ayşen Gruda da gitti ya, çocukluğumuzun bir neşeli günü daha eksildi. Yeşilçam filmlerininmuzibi, deli dolusu, çatlağıydı o. “Esas kız”lara benzemezdi. Beyazperdenin buğulu güzelideğil, domates güzeliydi.
Alışılagelmiş, ezberlenmiş güzellik kaidelerinin dışında kaldığı için “domates”kategorisindeydi. Ama ona sorarsanız hayat verdiği Domates Güzeli karakteriyle dişi birŞarlo’ydu. Onunla içindeki kavukluyu yakaladığını söylemişti.
Hiç lafını sakınmazdı. Bir söyleşide, “Kavuk neden kadınlara verilmiyor?” diyesormuştu: “Bu el koymaca bitsin artık. O kavuk manevi olarak yeni nesil için bir hedefolmalı ve hak eden her oyuncu ona ulaşabilmeli. Kadınlara da verilmeli.”
“Akıldane” bir yazardı
Canlandırdığı karakterlerden film repliklerine kadar her şeyiyle hayatlarımızda yer eden,yüzümüzü güldüren Ayşen Gruda’nın bir de şahane yazılar yazdığını biliyor musunuz? 2015-2016 yılları arasında aylık yayınlanan Pul Biber dergisinde Akıldane adlı bir köşesivardı. Neredeyse her sayıda kapağı çevirir çevirmez ilk onun yazıları karşılardı okuru. Kısakısa pasajlar halinde yazarak, ülke ahvalinden tutun da çocukluk anılarına kadar çeşit çeşitkonuya değinirdi. Süsten püsten uzak, rahat üslubuyla sizinle tatlı tatlı sohbet edermiş gibihissettirirdi. Görmüş geçirmiş tabii, arada bir akıl verirdi. Zaman zaman sesini yükseltirdi.Hep ama hep güldürürdü.
“Burun 45, ama dalak 70 yaşında!”
Hem yazdıklarında hem de yaşamında sahiciydi. Ekranlarda daima kusursuz ve pürüzsüzgörüneyim gibi bir derdi yoktu. Yüzünde görürdünüz yaşanmışlıklarını, ütüsüzkırışıklarında. Pul Biber’in Ocak 2016 sayısında yazmıştı:
“Estetik çok gerekliyse, buna söyleyecek lafım yok. Mesela kişiyi ağzı, burnu çok mutsuzediyorsa düzeltmesinden yanayım. Ama bir oyuncunun, hele de tiyatro oyuncusununestetik yaptırmasına karşıyım. Botokstu, burun düzelttirmeydi, kaş kaldırmaydı... Tüm omimikler kayboluyor. Tek tip bir yüz oluyor. Diyelim tanınmış bir kadın, 70 yaşlarında,estetik olduğu için 45 duruyor, performans olarak da iyi ama dalağı ne yapacağız? Dalak70 yaşında. Onu da değiştirebiliyorsak tamam. Kalbim 70 yaşında, ben 45 yaşındayım.İçimdekiyle dışımdaki uyumsuz. O zaman estetik ne oluyor? Bedenle ruh birbirineuymuyor. Bu anlamda rahatsız oluyorum. Ben hiç heveslenmedim. Hatta, ‘Burnunubedavaya estetik yapalım,’ dedi doktor. ‘Hayır,’ dedim. Hayır! Ben bu burunla parakazanıyorum. Burnum hokka gibi olsaydı o parayı kazanamazdım, sıradan biri olurdum.Güzellik için kaburgasını bile aldıran varmış, yaşlanınca o kaburga lazım olacak onlara. Ozaman ne yapacaklar?”
Sesi kulağınıza çalınmış gibi oldu mu? Vurgularıyla, coşkusuyla... Yazdıkları o kadarkendisi gibi ki insanın tekrar tekrar okuyası geliyor.
O saçma sapan güzellik kıstaslarına, zamanımızın plastikliğine ve bir örnekliğine nasıl dakafa tutmuş? Kendine, bedenine, ruhuna bu denli sahip çıkmak bırakın her oyuncuyu, herinsanın harcı değil. Ama Ayşen Gruda olmak böyle bir şey işte.
Derginin Aralık 2015 sayısında, “Ölüm âdettenmiş gibi geliyor bana. Bizden öncekilerölmeseydi belki biz de ölmezdik,” yazmış iki gözümüzün çiçeği!..
Vakti gelince o da âdeti yerine getirdi; bu diyarı terk etti.
Ruhu şad olsun!
Editör: Haber Merkezi