DİYARBAKIR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük gerçekleştirdiği operasyonu değerlendiren HDP’li Semra Güzel, “BM’de herkes için barış isteyip ülkesine döndükten sonra ilk işi savaş tezkeresi çıkarmak olan Erdoğan ve hükümeti ikiyüzlü Tanrı Janus olmaya soyunuyor. Fakat karşısında Mezopotamya’nın bin yıllardır direnen İnanna’ları olduğunu unutuyor” diye seslendi.


JINNEWS'ten Beritan Elyakut'un haberine göre;Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik dün başlattığı operasyona tepki gösteren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, yapılan operasyonu "işgal girişimi" olarak  nitelendirdi. Türkiye’nin elinde hiçbir “güvenlik tehdidi” oluşturacak argümanın olmadığı halde Türkiye ve Kuzey ve Doğu Suriye halklarını savaşa sürüklediğine dikkat çeken Semra, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye'de inşa edilen sistemi her zaman kendisine bir tehdit olarak gördüğünü ve saldırıyı gerçekleştirdiğinin altını çizdi.


‘En başından beri psikolojin savaş söz konusuydu’


AKP’nin suni, hayali ve kendi kitlelerini mobilize etmek için bir "düşman" algısı yarattığını dile getiren Semra, bu planın Kuzey ve Doğu Suriye şahsında tutmayacağını ifade etti. 8 yıldır Suriye’de devam eden bir iç savaşın söz konusu olduğunu kaydeden Semra, “Bu iç savaş son bir yıldır DSG güçlerinin IŞID’i neredeyse bitirme aşamasına getirmesi ile son bulmuştu. Bölge halkları uzun yıllar sonra bir nefes almıştı ve kendi geleceklerine dair belki de tarihlerinde ilk kez söz ve irade sahibi olmuşlardır. Ancak bu özgür iradeye karşı açılmış en başından beri bir psikolojik savaş söz konusuydu. Bütün dünya halkları ve devletler Rojava güçlerinin IŞİD karşısında kazandığı başarıyı tebrik ederken ve hatta dünyanın birçok yerinden insanlar burada yaşamak için akın ederken hemen yanı başındaki Türkiye, bir Kürt düşmanlığından ötürü hiçbir zaman Rojava’nın başarısını bir başarı olarak görmedi. Tam aksi buradaki halkların kazanımlarını bir arada yaşama fikriyatını, demokratik modernite fikriyatını tehdit olarak gördü” dedi.


‘Türkiye saldırısının hemen ardından DAİŞ saldırısı tesadüf değildir’


AKP’nin DAİŞ’e karşı tek söyleminin “öfkeli çocuklar” eleştirisi olduğunu söyleyen Semra, bugün DSG’nin elinde olan DAİŞ’lilerin Türkiye’de yargılanmak istediğine işaret etti. Yapılan her röportajda DAİŞ’lilerin “Bizi Türkiye’de yargılasınlar” dediğini hatırlatan Semra, “Örgüte katılan Avrupalı teröristler bile kendi ülkelerinde değil Türkiye’de yargılanmak istiyor. IŞİD’in Türkiye’de düzenlediği saldırıların faillerinin neredeyse hiç biri bulunmadı. Türkiye’nin IŞİD’e lojistik desteklerde bulunduğuna dair haberler yapan Can Dündar hala yurtdışında ve bu haberden kaynaklı cezaevi yattı. İktidarın işgal kararından sonra, ABD çekilir çekilmez IŞİD güçleri Rakka’da saldırıya geçtiler. Bunların hepsinin tesadüf olması imkansız” diye kaydetti.


‘Demografik yapı değiştirilerek Kürt kimliği yok edilmek isteniyor’


Kürt düşmanlığı üzerinden gelişen bir süreçle karşı karşıya olunduğunu kaydeden Semra, “Yeminli Bir Kürt Düşmanlığı” ile Kürtlerin hiçbir alanda iradesini tanımama durumunun söz konusu olduğunu söyledi. Semra, “Güvenlik koridoru çerçevesindeki talepleri 30 kilometrelik sınırda bir yer edinme, burada kalıcı üsler kurma ve burada yaşayan halkı yerinden edip onların yerine mültecileri yerleştirmekti. Bu plan ile de burada bir demografik yapıyı değiştirme Kürt kimliğini yok etmek çabası var. Demografik yapıyı değiştirmek suçtur, bir soykırım suçudur. Ortada bir ‘güvenlik’ sorunu var deniliyor. Fakat karşı taraftan bu konuda gelen en ufak bir tehdit olayı yok. Geçtiğimiz aylarda suni bir şekilde, gerçekliği olmayacak şekilde ‘Ceylanpınar’a bomba attılar’ denildi. DSG güçleri kendilerinin böyle bir şey yapmadığını, bu taraftan gelen bombaların MİT tarafından organize edildiğini söylediler. Bu güvenlik bahanesi ile buraya girme ve güvenliği sağladıktan sonra buradaki halklara teslim etme söylemleri gerçekçi değildir. Eğer öyleyse neden Efrîn’de Türk okulları açıldı, neden vali atandı, neden Rojava’nın bazı kentlerinde şu Antep üniversitesine bağlı fakülteleri açma talebi var” diye sordu.


‘Bu savaşın getireceği tek şey ölüm, kan ve yıkımdır’


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve hükümetinin kendi akıbetini Kürtlerin varlığına bağladığını aktaran Semra, AKP’nin Kürt düşmanlığının kışkırtılarak içeride yaşanan ekonomik krizi ve siyasal krizi görünmez kılmaya çalıştığının altını çizdi. Yapılan bütün anket seçimlerinin AKP-MHP ittifakının yüzde 30’a dahi erişemediğini gösterdiğini dile getiren Semra, tüm anketlerin AKP-MHP ittifakının olası seçimlerde gidici olduğunu açığa çıkardığını belirtti. Semra, “Artık halkların bu yalan, sindirme politikalarına karşı kayıtsız olmadıklarını kendileri de çok iyi biliyor. Tek çıkar yol olarak savaş çıkarmayı uygun buldular. Bu savaşın bizlere ve Rojava halkına getireceği tek şey ölüm, kan ve yıkımdır. Binlerce insan evlerinden göçmek zorunda kalacak. Dünya mülteci krizi ile sallanırken, insanların hayatları alt üst olmuşken yeni bir krizin tetikleyicisi de Türkiye hükümeti olacaktır. Her ne kadar bugün AKP-MHP mülteciler üzerinden Avrupa’nın tepkilerini azaltmaya çalışsa da içine girilecek her savaş daha fazla mültecinin oluşmasına neden olacaktır” dedi.


‘Erdoğan ve hükümeti ikiyüzlü Tanrı Janus olmaya soyunuyor’


İlk saldırıların Grê Sipî ve Serekaniye bölgelerine yapıldığına değinen Semra, bu bölgelerin Efrîn gibi, Kuzey ve Doğu Suriye’nin mayınlardan temizlenmiş, savaştan kaçan insanların sığındığı en güvenli ve halkın normal bir yaşam sürmeye çalıştığı ender bölgelerden olduğuna dikkat çekti. Semra, güvenli olan bir bölgeye güvensiz etiketi vurularak bölgeyi istikrarsızlığa taşıyacak bir politikanın hayata geçirildiğini söyledi. Asıl amaca da dikkat çeken Semra şunları kaydetti: “Asıl amaç Kürt halkının büyük bedellerle elde ettiği kazanımlarını hazmedemeyerek bu kazanımları yok etmek, Kürtlerin statü talebini reddetmek ve buradaki demografik yapıyı değiştirerek burada selefi kemeri oluşturmaya dönüktür. AKP şimdi Türkiye halklarını bu savaş ve insanlık suçuna ortak etmek istemektedir. BM’de herkes için barış isteyip ülkesine döndükten sonra ilk işi savaş tezkeresi çıkarmak olan Erdoğan ve hükümeti ikiyüzlü Tanrı Janus olmaya soyunuyor. Fakat karşısında Mezopotamya’nın bin yıllardır direnen İnanna’ları olduğunu unutuyor.


Bu yaşananlara verilecek en önemli cevap barıştan yana olan tüm kesimlerin içine girilecek olan bu bataklığa karşı durması tepkisini ortaya koymasıdır. Ayrıca bu süreçte Kürtlerin ulus bilinci ile hareket etmeleri ulusal birlik çerçevesinde tepkilerini ortaya koymaları gereklidir.”
Editör: Haber Merkezi