2 Temmuz’da bir kez daha kan ağladı içimiz. 27 yıl önce Sivas’ta ateşe verilen Madımak Otelinde 33 insan katledildi.

 

2 Temmuz’da bir kez daha kan ağladı içimiz. 27 yıl önce Sivas’ta ateşe verilen Madımak Otelinde 33 insan katledildi.

Her 2 Temmuz bir insanlık sınavıdır aslında.

Yüzleşip yüzleşmemektir mesele…

Her 2 Temmuz yakan ile yakılanın değil sadece onların durumu üzerinden bir sorgulamadır, bir dönüp bakmaktır, hep içinde taşımasa bile o acıyı, dönüp bakmaktır, sormaktır, sorgulamaktır.

Yaşlı, genç, kadın, çocuk… 33 insan yakıldı o gün.

Tümü barış, eşitlik, özgürlük, kardeşlik diyen insanlardı. Aydın, sanatçı, yazar, eğitimci, kültür sanat insanı… Büyük bir birikimin sahipleri, inançlar, diller, kültürler elçileriydi, barışın taşıyıcısıydı her biri.

Ateşe verilen o otelde tarih ve kültürdü yakılan…

İnsanlar vardı ateşe verilen…

İnsan isim yazmaya kıyamıyor…

Hangi birinin ismini sayalım, 33 güzel insan… Birikim ve donanım sahibi yaşlı bilgeler, yeni filizlenmiş sanatçılar vardı.

İki de otel görevlisi ölmüştü yanarak…

Otelin etrafında birikmiş olanlar cehennem ateşi olduğundan emin izlediler yaktıkları ateşi ve yananları… Allah adına, Kur’an adına, din adına, inanç adına yaptıklarını düşünüyorlardı. Otelin alt katlarından itibaren tutuşan alevleri büyük bir zevk içinde izlediler. İnsanlar yanarken coştular, alkışladılar, tekbir getirdiler, kin kustular, gaz taşıdılar, benzin taşıdılar.

“Yakın yakın!” diye bağırdılar.

33 can verildi kavrularak. Bir toplum kavruldu, yakıldı o gün Sivas’ta, Madımak Otelinde.

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” dedi. Yani alkışladı o da otel ateşe verilirken alevler yükseldikçe tekbir getirip alkış çalanlara katılarak.

Demirel’in hediyesi Tansu Çiller’in partisinden, yani DYP’den İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu; “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” diyerek, katiller için tek söz söylememiş oldu.

O dönem Sivas belediye başkanı olan şimdiki Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, önceki gün, “Ölen ölmüştür” dedi. O zaman yani 27 yıl önce “Mücahit Temel” sloganları ile karşılanmıştı o güruh tarafından, “Bir defa şöyle bir Fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el Fatiha diyelim” demişti. Dönemin Emniyet Müdür Doğukan Öner, polislere “Müdahale etmeyin” emri vermişti, dönemin askeri yetkilileri “Müdahale emri almadık” deyip müdahale etmediler katillere, alkış tutanlara, yangına. Dönemin devlet temsilcileri olan herkes izlemiştir o katliamın işlendiği saatler boyunca…

Fehmi Koru’sundan, Nazlı Ilıcak’ına kadar yazı yazanlar katillere laf etmediler ya Aziz Nesin’i suçladılar ya yananları…

Geçmişin katliamlarını alkışlayanlar bu katliama da alkış tutmuş oldu özcesi. Geçmişle yüzleşmeyenler hep yeni katliamlara çanak tutar, alkış çalar. Onu yaptılar.

Ta Yavuz Sultan Selim’den beri süren katliamların devamı bunlar. Yakıp, yıkmak, susuz bırakmak, çocuk, bebek, kadın, yaşlı genç demeden katletmek, bununla övünmek, bununla dindar olmak, milliyetçi olmak, dinine, vatanına sahip çıkmak bir kültür olursa, yeni katliamlara kapı aralamak çok da zor olmaz!

Dahası Kerbela’dan bu yanadır süren bu katliamcı haldir yaşanmakta olan.

Ermeni Katliamı, Süryani, Kürt katliamları, Alevi katliamları, Dersim, Maraş, Çorum, Malatya, Sivas… Yangın yeridir hâlâ bu topraklar.

Katliamcıların avukatlığını yaptılar, AKP’ye milletvekilleri çıkanlar oldu, dava zaman aşımına uğrayınca “Hayırlı olsun” dedi Erdoğan. Yakın zamanda “yaşlı” diye affetti katillerden birini, çoğu yargılanmadı bile. AKP’li biri utanmadan “Sivas Katliamı diyenler için suç duyusunda bulanacağım” tehdidi savurdu önceki gün...

Anlayacağınız Sivas Katliamı’ndan sonra da zihniyet sürüyor hâlâ.

Bir devlet tarzı ve bir gelenek halini almış bu katliamlarla yüzleşme yoluna gidilmiyor. Bundandır ki, yeni katliamlarla karşı karşıya bulunan bir toplum olmaktan kurtulamayacağız ne yazık ki…