ANTALYA - Ülke genelinde yaşanan ırkçı saldırılara Türk-İslam sentezi anlayışının kaynaklık ettiğini ifade eden Sosyolog Nigar Duru, ırkçı zihniyetin bugün Kürtlerle birlikte Suriyeli ve Afgan mültecileri de hedef aldığını söyledi. 

Irk, dil, din, cinsiyet, köken, ücret gibi ayrımcılıklar üzerinden yaratılan nefret söylemi ve ırkçı saldırılar kitlesel linçlere dönüştü. Bunlardan; 

- 28 Temmuz’da Antalya'nın Manavgat ilçesinde çıkan orman yangınları sonrasında  ırkçı gruplar ellerinde silah ve sopalarla yol kesip kimlik kontrolü yapmaya ve kimliklerinde bölge illeri yazanları darp etti. 

- Aynı tarihte Ankara Elmadağ'da yaşayan Z.D. ve 5 çocuğu maruz kaldıkları ırkçı saldırı sonucu evlerini terk etmek zorunda kaldı. 

- 31 Temmuz’da Konya'nın Meram ilçesinde yaşayan Kürt bir aileye ırkçı saldırıda bulunuldu. Dedeoğulları ailesinden aralarından  kadın ve çocukların da olduğu 7 kişi katledildi.

- 10 Ağustos’ta Ankara'nın Altındağ ilçesinde Suriyeli grup ile başka bir grup arasında yaşanan kavgada bir kişinin hayatını kaybetmesi üzerine  Önder ve Battalgazi mahallelerinde yaşayan Suriyeli mültecilerin ev ve iş yerlerine yönelik ırkçı saldırılarda bulunuldu.

- 15 Ağustos’ta Antalya’nın Kepez ilçesinde evlerine giden Erhan Sevim ve eşinin içerisinde bulunduğu aracın önü ormanlım alanda bir grup tarafından kesildi. Kimliği sorulan Sevim, Adıyamanlı olduğunu söylemesi üzerine ırkçı grup tarafından aracından zorla indirilerek darp edildi.

Ülke genelinde yaşanan ırkçı saldırılar, yine popülist siyasetçilerin söylemleri ile büyüyen yabancı düşmanlığı ve  mülteci karşıtlığını toplumsal eşitsizlikler üzerine çalışan Sosyolog Nigar Duru değerlendirdi.

Duru, yaşanan saldırıların altında Türk-İslam sentezi anlayışının yattığını ifade etti.

‘TÜRK-İSLAM SENTEZİ ANLAYIŞ IRKÇILIĞI DOĞURDU’

Türkiye’deki insanların büyük bir bölümünün zihniyetini özellikle 1980 sonrası etkin kılınan Türk-İslam sentezi ırkçı anlayışının oluşturduğunu dile getiren Duru, “80’lerde başlayan milliyetçilik eğitimde de yerini buldu. Sürekli Ziya Gökalp gibi milliyetçi kişilerin tezleri üzerine eğitimler verildi. Tek tip insan yetiştirme modeli daha ağırlık kazandı. Sürekli, ‘Türk ulusu öndedir, uludur’ gibi ırkçı bir zihniyet yaratıldı” dedi. 

Yaratılan ırkçı zihniyetin 1990’lı yıllarda Kürt halkına yönelik baskıların daha da arttığının altını çizen Duru, bu süreçte özgürlük mücadelesi veren Kürtlerin yok edilmeye çalışıldığını söyledi. Bu yıllarda düşük yoğunluklu bir savaşın başladığı ve ‘faili meçhul’ bırakılan cinayetlerinin yaşandığını belirten Duru, bu savaşta yaşanan asker cenazeleri üzerinden iktidarlar tarafından ırkçılığın aşılandığını ifade etti.

Duru, “Antalya’da, özellikle Alanya’da bu fazla yapıldı. İnsanlara sürekli birilerini düşman olarak gösterirsen, bu bir gün patlak verecektir. Sonunda artık öldürmeler başlayacaktır” ifadelerini kullandı.

‘AYNISINI NEDEN BİZ YAPIYORUZ?

29 Mayıs 1993'te, Almanya'nın Solingen şehrinde Türk bir ailenin evinin Neo-Naziler tarafından kundaklanması sonucu 5 kişi hayatını kaybettiği olayı hatırlatan Duru, “Bu katliam yaşanırken hepimiz bunu kınadık. Peki aynısını neden biz yapıyoruz? Bu tamamen toplum olarak beynimize yerleştirilmiş olan ırkçı zihniyetin sonucudur. Antalya’da yaşanan yangınlar sonucunda sivil faşistlerin ırkçı saldırılar gerçekleştirmesinin temel nedeni de bu ırkçı zihniyettir” dedi. 

Ülkedeki ırkçı zihniyetin bugün Kürtler ile birlikte artık Suriyeli ve Afgan mültecileri de hedef aldığını kaydeden Duru, şunları söyledi: “Bizim ülkemizin savaş çıkarması yüzünden Suriye'den göç etmek zorunda kalan insanlara saldırıyorlar. İktidar kendisi Suriyelileri ülkeye aldı. Eğer taş üstünde taş bırakılmazsa ve o ülkede belli bölgeleri halen askerlerinle zapt edersen, o insanlar orada mutlu yaşamayacak. Onun için senin ülkende yaşıyorlar. Sen bu insanlara kendi vatandaşlarına tanıdığın hakları tanımak zorundasın. Demokrasi tanımlanırken eşitlik ve özgürlük olmadan olmaz. İnsanlar eşit değilse, özgür olamazlar. İnsanların özgür olmadığı yerde demokrasiden bahsedilemez.” 

Ankara'nın Altındağ ilçesinde Suriyeli mültecilerin hedef olduğu saldırılarda ortaya çıkan görüntülere dikkat çeken Duru, 6-7 Eylül 1955 yılında Rumlara yönelik yaşanan saldırıların bir benzerinin iktidar tarafından çıkarılmak istendiğini söyledi.

SANAL MEDYADA KÖRÜKLENEN DÜŞMANLIK

“İnsanlar yaşadıkları yerde memnun olsa zaten kimse göç etmez” diyen Duru, özellikle sanal medyada körüklenen yabancı düşmanlığı ve mülteci karşılığı üzerinde de durdu.

Kendisine ‘aydınım’ diyen insanların bile bunu yaptığını belirten Duru, “Bunun engellenmesi gerekiyor. Bu ırkçı zihniyetin halk olarak karşısında durmamız lazım. Türkiye'de yaşayan mültecilere yönelik dünya mülteci statüsünün tamamen uygulanması gerekiyor. Bunlara insanca yaşayacak bir sistemin uygulanması gerekiyor. Bütün insanların birbiriyle sevgi içinde yaşamasının empoze edilmesi gerekiyor. Hiçbir halk aşağılık değildir. Bu sözlerin terk edilmesi gerekiyor” diye konuştu.

MA / Ömer Akın 

Editör: Haber Merkezi