İSTANBUL-Ö-G;  Şule Çet davası öncesi, sanıklardan Çağatay Aksu’nun ailesinin bir rapor hazırlayarak, sanıkları aklamaya çalışmasına ve kadınların hedef gösterilmesine dikkat çeken Şule Çet İçin Adalet Komisyonu’ndan Nazlı Yöğler, “Davanın örtbas edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Nazlı, 25 Kasım’da kadınların şiddete karşı alanlarda olması gerektiğini vurguladı.


JINNEWS'in haberine göre; Ankara’da üniversite öğrencisi 23 yaşındaki Şule Çet, 29 Mayıs’ta daha önce yanında çalıştığı Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın tecavüzüne maruz kaldıktan sonra plazanın 20’nci katından atılarak katledilmişti. Şule’nin failleri Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın yargılanmaya başladığı davanın görülmesine bugün Ankara 31’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. Şule’nin ailesi, avukatlar, kadın hakları savunucuları sanıklara artık gerekli cezanın verilmesini beklerken, dava uzuyor. Son olarak Çağatay Aksu’nun ailesi “Şule Çet Davasının Gerçek Olay Örgüsü, Kamuoyu Nasıl Yanıltıldı? Resmi Belgelerle Dava Dosyasının Gerçekleri” başlıklı bir rapor hazırlayarak, sanıkları aklamaya çalıştı. Rapor Meclis’te grubu olan siyasi partilerden milletvekillerine gönderilirken, birçok kadın hakları savunucusu, gazeteci, avukat hakkında “yönlendiren taraf”, “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek”, “kamuoyunu yanıltmak” gibi suçlamalarda bulunuldu.


‘Kadınlar suçlanmaya, fail ise aklanmaya çalışılıyor’


Şule Çet İçin Adalet Komisyonu’ndan Nazlı Yöğler, katliamın aydınlanması için mücadele veren kadınların hedef gösterildiğini, failin ise aklanmaya çalışıldığını belirterek, dava sürecini başından değerlendirmek gerektiğine dikkat çekti. Şule’yi katleden failin 3 ay boyunca serbest olduğunu kaydeden Nazlı, “3 ayın sonunda 3 kez gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Mahkemenin seyrine bakacak olursak, davanın devamlı örtbas edilmeye çalışıldığını görebiliyoruz. En son ise Şule’nin mahkemede en büyük delil olarak kullanılacak olan iç çamaşırı Adli Tıp’ta kaybedildi. En önemli delil nasıl olur da Adli Tıp’ta kaybedilebilir” diye sordu.


Mahkemede de avukatların bu soruyu yönelttiğini belirten Nazlı, “Şule’nin tırnaklarının derince bir bölümü arasında Berk Akand’ın DNA’sı çıkmasına rağmen mahkeme bu DNA’nın tokalaşma ile de geçebileceğini ve tecavüz olayı olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi. Bu nedenle bu duruşma bizler için çok önemli” diye konuştu.


‘Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ne uymuyor’


Türkiye’nin ilk imzalayıcısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne uymadığını vurgulayan Nazlı, AKP’nin kadınların yaşam haklarına yönelik kısıtlamalarına ve engellemelerine karşın kadınların örgütlenmesi gerektiğinin altını çizdi. “Mini etek giyemezsin, kahkaha atamazsın, ekonomik özgürlüğün yok, sen evlenince eşine tabisin” gibi söylemlerle kadınların alanlarının daraltılmaya çalışıldığını belirten Nazlı, “Kadınların özgürlüğüne, özgürlük istemelerine çok ciddi bir saldırı var. Artan kadın katliamları bu sorunların birer tezahürü olarak değerlendirilmeli” dedi.


25 Kasım’a çağrı


Her yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında İstanbul Taksim’de yürüyüş gerçekleştirildiğini anımsatan Nazlı, “Bu yılki 25 Kasım çok daha önem arz ediyor. Çünkü özellikle son dönemlerde yaşanan intihar olayları, Emine Bulut katliamının toplum üzerindeki etkileri, nafaka hakkına yönelik saldırılar bir bütünen kadınların yaşam haklarına doğrudan müdahale olarak görülmekte. Tam da bu nedenle biz kadınların 25 Kasım’da sokakta olmamız gerekiyor” sözleriyle çağrı yaptı.


Editör: Haber Merkezi