İSTANBUL - Suruç’ta 33 düş yolcusunun katledilişini üzerinden 6 yıl geçti. Bu süreçte yargı yine her katliamda gösterdiği tutumu sergiledi, faili korudu, hatta katliam davasını yalnızca bir sanık üzerinden sürdürdü. Ancak “Suruç için adalet herkes için adalet” talebi hiç susmadı.

JINNEWS'te Sena Dolar'ın haberine göre; Sınırın öte yanındaki Kobanê’de yaşayan çocuklara oyuncak götürmek üzere 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suriye sınırındaki Suruç ilçesinde toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine, basın açıklaması yaptıkları sırada DAİŞ saldırısı gerçekleştirildi. Saldırıda 33 düş yolcusu katledildi, 100’den fazla kişi yaralandı.

“Suruç Katliamı” olarak anılan bugünün üzerinden geçen 6 yılda adaleti sağlamak bir yana, buradan yaralı kurtulanlar, her fırsatta iktidarın hedefi olmaya devam etti. 6 yılda Suruç Katliam Davası’nda görülen 19 duruşmada öne çıkan gelişmeleri ve öncesini derledik. 

Kobanê neden savunuldu?

DAİŞ çetelerinin önce Musul'a ve ardından 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal'e saldırmasıyla birlikte kadın, çocuk, yaşlı, genç binlerce insan katledildi, binlerce kadın ve çocuk ise kaçırılarak köle pazarlarında satıldı. Ardından 15 Eylül 2014’te DAİŞ çetelerince Kobanê'ye yönelik başlatılan işgal ve katliam saldırılarına karşı ise 4 ay boyunca destansı bir direniş sergilendi.  Kobanê’deki yıkıma sessiz kalmayan sol-sosyalistler örgütler, siyasi partiler ve hak savunucuları “Kobanê halkı yalnız değildir”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarıyla Türkiye ve bölge kentlerinde alanlara çıkarak eylemler gerçekleştirdi. Bu eylemlerin en uzun süreni ise 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşti. Kobanê’ye ses olmak için sokaklara çıkan halka Hizbullah ve HÜDA PAR’lı grupların saldırıları sonucu çok sayıda kişi yaşamını yitirdi, yaralandı.

‘Beraber savunduk beraber inşa ediyoruz’

Saldırıların 15 Eylül 2014'te başladığı ve 26 Ocak 2015'te çetelerden temizlenen Kobanê, direnişiyle tarihe geçti. Kobanê’nin DAİŞ çetelerinden temizlenmesi ardından yerle bir olan kenti yeniden inşa süreci vardı ve bu sürecin en önemli öznesi ise kuşkusuz çocuklardı. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), “Kobanê’yi beraber savunduk beraber inşa ediyoruz” sloganıyla kampanya başlattı. Kampanyanın amacı DAİŞ tarafından talan edilen Kobanê’yi yeniden inşa etmek, çocuklara oyuncak götürmek ve Kobanê’de ölümsüzleşenler için fidan dikmekti. “İnşa kampanyası” çerçevesinde başlayan hazırlıklara birçok kentten destek geldi. Oyuncaklar, kitaplar toplanıldı.

DAİŞ’li hiç kontrol noktasına ‘takılmadı’!

19 Temmuz 2015’te SGDF üyeleri öncülüğünde gençler, Urfa’nın Suruç ilçesine doğru yola çıktı. Gençlerin hem hareket ettikleri noktalarda hem de yol güzergahlarında maruz kaldıkları aramalar ve GBT uygulamaları, Suruç’a geçen herkesin görüntüsünün alınması dikkat çekmiş, tepkiye yol açmıştı. Bunca “sıkı denetim” altında gelişen süreç boyunca, Suruç’ta canlı bomba saldırısını gerçekleştiren DAİŞ’linin bu kontrollerden nasıl geçtiği ise 6 yıldır yanıtı verilmeyen bir soru olarak kaldı.

Yaralıların üstüne biber gazı sıkıldı

Tarih 20 Temmuz 2015. Yer Suruç Amara Kültür ve Sanat Merkezi önü. Bu tarihte yüzlerce kişi, Kültür Merkezi’nin önünde bir araya geldi. Son izinler ve hazırlıklar tamamlanırken Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Bomba kadınların, “Arîn’den Sibel’e yürüyoruz zafere” sloganlarının yankılandığı sırada patlatıldı…

DAİŞ ve destekçileri, Kobanê’nin yıkımında oynadıkları rolü, inşasına karşı da oynamaya hazırdı. Ve Suruç’ta bu gerçekleşti. DAİŞ’in saldırısında 100’e aşkın kişi yaralanırken 33 düş yolcusu yaşamını yitirdi.

Katliamın öncesinde de sonrasında da saldırıya bile bile göz yumulduğuna dair tespitler sıklıkla dile getirildi. Bunlardan biri de, gençlerin basın açıklaması öncesi hiçbir güvenlik önlemi alınmazken, katliamdan sonra trafiği durduracak şekilde barikatların kurulması oldu. Amara Kültür Merkezi bahçesine ambulansın girmesi polisler tarafından engellendi, patlamanın hemen ardından polis yaralıların üzerine biber gazı sıktı…

33 can yitirildi

Saldırıda katledilen 33 isim şöyle: Koray Çapoğlu, Cebrail Günebakan, Hatice Ezgi Sadet, Uğur Özkan, Nartan Kılıç, Veysel Özdemir, Nazegül Boyraz, Kasım Deprem, Alper Sapan, Cemil Yıldız, Okan Pirinç, Ferdane Kılıç, Yunus Emre Şen, Çağdaş Aydın, Alican Vural, Osman Çiçek, Mücahit Erol, Medali Barutçu, Aydan Ezgi Salcı, Nazlı Akyürek, Serhat Devrim, Ece Dinç, Emrullah Akhamur, Murat Yurtgül, Erdal Bozkurt, İsmet Şeker, Süleyman Aksu, Büşra Mete, Duygu Tuna, Polen Ünlü, Nuray Koçan, Vatan Budak, Mert Cömert.

Failin kaydı emniyete ulaşmıştı

Başlatılan soruşturma kapsamında katliamın Abdurrahman Alagöz tarafından organize edildiği ortaya çıktı. Katliamının faili Abdurrahman Alagöz hakkındaki “terör nitelikli aranan şahıs” kaydının, saldırıdan bir ay kadar önce, 16 Haziran’da Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ulaştığı ortaya çıkmıştı. Abdurrahman Alagöz’ün bildirilmesine rağmen bir önlem alınmamasına ilişkin açılan davada dönemin İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal “görevi ihmal” suçundan yargılanmış, 9 Ocak 2017’de görülen davanın üçüncü duruşmasında mahkeme Mehmet Yapalıal hakkında “görevi ihmal ve kötü kullanma” suçundan yalnızca 12 taksitte ödenmek üzere 7 bin 500 lira para cezasına hükmetmişti. Katliamda sorumluluğu olduğu gerekçesiyle "görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla yargılanan iki polisten biri olan Ahmet Oğuz Davarcı, ifadesinde daha çok Mehmet Yapalıal’ı suçlayarak, “Bu şahsı deşifre edemeyen sorumlular İstihbarat Daire Başkanlığı, Adıyaman İstihbarat Şube Müdürlüğü, Antep İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Urfa İstihbarat Şube Müdürlüğü'dür. MİT'i söylemiyorum bile. Söyleyince 'MİT'ten sana ne' diyorlar” demişti…

213 sayfalık iddianame

Saldırıyla ilgili soruşturmaya, 23 Temmuz 2015’te “dosya içerisinde bulunulan belgelerin incelenmesinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle gizlilik kararı getirildi. Katliama ilişkin iddianame, saldırıdan 18 ay sonra hazırlandı. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın katliama ilişkin 213 sayfalık iddianamesinde 3 kişi hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “silahlı terör örgütüne üye olma”, “tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme” suçlarından 34’er kez; "tasarlayarak ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürmeye teşebbüs etme” suçlarından da 70’er kez olmak üzere toplamda 104’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.

Saldırıyı Abdurrahman Alagöz’ün gerçekleştirdiği, bunun MOBESE kayıtları ve aile teşhisi ile sabit olduğu belirtilen iddianamede, Abdurrahman Alagöz, Antep’te üzerindeki bombayı patlatarak ölen Yunus Durmaz, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne bombalı saldırıda ölen Halil İbrahim Durgun, Ankara Tren Garı Katliamı’nın tek tutuklu faili olan Yakup Şahin, örgütün Türkiye-Suriye sınır sorumlusu Deniz Büyükçelebi ve örgütün Suriye’deki emiri İlhami Balı saldırının failleri olarak yer aldı.

Açılan davanın ilk duruşması 21 ay sonra 5 Mayıs 2017’de Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.  Ankara Katliamı davasından tutuklu olan ve bu davada da fail olarak iddianamede yer alan Yakup Şahin, davaya katılmadı. İddianameye göre sanık İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi Suriye’ye firar etti. Sanıksız başlayan Suruç Davası’nın ilk duruşması ara kararla ertelendi.

Adalet arayışında hiçbir talep kabul edilmedi

Davanın başından bu yana duruşmalara katılan avukatların talepleri, mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Faillerin korunduğu, hatta katliam davasının tek sanıkla yürütüldüğü yargılama sürecinde, bu tek sanığa dava avukatları tarafından soru yöneltilmesi dahi engelleniyor. Tutuklu sanığın duruşmalara katılmadığı dava kapsamında avukatların “sanığın duruşmaya getirilmesi” yönündeki talebi yalnızca bir kez kabul edildi, bu karardan da celse arasında avukatların haberi dahi olmadan geri dönüldü.

DAİŞ bayrağı taşıyan imam dışarıda!

Patlama sonrasında çekilen fotoğraflarda elinde DAİŞ bayrağı olan, halkın yakalayarak polise teslim ettiği ve ardından serbest bırakılan imam Ömer Arslan ise yargının “koruma” zırhının nasıl işlediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Davanın başından beri avukatların, Ömer Arslan’ın da yargılanması yönündeki talepler reddedilirken, şahıs yalnızca “tanık” olarak dosyaya dahil edildi. Yargı tarafından korunan şahıs hakkında mahkemenin ne işlem yaptığı bilinmiyor.

AYM reddetti AİHM’den cevap yok

Katliamın 5’inci yıl dönümünde avukatlardan oluşan Suruç İçin Adalet Platformu, 5 yıl boyunca yaşanan hak ihlallerinin içinde olduğu bir rapor hazırladı. Bu raporla birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM)  ve Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yapıldı. AYM “ihlal” gerekçesi ile yapılan başvuruları reddetti. AİHM’e yapılan başvurusu ise henüz sonuçlanmadı.

Mahkeme Başkanı’ndan faile değnek

Suruç Katliamı’na ilişkin “yargılamama” sürecinin başlangıcından bu yana 19 duruşma görüldü. Bu yılın 27 Mayıs’ında 19'uncu duruşması yapılan davada saldırıda katledilenlerden Çağdaş Aydın’ın ailesinin faile “katil” demesi üzerine fail Yakup Şahin kendisine “katil” denilmesine itirazda bulundu. Bunun üzerine mahkeme başkanı aileye dönerek, “Hükmü kesinleşmeyen birine katil demeniz hukukun sınırlarını aşıyor. Fahişeye bile fahişe diyemeyiz” şeklinde cinsiyetçi ifadeler ile sanığı savundu. Avukatların itiraz etmesi üzerine mahkeme başkanı sarf ettiği sözler nedeniyle özür diledi. 

Mütalaa verildi

Avukatların araştırılmasını istediği hususlara rağmen dosya savcısı mahkeme heyetine mütalaasını sundu. Savcı, dosyanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin hakkında 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Firari sanıklar İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi’nin dosyasının ise tefrik edilmesi talep edildi.

Savunmasında, dosyada kendisine ilişkin somut delil olmadığını iddia eden Yakup Şahin, "İddia makamının böyle bir mütalaa hazırlayacağını çoktan biliyordum” diyerek aileleri ve avukatları hedef aldı.

Karar duruşması 29 Eylül’de 

Avukatların esasa dayalı tüm taleplerini reddeden mahkeme heyeti, Yakup Şahin‘in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Suruç Katliamı davasının karar duruşması 29 Eylül’de görülecek.

Editör: Haber Merkezi