TARAF OLMAK…

 

Diyarbakır’dan merhaba! Bir edebiyatçı olarak yıllardır yaşadığım coğrafya bana ne vermişse onu yazmaya çalışıyoruz. Bu anlamda taraf olmanın ne demek olduğunu iyi biliriz.  Bu koşullarda yaşayıp  “taraf “olmamanın adı, ayakları havada kalmış bir yaşamdan başka ne olabilir ki!   Köşeme bir ad ararken, sözcüklerin de anayurdunun, kişiliğinin, kimliğinin ve cinsiyetinin olduğunu bir kez daha düşündüm. Ve hiç tereddütsüz “Jiyan!” dedim. Neylersiniz ölümlerin ve ağıtların orta yerinde insan  “Yaşam” sözcüğüne daha sıkı sarılıyor.   “Jiyan” anadilim olan Kürtçe’de “Yaşam, hayat, dirim” demek. Bunca acılar yaşansa da  hep birlikte  yine de“ Yaşam ve Jiyan” diyebilmek için…

Baharın gizemli uğultusu duyulmaya başlarken, içimiz kırık, umutlarımız askıda… Oysa  umut etmeli, gelecek güzel günler adına konuşmalı, okuyamadığımız kitaplar için hayıflanmalı, kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya kalan diller ve kültürler için canla başla çalışmalıydık. Yasaklar, darbeler ve olağanüstü hallerle yönetilen bir ülkede  her şey sözcüklerde  kalan özlemden öteye gitmiyor ne yazık ki!..

İnsanlığın geldiği bu noktada hâlâ ne savaşlar bitiyor, ne ölümler ne de işkenceler… İnsan neden savaşır, insan neden öldürür yaşamak varken… Her geçen gün yaşamı felce uğratan bu   savaş, çözüm üretmeyi zorlaştırırken, öfke ve hınç biriktiren kalabalıklara dönüşüyoruz. Duymayan, görmeyen, bilmeyen zavallı kalabalıklara… Tek dilde, tek kültürde, tek dinde ısrar etmek insanlığın yoksunluğunu hazırlamak demek değil midir? Doğa nasıl binlerce farklı rengi, farklı sesi  ve oluşu  barındırıyorsa, insan da var olmak  için farklılığa gereksinim duyar ve farklılıklarla anlam kazanıp çoğalır. Hiç kimseciklerin olmadığı ıssız bir adada  yalnız yaşamanın ne  anlamı  olabilir? Ne özgürlükten, ne demokrasiden, ne umuttan, ne gelecekten ne de sevgiden söz edebiliriz. Karşımızdaki bilinçtir, başkasıdır bizi biz yapan… Farklı, dillerin, kültürlerin, seslerin, tınıların olmadığı bir ülkeyi düşünmek ürkütüyor!  Farklılıklar olmadan kendi eksikliğimizin farkına nasıl varacağız, nasıl gelişeceğiz? İnsan kendine ait bağımsızlık alanında kalmayıp diğerleriyle karşıtlık içinde olduğu zaman bir anlam kazanırken, insanın bilincini belirleyen, ona kişilik ve ruh veren  elbette yaşadığı yerdir kuşkusuz.

Kendimize ait kimliğimize, dilimize  tutunarak var oluruz; bu varoluş güveni, dinginliği, hoşgörüyü ve uyumu sunarken, ülkemize, yöremize ve yönetim şeklimize benzeriz. Tuzu kuru ülkeler, kentler ve insanlar, gerçeklere kendi pencerelerinden baktıklarından halden anlamazlar, anlamak istemezler. Yaşam ile ölüm arasındaki o sınır çizgisini ise hiç bilmezler, sınır boyu karanlığını, mayınları, savaşı ve ölümleri de…  “Öteki”ler  onlar için baş belasıdır… Kendi kültürlerinin yitimiyle karşı karşıya kalan, her türlü şiddete ve  baskıya maruz kalanların başkaldırılarını da anlamak istemezler, çünkü iktidarın ve ölümün  şefleri onlara  “kof ve bön” bir vatanseverliği öğretmiştir; bu  halkadan doğan başka bir “ sancı” da “tarafsızım” diyenlerdir. Tarafsızlık diye bir şey var  mıdır? Nedir tarafsızlık? İşte en güzel yanıtı “Taraf” vermiş “ Düşünmek taraf olmaktır”

Türkiye gibi demokrasisi gelişmemiş ülkelerde “Taraf” olmak bilinç ister, yürek ister, erdem ister… Tarafsızlık:  Kendisiyle yüzleşmekten korkan, insanın kendine ait düşünce yitimi ve “kendi oluş” tan vazgeçişin adıdır, otorite ile özdeşleşmenin  sinsi yüzüdür. Tarafsızlık: değişimin ve uzlaşmanın düşmanıdır. Tarafsızlıkta itaat vardır, korku ve çıkar vardır; kökeninde farklılığı kabullenmeme, kendi içlerindeki öfke ve nefreti görme yerine, sessizce  şeyleşme tercihi vardır.

Yargının bağımsız olmadığı karanlık ülkelerde  “Taraf” olmak büyük bedeller ödemek demektir. İşsizliği açlığı, işkenceyi, sürgünü ve ölümü çok iyi tanımak demektir.  Taraf olmak  ahlâk ve vicdan muhasebesi yapmak demektir. Ve taraf olanlar gerçeklikten doğan doğruları dillendirirken, tarafsızlar, kurgulanmış doğruları dillendirenlerdir. Tarafsızlık iç boşluğun ve korkunun adıysa, taraf olma varoluşsal ruh hali olarak başkaldırının yerini alır.
Editör: Haber Merkezi