BİTLİS ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; Tatvan’da bir araya gelen Bölge Tabip Odaları, açlık grevleri ve ölüm oruçlarına dikkat çekerek, iktidarın mevcut yasalara uymasını istedi ve ekledi: “Bilinmelidir ki; aslolan yaşamdır. Yarın çok geç olabilir! Umarız ve dileriz ki; daha fazla ölüm değil, yaşam kazanır!”


Bölgedeki tabip odaları açlık grevlerine ilişkin Bitlis’in Tatvan ilçesinde açıklama yaptı. Açıklamaya, Bitlis, Ağrı, Batman, Diyarbakır, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Urfa ve Van-Hakkari tabip odası üyeleri katıldı. Ortak açıklamayı Bölge Tabip Odaları Sekreteryası adına Bitlis Tabip Odası üyesi Dr. Duygu Özdoğan okudu.


3 BİN 60 TUTUKLU AÇLIK GREVİNDE


8 Kasım 2018 yılında milletvekili Leyla Güven'in tecrit/izolasyona son verilmesi talebiyle başlattığı açlık grevlerinin tespit edilebildiği kadarıyla 90 cezaevinde 3 bin 60 açlık grevcisiyle devam ettiğine dikkat çeken Özdoğan, açlık grevindeki 320 kişinin 4, 5 ve 6'ncı ayları bulan sürede eylemlerine devam ettiğini belirtti. 2 bin 840 kişinin 1 Mart 2019 tarihinden bu yana açlık grevini sürdürdüğü bilgisini veren Özdoğan, "Çeşitli cezaevlerinde bulunan 30 mahpus da sürdürdüğü açlık grevini ölüm orucuna dönüştürdüklerini kamuoyuna açıklamışlardır. Süresiz dönüşümsüz yapılan tüm açlık grevleri biz hekimler tarafından sonucu itibari ile ölüm orucu olarak kabul edilmektedir. Kararlılık açıklaması olarak anladığımız ölüm orucu yapan mahpusların daha önce duyurduğumuz gibi açlık grevinde günlük asgari (minimum) beslenme düzeyi olan şeker, su, tuz, karbonat ve B1 vitamin almaya devam etmelerini önemle bir kez daha hatırlatırız" diye konuştu.


7 TUTUKLU HAYATLARINA SON VERDİ 


Açlık grevinin konusu olan tecrit/izolasyonun tutuklular tarafından bölge tabip odalarına, sağlık örgütlerine ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’ne gönderdikleri mektuplardan ve kamuoyuna yansıyan açıklamalarında en önemli sorun olarak tanımlandığını hatırlatan Özdoğan, “Hukuksuz bir biçimde mevcut yasaların uygulanmaması, açlık grevine konu olan yasal durumla ilgili olarak başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili mercilerce hiçbir adım atılmamış olması nedeniyle farklı cezaevlerinde olan 7 mahpus tecridin/izolasyonun kaldırılmaması ve taleplerinin karşılanmaması gerekçesiyle ne yazık ki özkıyım eyleminde bulunmuştur” dedi.


'MALTA BİLDİRGESİNE UYUN'


Milletvekili Leyla Güven gibi açlık grevine cezaevinde başlayan bazı tutukluların tahliye edildikten sonra da dışarıda eylemlerini sürdürdüğüne dikkat çeken Özdoğan, şunları kaydetti: “TTB Merkez Konseyi ve tabip odaları olarak, Adalet Bakanlığı ve mahpusların avukatları ile görüşerek açlık grevi yapanların minimum 5 büyük bardak su, 2 çay kaşığı tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ve 500 mg B1 vitamini almalarının yaşamsal önemde olduğunu, açlık grevi yapanların talep ettikleri bağımsız hekimler tarafından muayenesini sağlaması gerektiği, idari yetkililerin üçüncü taraf olarak hekimlere baskı yapmamalarını, hekimlerin de açlık grevi yapan mahpuslara Dünya Tabipleri Birliği (DTB) Malta Bildirgesine uygun davranması çağrıları birçok kez yeniledik.”


TUTUKLULARIN YAŞAMI TEHDİT ALTINDA 


Avukatların cezaevlerine yaptıkları ziyaretler ve kendilerine ulaşan mektuplardan elde ettikleri bilgilere göre uzun süredir açlık grevinde olan tutukluların bağırsaklarında kanama ve hipersensitivite tarzında duyu algı rahatsızlıkları ile ileri derecede kilo kayıpları ortaya çıkmaya başladığını belirten   Özdoğan, “Bize ulaşan bilgilere göre kimi cezaevlerinde yaşamsal önemdeki B1 vitamini, Tuz, Şeker ve Karbonatın mahpuslara verilmediği, açlık grevindeki kimi mahpusların tek kişilik hücrelere alındığı, açlık grevi eylemcilerinin de bulunduğu koğuşlara baskınlar yapılarak mahpuslara baskı yapıldığı, çok kalabalık ve sağlıksız olan cezaevi koşullarının uzayan açlık grevleri ile birlikte bağışıklık sistemi zayıflamış mahpuslar için yaşamı tehdit edici boyutlara ulaştığı ifade edilmektedir. Ayrıca kimi mahpuslarda; Mide de ağrı-yanma, karın ağrısı, bulantı, kusma, kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, bulanık görme, kulak çınlaması, ışığa ve kokuya karşı hassasiyet, denge bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu, okuduğunu anlamakta güçlük, uyku düzensizliği, baş dönmesi, baş ağrısı, düzensiz tansiyon, yürümede ve konuşmada güçlük çekme şikayetlerinin olduğu ifade edilmektedir” ifadelerini kullandı.


'KAMU OTRİTESİ MEVCUT YASALARINA UYSUN' 


“Mahpusların şikayetlerinden anlaşılabildiği kadarıyla geçen her gün açlık grevindeki mahpusların sağlık durumlarında kötüleşme yaşanmakta ve yaşamı tehdit edici durumlarla karşı karşıya kalmaktayız” diyen Özdoğan, açıklamada devamla şunları söyledi: “Birçok kez yaptığımız açıklamalarda ifade ettiğimiz üzere kişilerin etkinlik alanlarının kendi bedenlerine kadar sınırlanabildiği cezaevi ortamlarında, kimi uygulama ve politikalara karşı bir protesto biçimi olarak gündeme gelen, insan yaşamına ve sağlığına yönelik her türlü eylem gibi; açlık grevleri de hekimlik mesleğinin temel felsefesine aykırı bir eylem biçimidir. Bu nedenle sorunun çözümünde açlık grevleri sebeplerinin insan-ı esas alacak bir şekilde ortadan kaldırabilmek öncelikli olmalıdır. Açlık grevlerinin sonlandırılması için kamu otoritesinin mevcut yasalarının uygulanması yeterlidir. Siyasal iktidar açlık grevcilerinin talebini biran önce değerlendirmeli, ölüm orucuna dönüşmüş eylemlerin sonlanma koşullarını sağlamalıdır.”


‘ÖLÜMLER YAŞANABİLİR'


Uzun süreli açlığın insan vücudunda olumsuz etkilerinin çok olduğuna dikkat çeken Özdoğan, “Sürecin bir aşamasından sonra açlık grevlerine bağlı ölümlerin yaşanabildiği, geçmiş acı deneyimler bize göstermiştir. Bölge Tabip Odaları olarak bir kez daha ölümlere, cezaevlerinden daha fazla cenazenin çıkmasına ve açlık grevlerine bağlı kalıcı hasarlara tanıklık etmek istemiyoruz. Bizler varoluşundan bu yana insan yaşamı, sağlığının korunması ve geliştirilmesi varlık sebebimiz olarak görmekteyiz. Hekimlik insan yaşamını her türlü kavram ve kaygının ötesinde ele alır, her şeyin merkezine insanı, yaşamını ve sağlığını koyarak şekillendirir” dedi.


‘HÜKÜMET ESAS ÇABAYI GÖSTERMELİ' 


Özdoğan, Bölge Tabip Odaları, yöneticileri ve aktivist hekimler adına şu çağrıda bulundu: “Önüne geçilebilir nedenlerle kimsenin kalıcı olarak zarar görmemesi, geçmiş dönemlerde olduğu gibi benzer süreçlerde ortaya çıkan daha fazla can kayıplarının bir daha yaşanmaması için başta hükümet ve ilgili bakanlıkların esas çabayı göstermesi gerekenler olduğunu belirterek, herkesi bir kez daha ve acilen duyarlı ve sorumlu davranmaya, açlık grevindeki tutsaklarda ölümler yaşanmadan çözüm için çaba harcamaya çağırıyoruz. Bilinmelidir ki; aslolan yaşamdır. Yarın çok geç olabilir! Umarız ve dileriz ki; daha fazla ölüm değil, yaşam kazanır!"
Editör: Haber Merkezi