Maden ve enerji üretimleri hem Türkiye coğrafyasında hem de dünyada yaşamı tehdit ediyor. AKP iktidarı agresif biçimde ve sadece sermaye yararı için geleceğimizi şirketlerin çıkarlarına kurban ediyor

TBMM Çevre Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın Türkiye’de faaliyete devam eden kaç Hidroelektrik Santral (HES), Jeotermal Enerji Santrali (JES) ve Rüzgar Enerji Santrali (RES) bulunduğuna ilişkin soru önergesine Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’den yanıt geldi. Bakan Dönmez, Türkiye’de üretim faaliyetinde bulunan 170 adet lisanslı rüzgar enerjisi santrali, 42 adet jeotermal enerji santrali ile 47 termik santral bulunduğunu belirtirken sorular içinde yer alan HES sayısına değinmemesi dikkat çekti. Bakan Dönmez, ayrıca halen yürürlükte olan ve işletme izni bulunan maden sahası sayısının 8 bin 509 olduğunu açıkladı.

Coğrafya yağmalanıyor

Sermaye yağmasıyla, doğa inanılmaz tehditler altında bulunurken, bu durumun daha da büyütüleceği ve maden sahalarının devlet eliyle belirlenip, altyapıları yapıldıktan sonra şirketlere peşkeş çekileceği, AKP’nin tüm uygulama ve çıkardığı yasalarda açıkça görülüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, 108 bin noktadan numune alınarak tamamlanacak jeofizik ve jeokimya haritalarıyla, Türkiye’nin röntgenini çektiklerini belirtmişti. 2018 sonunda Türkiye’nin jeokimya ve jeofizik haritası bitirileceği açıklanırken 60 binleri geçen noktadan numuneler alındı. 50 bini aşan noktadan daha numune alınacağı belirtilmiş dünyada var olan 90 çeşit madenin 77’sinin Türkiye’de bulunduğu ifade edilmişti.

Niçin enerji

Türkiye’de bir enerji açığı olmadığı bilinen bir gerçek. Ancak AKP hükümeti ısrarla her türden enerji üretimi için alan açıp destekler vermeyi sürdürüyor. Bunun temel nedeni aynen inşaat ve madenlerde olduğu gibi enerji üretim ve dağıtım işleri için şirket havuzları oluşturarak, bu üretimleri havuz şirketlerinin yağma alanı haline getirmişlerdir. AKP iktidarı, kamu elinde bulunan santralleri çalıştırmayıp veya çok düşük kapasitelerde tutup bu şirketlere alan açmaktadır. Alım garantisi verilmiş olmasına karşın, tam kapasite ile çalışamayan şirketlere üretmedikleri enerji için kapasite bedeli adı altında ödeme yapılmaktadır. Atılan adımların tamamı bir avuç şirketin çıkarına hizmet ederken, doğal yaşama geri dönülmez zararların veriliyor olması ne AKP hükümetini ne de bu işleri yapanları hiç ilgilendirmemektedir. Türkiye’de JES şirketlerinin örgütlendiği Jeotermal Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) ile Alman Federal Jeotermal Derneği/Bundesverband Geothermie e.V. arasında işbirliği anlaşması imzalanırken Çin’le de aynı bağlamda görüşmeler yapılmaktadır. Milli enerji safsatasıyla halka yutturulmaya çalışılan JES’ler ve diğer endüstriyel yatırımların tamamı doğal yaşam üzerinde büyük bir baskı oluşturduğu ve geri dönülmez zararlar verdiği ise çok iyi biliniyor.

Dünya tehdit altında

Dünyayı adeta yok etmek üzere bir program uygulanıyor. Türkiye’de 42 adet JES’in enerji üretildiğini açıklayan Dönmez’in bugüne kadar verilen JES sahaları ve ruhsatlarından söz etmemesine karşın bu sayının binlere ulaştığı biliniyor. Çin’li ve Alam sermaye çevreleri ile JES’ler konusunda işbirliği protokolleri geleceğimizin tehdit altında olduğunu gösterirken dünyanın her yerinde benzer süreçler yaşanmakta. Şu anda Çin, Kenya’da Büyük Rift Vadisi’nde jeotermal enerji için çalışmalarını sürdürüyor. Kenya’da en büyük devlet elektrik şirketi olan Ken- Gen ile Çin’li Jereh Group ve HYoung Company Ltd, Rift Vadisi’nin doğusunda yer alan Olkaria’da jeotermal enerji santrali için bir konsorsiyum kurmuştu. Çin’in kapitalizmin bekası için ortaya attığı tek merkezli enerji üretimi ve dağıtımı önerisi epey karşılık bulmuştu. Çin, 50 trilyon dolarlık küresel elektrik ağı ile ultra yüksek voltajlı şebekeler kurarak, Ortadoğu’nun güneşinin ve Himalaya Dağları’nın hidroelektrik gücünün, Büyük Rift Vadisi’nin jeotermal gücünün kullanılmasını ve bunların hepsinin birbirine bağlanmasını önermişti. Diğer yandan ABD’de her geçen gün büyüyen Kayagazı ve petrolü üretimleri ise yakın gelecekte benzer proseslerin uygulandığı JES’lerle birlikte dünya adeta işgal edilerek yaşam zehirlenecek.  (KAYNAK: YENİ YAŞAM GAZETE EKOLOJİ SERVİSİ)
Editör: Haber Merkezi