İSTANBUL - Şiddete maruz bırakılan kadınların yaşadıklarını, televizyon programlarında tekrar tekrar anlattırılmasının kişiyi travmatize edeceğini dile getiren Kadın Zamanı Derneği'nden Psikolog Elif İşcan, yapılan programların şiddeti normalleştirerek kadını mağdur ve güçsüz konuma getirdiğine dikkat çekti.

JINNEWS- Marta Sömek

FOX TV’de “Paylaş benimle" adlı programda, şiddete uğrayan kadınlar, ekranda yaşadıklarını anlatıyor. Kadınların maruz kaldıkları şiddeti tekrar tekrar anlatması, bu durumun reyting için bir tür “ajitasyona” dönüştürülmesi ve şiddetin normalleştirilerek sunulması yalnızca bu program ile sınırlı kalmayarak birçok televizyon programında da sık sık başvurulan yöntem.

Tecavüz meşrulaştırılmıştı

Daha önce de ATV’de sunucu Müge Anlı yayınlanan programda, 6 aydır kayıp olan bir kadın ile ilgili tanıkların anlatımlarının ardından cinsiyetçi ve tecavüzü meşrulaştıran söylemlerde bulunmuştu. Müge Anlı, duyduklarının inandırıcı olmadığını söyleyerek, "Eskortluk yapan kızın tecavüze uğrayıp ağlamasının bir anlamı yok” diyerek tecavüzü meşrulaştırmıştı. Kadının maruz kaldığı şiddeti meşrulaştıran, tecavüz ve istismarı tüm detayları ile anlattıran ve toplumsal baskıları daha da derinleştiren söz konusu programlara her gün bir yenisi ekleniyor.

Kadın Zamanı Derneği’nden Psikolog Elif İşcan, televizyon programlarında şiddetin işlenme ve topluma taşıma biçimini ajansımıza değerlendirdi.

‘Şiddeti uygulayan erkekler hiçbir şekilde ön planda olmuyor’

Elif, şiddete maruz bırakılan kadınların programda mağdur olarak gösterildiğini, bu tarz programlara çıkan kadınların psikolojisini ve daha sonra da benzer şiddete maruz kalanları tekrar travmatize etmesi açısından doğru olmadığını vurguladı. Kadın hareketi olarak yıllardır şiddete maruz kalan kadınların isimlerinin açıkça beyan edilmemesi için çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Elif, şiddeti uygulayan erkeklerin hiçbir şekilde ön planda olmaması ve şiddete maruz kalan kadının psikolojisinin irdelenmesinin çok doğru bir yerde durmadığının altını çizerek, “Bu tam da bizi şuna götürmekte; ‘neden oradaydın?’. En son Esra Hankulu'nun şüpheli şekilde Ümitcan Uygun'un evinde yaşamını yitirmesine ilişkin de, ‘Kadın onun katil olduğunu biliyor ama neden oraya gitti’ noktasına götürmektedir bizi” diye konuştu. İnsanların her ne olursa olsun kendi özel alanlarıyla ilgili ve maruz kaldıkları şiddetle ilgili dönüp dönüp yaşadıklarını tekrar anlatmasının kişiyi travmatize ettiğini vurguladı.

‘Bir defa ifade alınmalı’

Şiddet ve istismar vakalarında kişinin yaşadıklarını bir defa anlatması gerektiğini ifade eden Elif, sürekli olarak kişinin isteği dışında ve bir destek almadan yaşadıklarını defalarca anlatmasının uygun bir noktada durmadığına değindi. Kişinin popülist bir tutum ve tavırla bunu anlatarak rahatlayabileceğini de düşünebileceğini söyleyen Elif, bu tarz durumlarla karşılaşan, yaşadığı şiddeti anlatan insanların daha sonra karşılaştıkları tutum ve davranışların, "neden oradaydın" bakış açısına götürdüğünü ve travmaya maruz kalındığı anda zihnin sağlıklı bir insan gibi çalışmayabileceğini ve kadını olumsuz anlamda etkileyebileceğini de dile getirdi.

Şiddeti normalleştirme eğilimi

Televizyon kanallarına çıkan kadınların daha sonra verdiği beyandan pişman olabileceğini, beyanı neden verdiğini sorgulayabileceğini de ele alarak bunun sağlıklı bir tutum olmadığını yineleyen Ellif, “Kadınların, yaşadığı şiddetten ötürü bir metalaşma, kadın özgürlüğünün yok sayılması, ekranda olayı detaylı anlatması, mesela ‘gece şu saatte dışarıdaydım ve yüzüme asit atıldı, dershaneden çıkmıştım eve gidiyordum’ ifadelerinin kullanılmasının toplumda kadına yönelik bir korku ortamı yaratabilir” dedi. 

Elif son olarak, “Yapılan bu programlar, şiddeti normalleştiren, kadını mağdur konumuna getiren, kadını güçsüzleştiren bir program dizisi. O yüzden bir an önce bizim kadın özgürlüğü açısından kadının kendisini ifade edebilmesi ve kadının psikolojisi açısından bunları önleyebilmemiz gerekiyor” çağrısında bulundu.

Editör: Haber Merkezi