VAN-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Kürt kadınları olarak hem kendi yaşadıkları sorunlara karşı örgütlenmeyi hem de savaş, yoksulluk, artan şiddete karşı Türkiyeli kadınlar ve tüm dünya kadınlarıyla ortak mücadeleyi esas aldıklarını belirten TJA aktivisti Gülcihan simsek, “Dünya kadınlarını birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Diyoruz ki; örgütlülüğümüz özgürlüğümüzdür. Bunu 2020 mücadele hattı olarak ilan ediyoruz” dedi.


JINNEWS'ten Hikmet Tunç'un haberine göre; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için birçok kentte eylem ve etkinlikler gerçekleştiren Tevgera Jinên Azad (TJA), yarın da miting ve yürüyüşlerle final eylemlerini gerçekleştirecek. Kadın mücadelesini sadece 8 Mart’la sınırlandırmayan TJA, 2 Şubat tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiği konferansta da önemli kararlar aldı ve bu doğrultuda mücadeleyi yükseltmede kararlı. 8 Mart öncesi kongrenin sonuçları ve TJA’nın gündemlerine dair aktivist Gülcihan Şimşek ile konuştuk.


‘Yeni bir yaşamı inşa etmek iddiası var’ 


40 yıldır Kürt kadınların verdiği mücadele ve emeğe dikkat çeken Gülcihan, Kürt kadınların mücadele hattını dünyada ve Ortadoğu’da son 10 yılda daha da keskinleştirdiğini dile getirdi. “Çünkü yeni bir sistemin inşası ve birlikte ortak yaşamı paylaşma iddiası var” diyen Gülcihan, emperyalist erkek-devlet şiddetinin kadınlara karşı geliştirdiği bir saldırı konsepti olduğunu ifade etti. Gülcihan, “Hem neoliberal politikalara karşı hem cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe, dinciliğe karşı bir mücadele hattı oluşturuldu. Kadın hareketimizin ortaya çıkarmış olduğu bu değerler, aslında dünya kadınlarının da son yüzyılda yaşamış oldukları, ciddi saldırılara karşı bir mücadele hattıdır” dedi.


‘Ciddi bir kadın muhalif güç var’


Erkek sistemin bütün dünyada içine girdiği kriz ve kaostan çıkmak için kadın bedeni üzerinden politikalar yürüttüğünü ve bu yüzden kadına saldırdığını vurgulayan Gülcihan, “Şili’den başlayıp, Tunus’tan, Lübnan’a, Kürdistan’a kadar ciddi bir kadın muhalif gücü oluştu. Bir ittifak var ve bunu muhalif çizgiye dönüştüren ciddi alan etkinlikleri var. Bu biz Kürt Kadın Hareketi açısından da ciddi bir çabadır” ifadelerini kullandı. Türkiye’de kadınların muhalefetinin de ciddi anlamda bazı şeyleri değiştirmeye yönelik olduğunu belirten Gülcihan, “Özellikle 18 yıldır AKP hükümetinin geliştirdiği saldırılara baktığımızda, hem 25 Kasımlarda, hem 8 Martlarda, her alanda geliştirilen direnişe karşı bir müdahale var. ‘Kadın kahkaha atmasın’ diyen çocuk evlendirmelerini yasallaştırmak isteyen bir iktidar var. Kadının bu saldırılara karşı geliştirdiği ciddi bir ittifak var. Bu ittifak ülkede kendini seçimlerde de ortaya koydu. Bu da kadının direnince neler yapabildiğini açıkça gösteriyor” diye kaydetti.


‘Mücadele etmek gibi bir sorumluluğuz var’


Türkiye cephesinde kadın mücadelesinin emperyalist güçlere karşı ortak ağlarla kendini örgütlediğini söyleyen Gülcihan, “Kürdistan’da platformlar ve TJA’nın özellikle yerel dinamikleriyle kendini örgütleyen, ayakta tutan bir mücadelesi var. Önümüze bir yıllık program koyarak örgütlenmeye başladık. Tabi bu örgütlenme biçimi bir 6 aylık kampanyayla, kendini toplumun ve kadınların yaşamış olduğu sorunlara duyarlı kılma biçiminde gelişti. Çünkü toplumu değiştirmek gibi bir sorumluluğumuz var. Bugün yaşananların birçoğunun toplumdaki zihniyetten kaynaklandığını biliyoruz. Bunun için de mücadele hattımızı bu perspektif üzerinden, bu felsefe üzerinden örgütlemeye çalışıyoruz. Yaşam biçimimiz nasıldır? Eşit, özgür, katılımcı, ekolojik bir yaşam istiyorsak mücadele etmek gibi bir sorumluluğuz var. Bugün yaşanan birçok sorunun ataerkil zihniyetten kaynaklı yaşandığını unutmamamız lazım. Onun için mücadele hattımızı bu çerçevede örgütlemeye çalışıyoruz. Eğer kadınlar güçlü durabilirse bunu örgütleyebilir ve kazanabilir. Bugün bu saldırılara maruz kalmamızın nedeni özgür, eşit, ekolojik, katılımcı mücadele hattımızdan kaynaklıdır” dedi.


‘Kadınlar mevcut sistemi reddediyor’


Demokratik siyasetin sıkıştırılmaya çalışıldığı bir dönemi yaşadıklarını ve kadın siyasetçilerin tutuklandığını ifade eden Gülcihan, “Sivil toplum örgütlerinin engellendiği, akademisyenlerin daha çok tutuklandığı ve sürgün edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Son dönemlerde yaşananların bir sistem çatışması olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü kadınlar bu mevcut sistemin şekillenmesini reddediyor ve buna dönük geliştirilen her türlü saldırıya karşı kendini örgütlüyor. Bu örgütlenme biçimiyle de mevcut sisteme alternatif olma üzerinden kendini somut ayaklarla ifade ediyor” sözlerini kullandı.


‘Biz enternasyonal bir hareketiz’


TJA olarak yaptıkları konferansta 8 Mart ile başlayan bir mücadele sürecinin devamını getireceklerini söyleyen Gülcihan, “Yaşananlara karşı bir örgütlenme seferberliği olması gerekir. Yine dünyada gelişen faşist sisteme karşı ortak mücadele hattı, kadın örgütlülüğünü esas alıyoruz. Biz enternasyonal bir hareketiz ve tüm dünya kadınlarıyla ortak mücadele hattı oluşturmak gibi sorumluluğumuz var. Bu dönemde enternasyonal hareketimizi güçlü oluşturmamız gerekiyor” dedi.


‘Kadınlar neoliberal politikalara karşı mücadele etmeye devam edecek’


TJA olarak Dünya Kadın Yürüyüşü’nün (DKY) delegesi olduklarını hatırlatan Gülcihan, DKY’nin planlamalarına, kararlarına ve eylem takvimine göre de mücadeleyi geliştirdiklerini kaydetti. Gülcihan, “2020 yılına dair planlamalar var. 5 yılda bir ortak eylem kararı da alındı. En son Ankara’da alınan bir toplantıda Dünya Kadınlar Koordinesi bir araya geldi. Orada da bir eylem takvimi çıkarıldı. 24 Haziran, 12 Ekim gibi tarihlerde ortak eylemlerle, özellikle yoksulluğa, kadına yönelik şiddete karşı, neoliberal politikalara karşı kadınlar her yerde sözlerini söyleyecek” diye konuştu.


‘Mutlak tecride karşı mücadele eden kadınlarız’


“Kürt kadınları olarak karşımızda Kürt sorunu gibi ciddi bir sorunumuz var” ifadelerini kullanan Gülcihan, şunları dile getirdi: “Hem kimliğimize hem anadilimize karşı geliştirilen bir müdahale var. Buna karşı da bir mücadele hattı var. Yine ortak ittifakı oluşturacak bir mücadele yürütüyoruz. Kürt halkının çıkarlarını koruyacak, statüsünü, ana dilinde eğitim görme hakkını, her türlü demokratik hakkını savunan bir mücadele yürütüyoruz. Özellikle bize dönük saldırılar var. Sayın Öcalan üzerinde gerçekleştirilen tecrit saldırısı, müdahalesi var. Mutlak tecride karşı mücadele eden kadınlarız. Tecridin kaldırılması, çözüm geliştirilmesi için mücadeleye devam edeceğiz. Bundan önceki süreçte bir ‘çözüm masası’ oluşturuldu. Bu masada kadınlar vardı. Sayın Öcalan’ın çözümde kadının yer alması gerektiğini ortaya koymuştu.”


‘Ortak barış hattının geliştirilmesi gerekiyor’


Müzakere masalarının devrilmesinin ardından AKP-MHP ittifakının Kürt halkına dönük tekrar bir saldırıya hazırladığını söyleyen Gülcihan, “Binlerce insan tutuklandı, gözaltına alındı. Özyönetim döneminde insanlar katledildi. O yüzden tecrit bir bütün olarak topluma karşı uygulanan, kadınlara yönelik uygulanan bir tecrit. En son geçen yıl Leyla Güven’in başlattığı açlık grevini unutmamak gerekir. Bu açlık grevlerinde yaşamını yitiren yoldaşlarımız oldu. Açlık grevinde ağır sağlık sorunları yaşayan yoldaşlarımız var. Tecridin kaldırılması için ortak bir mücadelenin oluşturulması gerekiyor. Ortak hattın barış üzerinden geliştirilmesi gerekiyor. Müzakere sürecinin başlaması gerekiyor” vurgusu yaptı.


‘Kazandırmayan savaşı büyütmek yerine, barışı büyütelim’


İki gün önce PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan aile görüşmesinde öne çıkan mesajlara işaret eden Gülcihan, “Sayın Öcalan’ın son yaptığı aile görüşmesinde barışın olabilmesi için güçlü ve ciddi tespitler ortaya koydu. Türkiye’de iki ayak varsa, üçüncü ayak biziz. Bu realite reddedilemez. Kürt halkının varlığı reddedilemez. Kürt halkıyla birlikte ortak mücadele yürüten halkların, farklı kimliklerin, dillerin, dinlerin var olduğu reddedilemez. O yüzden tecridin kalkmasına dönük, Kürt sorunun çözümüne dönük, Türkiye’nin demokratikleşmesine dönük katkı sunacak tespitlerin yapılması gerekir. O yüzden bu süreçten sonra artık Türkiye hükümetinin, AKP hükümetinin savaşta diretmesini bu toplum kaldıramaz. Son dönemde yaşanan Suriye savaşının Türkiye’ye kaybettiklerine bir bakın! Toplumu yoksullaştırdı. Psikolojik bir baskı oluşturdu. Halkları birbirinden ayırmaya çalıştı. Kürdü, Türkü, Arabı birbirine düşüren politikalarla halklar birbirinden koparılmaya çalışılıyor. Kazandırmayan savaşı büyütmek yerine, barışı büyütmek gerekiyor” çağrısında bulundu.


‘Dünyada mücadeleyi ortak yürütme inancımız var’


Sınır kapılarında mültecilerin maruz kaldığı insanlık dışı uygulamalara değinen Gülcihan, “Sınırlar biz kadınların tanımadığı bir şeydir. Yaşanan bu drama seyirci kalmamamız, kadınlar olarak mültecilerin haklarını sahiplenmemiz gerekiyor. Yaşananların en büyük mağduru kadınlar ve çocuklar. Savaşa karar veren erkekler, bugün toplumun yarısını oluşturan kadınların yaşadıklarını görmüyor. Bunların hepsi bizim için bir sorundur ve sorunların çözülmesi gerekiyor. Kadınlar olarak 8 Mart’ta bu talepleri, güçlü dile getirmemiz gerekiyor. Alanlarda bunları çözüm önerileriyle birlikte dile getirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.


‘Direnişi örgütlüyoruz, özgürlüğe yürüyoruz’


8 Mart alanlarında dile getirecekleri temel mesajlarını sıralayan Gülcihan, “Kadına yönelik şiddetle mücadele etme, ulusal birlik, temel gündem maddelerindendir. Diğer bir çağrımız enternasyonal kadın mücadelesidir. Dünya kadınlarını ortak mücadele etmeye çağırıyoruz. Diyoruz ki örgütlülüğümüz bizim özgürlüğümüzdür. Bunu 2020 mücadele hattı olarak ilan ediyoruz. Neoliberal, faşist diktatörlüğe karşı sömürge olmayacağız. Biz kadınlar ‘Direnişi örgütlüyor, özgürlüğe yürüyoruz’ şiarıyla herkesi 8 Mart alanlarından, Newroz’a davet ediyoruz” dedi.

Editör: Haber Merkezi