AKSARAY-Gazetelink.com'den Tülay Yıldırım EDE haberine göre: Bilal Erdoğan’ın ziyaret edeceği okulda yaşanan tecavüz olayı, ‘okulun imajı’ zarar görmesin diye gizlendi.

Geçenlerde taciz/tecavüz vakalarını araştırırken basında duyulmayan ve sadece bir kişinin kaleme aldığı bir tecavüz olayına rast geldim. Böyle bir olay nasıl oldu da duyulmadı ve nasıl bu denli ustalıkla kapatıldı, oldukça ilginç.

Olay, Aksaray Merkez Kız İmam Hatip Lisesi’nde gerçekleşiyor. 09.12.2016 tarihinde İmam Hatipliler buluşma toplantısı düzenleniyor ve Bilal Erdoğan da bu toplantıya katılıyor. Toplantı akşamı 10’uncu sınıf öğrencisi bir kız, okulun bekçisi tarafından cinsel istismara uğruyor. Ancak iddialara göre olay hemen savcılığa bildirilmiyor ve olay, okul polisi vasıtasıyla ilgili makama iletiliyor, yani anons geçilmiyor. Hal böyle olunca, bir nevi basında yer alma olasılığı da yok edilmiş oluyor. Sebep ise; Bilal Erdoğan’ın okula ziyarete gelmesi ve okulun imajına zeval getirmek istenmemesi.

Okul müdürü Mehmet Çekiç’i arayıp bizzat kendisinden dinledim hikayeyi. Çekiç; olayı hemen 1 saat içerisinde savcılığa intikal ettirdiklerini, bundan dolayı yönetimin ceza almadığını, yönetimin herhangi bir ihmalinin olmadığını iddia etti. Bunun üzerine bazı öğrenci ve velilere ulaştık. Ulaştığımız kişiler, müdürün aksine ihmal olduğunu iddia ettiler. Olayın, Bilal Erdoğan’ın okulda olması sebebiyle savcılığa geç intikal ettirildiğini, vaka müdür beye iletildiğinde okul müdürünün “Beklesin. Acelesi yok” dediğini, müdürün vakayı örtbas ettiğini ve okula gelen müfettişler müdür/yönetim hakkında okuldan uzaklaştırma cezası kararı verdikleri halde, siyasi çevre sayesinde bunun uygulanmadığını iddia ettiler. Müfettişlerin okula olaydan 1 ay sonra gelmesi de ayrı bir tartışma konusu.

Cinsel istismar vakası şu an hala savcılıkta. Cinsel istismarda bulunan kişi serbest bırakılmış durumda ve tutuksuz yargılanıyor.

Olaylar zinciri bununla da bitmiyor. Mehmet Çekiç, Enderun Derneği’nin başkanı. Okulda yurt binası açıldığında, Çekiç’in dernekten arkadaşının eşi bu yurda 2 yıllık öğretmen olmasına rağmen müdür yardımcısı olarak atanıyor. İddiaya göre, müdire birçok öğretmen ve öğrenciyle problem yaşıyor ve herkese sorun çıkarıyor, iftiralar atıyor. Hatta bir öğrenci bu müdire yüzünden intihara teşebbüs ediyor. Ancak bu konuda Mehmet Çekiç öğretmenlerce uyarılsa da gereğini yapmıyor ve hatta müdireyi destekliyor. Cinsel istismarın yaşandığı gece ise, yurttan sorumlu olmasına rağmen müdire hanıma bir türlü ulaşılamaması ayrı bir ihmal.

Okul ve müdüre dair öğrenciler bizimle konuşmaktan çekindiler. Müdürden oldukça korkuyorlar. Ayrıca başlarına herhangi bir şey geldiğinde, müdürün onlara sahip çıkmayacağını düşünüyorlar. Örneğin, okulda bir öğetmenin çeşitli gerekçelerle kızlara sürekli dokunduğunu ve bunu dilekçeyle müdüre şikayet ettikleri halde, müdürün bir şey yapmayıp olayı kapattığını ve kendilerini susturduğunu söylüyorlar. Zanlı bekçi hakkında da daha önce şikayette bulunduklarını ama müdürün dikkate almayıp kalorifer dairesine kadar bekçiye anahtar teslim ettiğini söylüyorlar. Ki istismar olayı da, kalorifer dairesinde gerçekleşiyor.

Durum bunlardan da ibaret değil. Okulun ziyaretçi defteri, cinsel istismar olayı yaşanana kadar hiç aktif edilmemiş. Yani bir kız yurduna herkes elini kolunu sallayarak girme şansına sahip. Peki bu durumda kız çocuklarının güvenliği nasıl sağlanıyor? Üstelik bekçi olarak atadıkları kişi daha önce şikayet edildiği halde müdür tarafından işinden alıkoyulmayan ve akabinde bu olayı gerçekleştiren cinsel istismar zanlısı.

Bir iddia da, para ve tehdir mevzusu. İddiaya göre; yurtta parasız kalan öğrencilere devlet aylık 26 lira veriyor. Müdirenin olduğu zaman bu okulun öğrencileri 2 ayda bir 26 lira alıyorlar. Yani paranın yarısı kesiliyor. Neden kesildiğine dair herhangi bir gerekçe sunulmuyor. Sadece geçen sene değil bu sene de kesinti yapılmış ama bu sene okuldaki öğrencilerden iki tanesi bu durumu Milli Eğitim’e şikayet edince her şey ayyuka çıkmış. Okul müdürü ise yurtta kalan öğrencileri okulun konferans salonunda toplayıp “O iki kişiyi biliyorum, ben onlara bunun hesabını soracağım” tarzında tehditler savurmuş.

İddialar doğru mudur, yoksa müdür masum mudur bilemem. Ancak ortada bu kadar söylenti varken, Müdür ve eylemlerinin araştırılması şart. Olay hemen araştırmalı ve suçlu/ihmalkar olan herkes hakkında gereği yapılmalı.

Tecavüz, taciz vakaları her geçen gün daha da artıyor. Sadece muhafazakar kesim kanadında değil, her kesimde böyle olaylara rastlamak mümkün. Ancak, muhafazakar çevrede daha da arttığı muhakkak. Her an bir imam hatip okulundan veya Kuran kursundan ya da cemaat yurdundan böyle bir haber almak mümkün. İslam dini bu tarz şeylere müsamaha göstermezken sözde İslamcı çevrenin uçkur peşinde olması garip bir muamma. Din bir maske olmuş öyle insanlarda. Din maskesi takıp tecavüz etmeyi/tacizde bulunmayı, hırsızlık yapmayı, adaletsiz olmayı olağan hale getirmişler. Sözde iman ettik dedikleri din, onları kötülükten alıkoymuyor (Ki burada hata dinin değil, kişinindir, dini kendi emellerine alet edenindir). Bu sadece İslamcılar için de geçerli değil. Hıristiyan veya Musevi çevrelerde de din maskesi altında kötülük saçanları görmek mümkün.

Öyle bir devirdeyiz ki, din afyonlaştırılmış ve seküler eylemlerin/gayri aklaki tutum ve davranışların maskesi haline gelmiş vaziyette. Din alimi sıfatıyla kameraların ya da halkın karşısına geçen kişilerin çoğunluğunun konuştuğu tek şey uçkur. Kadını metalaştıran ve cinsel bir obje olarak görüp erkeğin egemenliğini ön plana çıkaran fetvalar silsilesi havada uçuşuyor. Bunun en öncelikli sebebi ise, insanların akletme yetisini rafa kaldırması ve alim geçinen din tüccarlarının ağzına bakması. Diyanet de bu konuda oldukça suçlu. Din tüccarlarına meydan veren, onların dini ayaklar altına almasına bu denli sebep olan, dini maske olarak kullanıp dinden olmayan fetvaları savurmalarına yol açan, en başta Diyanet’tir nezdimde. Türkiye’de Müslüman olmayan onca insan yaşamasına rağmen eğer Diyanet sadece Müslümanları gözetiyor imajı çizip Müslüman olmayanları öteliyorsa, zaten atıl bir kurumdur, topluma zarar veren bir mercidir muhakkak.

Kadının haklarının elinden alınmadığı, kadının aşağılanmadığı, tecavüz/taciz/hırsızlık/adaletsizlik gibi olayların önlendiği, Müslüman olmayanların da kucaklandığı ve onlar üzerinde baskı kurulmadığı, din tüccarlarının temizlendiği bir sistemin varlığına ihtiyaç var fazlaca. Ancak, günümüz dünyasında din sömürü aracı haline gelmişken hangi devlet, hangi sistem, hangi iktidar bu sistemi hayata geçirir sizce? Tabiki hiçbiri!

kaynak: http://gazetelink.com//Tülay Yıldırım EDE
Editör: Haber Merkezi