Van’da imkansızlıklara rağmen 60 metrekarelik bir sahne kuran Tiyatro Mencel ekibinin düzenlediği festivale konuk olan tiyatrocular, ’Burada bir hayal var, o hayalin bir parçası olabiliyorsak ne mutlu bizlere’ dedi.

Yeni yaşam gazetenin haberine göre; Van’da alternatif sanat yapmak üzere geçtiğimiz yıl bir araya, her kesimin tiyatroya ulaşabilmesi amacıyla çalışmalarına başlayan bir grup tiyatrocu tüm imkansızlıklara rağmen oyunlarını sahnelemek üzere kentte bulunan bir alışveriş merkezindeTiyatro Mencel’i kurdu. 100 kişi kapasiteli salonda yer alan 60 metrekarelik sahnede bu zamana kadar ağırlıklı olarak Kürtçe oyunlar sergileyen tiyatrocular, sahneledikleri oyunlarla halkın büyük beğenisini topladı. Tiyatro Mencel ekibi, yürüttükleri çalışmalar kapsamında kurdukları bu 60 metrekarelik sahneye son olarak bir tiyatro festivali sığdırmayı da başardı. 13-21 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 1. Van Tiyatro Festivali, tıpkı kurulan sahnenin kendisi gibi “Bir hayal, bir oyun ve özgürlük” şiarıyla yapıldı. Günde iki oyunun sahnelendiği festival yoğun ilgi görüp, salon sahnelenen her oyunda adeta doldu taştı. Bu tablo, imkansızlıklara rağmen büyük hayaller kurulabildiğini göstermiş oldu. Festival kapsamında kente konuk olan Fiziksel Tiyatro Araştırmaları ekibi ve Teatra Jiyana Nû oyuncuları, hem yer aldıkları festivali hem de ortak oldukları Tiyatro Mencel ekibinin hayalini Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.

‘Sırtımızı umuda yasladık’

Çalışmalarını sürdürdükleri İstanbul’dan kente gelip, “Şatonun Altında” isimli oyunlarını sahneleyen Fiziksel Tiyatro Araştırmaları ekibi üyesi tiyatrocu Güray Dinçol, konuk oldukları kentte sanat ile direnişi bir arada görmenin kendileri için gurur ve umut verici olduğunu dile getirdi. Sanatın bütün imkansızlıklara rağmen bir şekilde kendini var edecek bir alan bulabildiğini söyleyen Dinçol, “Bütün sansür ve baskıya rağmen bu kadar taze bir tiyatronun, Tiyatro Mencel’in böylesi bir festival düzenlemesi, bölgede sanatı var etmesi bizim için çok heyecan verici bir durum. Bizler de buraya davet edildiğimiz için çok mutluyuz. Buradaki bu büyük umuda sırtımızı yaslamak istiyoruz” dedi. Dinçol, Tiyatro Mencel’in kuruluşunun birinci yılını dahi doldurmadan böylesi büyük bir organizasyon ile Kürt ve Türk tiyatrosundan örneklerinin sahnelenmesine vesile olduğunu ifade etti.

Önemli olan tiyatro…

Dinçol, “Tiyatro Mencel’in sahne alanının ve seyirci alanının dar olması hiç önemli değil. Bizim için bir oyuncu ve bir seyirci olduktan sonra tiyatro başlıyor. Arada bir ekran veya başka bir şey yok. Dünyadaki dolaysız tek sanattır tiyatro. Bu nedenle tiyatro sahnesi hiç de küçük değil.İçerde kocaman bir yer görüyorum. Önemli olan mekanların büyüklüğü veya küçüklüğü değildir. Orayı kuran niyet ve yürektir. Mencel bize uzun süredir hissetmediğimiz heyecanı yeniden hissettirdi. Tiyatro Mencel’in düzenlemiş olduğu festivalin ömrü uzun olsun. Sanat var oldukça direniş de var olacaktır. Umudu asla kaybetmemek gerekiyor” dedi.

Başka bir dünyanın hayali

“Şatonun Altında” oyununun bir diğer oyuncusu Gülden Arsal ise, Van’a ilk kez geldiği için çok heyecanlı olduğunu dile getirdi. Van’da olmaktan ve böylesi heyecanlı bir seyirci kitlesi ile karşılaşmaktan çok mutlu olduğunu ifade eden Arsal, yeni kurulmuş bir tiyatro sahnesinin böyle bir festival düzenlemesinin çok büyük bir başarı olduğu görüşünde. Arsal, “Bütün olumsuzluklara rağmen burada sanatı yapabilecek cesaret, irade ve coşku olduktan sonra bunun önünde kimse duramaz. Elbette ki bir sürü zorluklar var. Ama biz bu zorluklara bakarak yapacağımız şeyi oradan kurmuyoruz. Başka bir dünyanın hayali ile tiyatro yapmaya çalışıyoruz. Burada bunun çok güzel bir örneği var” dedi. Köylerde de tiyatro fikri… Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde faaliyet yürüten Teatra Jiyana Nû tarafından sahnelenen “Berû (Yüzsüz)” oyununun yönetmeni Nazmi Karaman da, bütün zorluklara rağmen festival organizasyonunu çok başarılı bulduğunu belirtti. Karaman, “Bizler için zorluklar, baskılar ve sansür fark etmiyor. Bizler her zaman Kürt tiyatro festivalleri yapabilecek gücü kendimizde buluyoruz. Sadece İstanbul, Amed ve Van’da değil, köylerde de festivaller yapabileceğimize inanıyorum. Bizler inanırsak çok işler yaparız. Bu baskı ve zorluklarda burada festival çatısı altında oynanan oyunlar çok iyi bir şey. Bu birinci festival ama 100. festivali de göreceğimize inanıyorum” diye konuştu.

Yasaklı bir dil ile tiyatro

“Berû”nun oyuncularından tiyatrocu Rugeş Kırıcı ise, Kürt tiyatrocular olarak yaşadıkları zorluklar üzerinde durdu. Sanat alanına dönük baskı ve yasakların sürdüğü bir ortamda, Kürt sanatı icra ettiklerinde yasakların da ötesinde bir durumla karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Kırıcı, “Dünya tarihinde özellikle Kürt tiyatrosu gibi bir örnek yoktur. Kürt tiyatrosunun başlangıcından bugüne kadar yasaklı bir dil ile tiyatro yapılmıştır. Yasaklı bir dil ile tiyatro yaptığın zaman elbette ki daha zahmetli oluyor” dedi.

40 yılık bir mücadele

Kürt tiyatrosunda dönem dönem değişimlerin olduğunu söyleyen Kırıcı, şunları söyledi: “90’lı yıllarda Kürt Dili yasaklıydı. 2000’li yıllara gelince de dil üzerindeki yasaklamayı başka bir şeye dönüştürdüler. Şuan biz birbirine destek çıkan birkaç Kürt tiyatrosu kalmışız.İstanbul, Amed ve Van. Bu çok önemli bir şey. Bu dönemde, bu süreçte bu işi yapmak önemli.Salonlar, bizlere yasaklanarak verilmemekte. Bizler de kendi gücümüzle salonlar açmaktayız. Tiyatro Mencel bunun bir örneği. Bütün arkadaşlarımız kendi emekleri ve elleri ile bu salonları düzenlediler, açtılar.İşte bu bir umuttur. Bu kadar karmaşanın içerisinde Tiyatro Mencel’in düzenlediği bu festival tarih sayfalarında yazılacaktır. Umudum, bu durumun bütün bölge illerine kadar ulaşması.” Kırıcı, Kürt sanatında gelinen noktada harcanan emeğinin sadece bugünün ürünü olmadığını da ifade etti. “Sanattaki bu mücadele 40 senelik bir mücadeledir. Bu 40 sene içerisinde hem kendimizi büyüttük hem de bir şeyi öğrendik” diyen Kırıcı, bu sözlerinin devamında “Umudunuz asla bitmesin. Biz bunu Kürt halk mücadelesinden öğrendik ve bunu sözcüklerle anlatmak istesek eksik kalır. Eğer devam ederse büyük bir kazanımdır. Kürt seyircisi asla bizleri yalnız bırakmadı. Aslında bu iş birliktelik işi. Onlarla varız, çünkü ne sanatçı tek olur ne de halk” diye belirtti. Son olarak festivalin şiarını hatırlatan Kırıcı, “Bizler hayalimizi ve rüyalarımızı oyunlarımız ile her zaman yükselterek özgürlüğe doğru yürüyeceğiz” dedi.
Editör: Haber Merkezi