İktidarın yerel seçim stratejisi, amacı, ortakları, ittifakları belli. CHP’nin yarattığı görüntü genel bir stratejiden yoksun olduğunu ve işi aday tartışmaları üzerinden kurgulamaya çalıştığını gösteriyor. HDP’nin yerel seçim stratejisi ise Türkiye’nin rahatsızlık duyan geniş kesimlerin ittifakı üzerine oturuyor ve bu anlamıyla seçimlerin en kritik ve kader tayin edici yerinde yer alıyor. Seçimlerin kim için ne anlama geldiğini ilk günden beri en açık bir şekilde, müesses nizam adına konuşan ve devleti yeniden dizayn etme görevini üstlenmiş olan Devlet Bahçeli dile getiriyor. Kayyumların yeni dönemde devam edeceğine yönelik ilk mesajı Bahçeli paylaştı, Erdoğan bunu devam ettiriyor. Şu an ki görüntü, Bahçeli’nin AKP-MHP ortaklığının stratejisti olduğunu, Erdoğan’ın bunun pratik uygulamasını üstlendiğini gösteriyor.

AKP-MHP ortaklığı yerel seçimleri, tartışmalı olan yeni rejimin meşruiyetinin test edileceği bir referandum gibi görüyor. Eski sistemin kodları üzerinden yükselen yeni rejim, halk iradesi AKP ve MHP lehine sonuçlanmamışsa tanımıyor. Kürtlerin iradelerinin açıktan yok sayılması bununla ilgili. Türkiye toplumunun genelinde bu rejime yönelik bir itiraz olsa da Kürtler blok halinde eski sistemin inkarcı boyutuna da, yeni sistemin devam eden inkarcı karakterine de karşı. AKP ve MHP de blok halinde Kürtlerin iradesini tanımama yaklaşımını 7 Haziran seçimlerinden beri sistematik olarak sürdürüyor. Bu iki parti açısından kayyum politikası birkaç belediyeye daha çöreklenme ve rant devşirmenin ötesinde daha derin anlamlara sahip.

Yerel seçimler, önceki seçimlerden farklı olarak yerel hizmetlerin öne çıkarıldığı bir kampanya olmayacak. Daha siyasal bir yerden, genel siyasi gidişatın belirlendiği bir seçim yarışına şahit olacağız. Yerel seçimin başarısı kimin kaç belediye kazandığıyla değil, yeni rejimin, Türkiye’nin genelinde ne kadarında olur aldığı ya da ne kadarında gerilediği ile ölçülecek. Kürt bölgesinin bir blok halinde mevcut sistemin dışında kalması sistemin en büyük krizlerinden biridir. Bahçeli boşuna, “yerel seçimler plebisit olacak, bu partinin (HDP) çıkıp oralarda belediye kazanması çok kötü olacak” demiyor.

AKP-MHP ittifakı için asıl rakip HDP ve Kürt siyasetidir. Yeni rejim Kürt inkarını tamamlama görevi üstlendi ve ancak bunu yaparak kalıcı olabileceğini hesaplıyor. Bu yaklaşım asıl olarak Kürtlerin şimdiye kadarki bütün kazanımlarını bertaraf etmek için başlatılan sürecin devamıdır.

Konsept, Kuzey Suriye’ye yönelik saldırılar, Kürdistan Yerel Bölgesinin referandumuna yönelik gösterilen hasmane tutumla da uyumludur zaten.

CHP ve İyi Parti gibi partiler de bu genel Kürt karşıtı politika üzerinden AKP-MHP seçim stratejisinin bir parçası, kolaylaştırıcısı haline getiriliyor. CHP, Kürt karşıtlığı üzerinden esir alınıyor; bir yandan AKP-MHP iktidarından kurtulmada Kürtlerin belirleyici rolü ile Kürtlerin güçlenme ihtimalinin derin çelişkisinde bocalıyor.

CHP’nin demokratik bir ittifak ihtimaline karşı, “Kürtler gelsin bizim politikalarımızı sorgusuz sualsiz kabul etsin, onun destekçisi olsun” yaklaşımı AKP ve MHP ittifakının Kürt iradesini yok sayan yaklaşımının bir başka versiyonudur. CHP, Kürtlerden oy alabilecek adaylar belirlemekle muradına eremeyecek. CHP’nin bu tutumu iktidara rejimin kalıcılaştırma imkan verecek geniş bir harekat alanı sağlayacak.

Fakat HDP açısından demokratik ittifakın tek partneri CHP değildir. Aksine CHP’nin bu tür yaklaşımları ve AKP-MHP ittifakına alan açan politikası, HDP’yi geniş bir toplumsal ittifakın adresi haline getiriyor.

Türkiye toplumu, bu baskıcı rejimin kalıcılaşmasına onay verip vermediğini HDP’ye yönelik tutumu ile belirleyecek. O açıdan HDP’nin başarısı aynı zamanda iktidardan rahatsızlık duyanların, itiraz edenlerin başarısı olacak. Düşmanlaştıran yaklaşımlara, saldırılara rağmen toplumun HDP’ye yönelik büyük bir teveccühü var. HDP’nin bu kadar saldırıya uğramasının altında da bu gerçekler yatıyor.




Editör: Haber Merkezi