Dr. Esra Ergüzeloğlu, yerel yönetimlerde kadın temsiliyetinin önemine işaret ederken, kadın sorunlarına odaklanan yerel yönetim anlayışının da yaşamsal değerde olduğunu belirtti.




Siyasi partiler yerel seçimler için kolları sıvamış, her seçimde olduğu gibi “aday muhabbetleri” gündemi sarmalamış durumda. Her vatandaşı yakından etkileyen “Nasıl bir yerel yönetim” tartışması ise ancak gündemin arka sıralarında yer bulabiliyor. Kadınların nasıl bir yerel yönetime ihtiyacı olduğu ise hiç konuşulmuyor. Oysa yerel yönetimlerin her türlü uygulamasından ilk elden etkilenen kadınlar açısından bu tartışma çok önemli. Türkiye’de kadınlar yıllardır seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları halde yönetimlerdeki temsiliyet oranları oldukça düşük. Örneğin belediye başkanlarının sadece yüzde 2.86’sını kadınlar oluşturuyor.

Mersin Üniversitesinden KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden Esra Ergüzeloğlu, yerel yönetimlerden başlayarak her düzeyde kadın temsiliyetinin önemine işaret ediyor. Ancak tek başına bunun yetmediğini, kadın sorunlarına odaklanan yerel yönetim anlayışının yaşamsal değerde olduğunu belirten Ergüzeloğlu, yerel yönetimlerin, şiddetten ve yoksulluktan kurtulmaları için, kadınları güçlendirecek politikalar hayata geçirmesi gerektiğini vurguluyor..
KADINLAR YÖNETSEL SÜREÇLERDEN DIŞLANIYOR

Kadınlar için yerel politika, yerel yönetimler ve bunun önemli bir noktası olarak yerel seçimler neden önemli?
Tüm bu saydıklarınız erkekler için neden önemlisi ise kadınlar için bundan birkaç kat daha fazla önemli gerçekten. Yerel siyasetten ve yönetim ile ilgili süreçlerden “doğal” olarak erkeklere ait bir alanmış gibi konuşmamıza yol açan bir gerçeklik içinde yaşıyoruz. Türkiye’de 89 yıl boyunca sadece 119 kadın belediye başkanı olmuş, bunun tüm başkanlara oranı yüzde 0,4. Günümüzde de kadınlar nüfusun yüzde 50’sini oluşturmalarına rağmen belediye başkanlıklarında yüzde 3, belediye meclislerinde en fazla yüzde 10 düzeyinde temsil ediliyor. Belediye bürokrasisinde uzmanlık gerektiren mesleklerde oran biraz daha artabilir belki. Ayrıca bu temsiliyet kadınlara özgü siyasi ve yönetsel pratiklerin, dilin, tarzın inşa edilmesi için asla yeterli olmuyor. Kadınlar seçmen kitlesinin beklentilerini karşılarken ve mesleklerinin gereklerini yerine getirirken “kadınlık durumu”ndan kaynaklanan sorunlar üzerine eğilebiliyorlar mı diye de düşünmek gerekiyor. Sadece istatistiklere baktığımızda bile kadınların ikinci bir cins olarak görüldüğünü, ayrımcılığa uğradığını, yerel yönetimlerden ve hatta tüm yönetsel süreçlerden dışlandıklarını çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Kadınların bu kadar geriye itilmesinde hukuksal ve mevzuata dayalı herhangi bir neden olmaması, toplumsal cinsiyet rollerinin geleneksel biçimlenişine biraz daha yakından bakma ve hatta geleneksel siyaset ve yönetim biçimlerini eleştirip sorgulama gereğini ortaya çıkarıyor.Verdiğiniz rakamlarda kadın temsiliyet oranları oldukça düşük. Peki, bu oranları artırmak nasıl mümkün olabilir?
Temsiliyet konusunda rakamlar iç açıcı olmadığı gibi kadınlar sadece temsiliyet oranlarını artırmak için vitrin ya da görüntü olarak da kullanılıyor. Kadınların taleplerini toplayıp bunları kadınlar yararına bir zihinsel süreçten geçirip politika üretmeye yönelen kadınları cesaretlendirmek ya da en azından önlerine çıkarılan engelleri aşmalarına destek olmak gerekiyor. “Eş başkanlık” kurumunun bu uğurda geliştirilmiş önemli bir buluş olduğunu düşünüyorum. Siyasal partilerde, derneklerde, yerel yönetimlerde seçimlik bütün görevlerde bu yöntem uygulanabilir. Tabii bu yöntemin bir tehlikesi de var: Kadın “eşbaşkanların” asil olmak yerine yardımcı eş başkan konumunda tutulması ya da sadece “kadın sorunları” olarak saptanan sınırlı alanlara yönlendirilmesi. Alışkanlıklar kolay kazanılmıyor ve maalesef hak kazanımlarını korumak her zaman kolay olmuyor.


GİRİŞİMCİLİK YERİNE DAYANIŞMA

Yerel yönetimlerin başlıca görevleri neler, bu görevlerin kadınların yaşamı açısından anlamı nedir?
Büyükşehir belediyeleri, il özel idareleri, il, ilçe belediyeleri ve köylerde yerel yönetimler halkın gündelik yaşamını en çok ilgilendiren konularda yasalarla sayılan ve kendi meclislerince kararlaştırdıkları çok çeşitli görevleri yerine getirirler. Bu görevler; imar, kentsel alt yapı, çevre sağlığı ve temizliği, zabıta, itfaiye, acil yardım, trafik, defin ve mezarlıklar, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar, kültür, tarihi doku, sanat, turizm, gençlik ve spor gibi alanlarda çeşitlilik gösterir. Sosyal hizmet ve yardım, meslek ve beceri kazandırma, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açma, kreş açma yetkileri vardır.Aslına bakılırsa bu görevlerden çok azı cinsiyet ayrımlarına göre belirlenmiştir. Hepsi ortak yaşamın zorunlu kıldığı ve kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk gibi gruplandırmalara göre düşünülüp çeşitlendirilebilecek işlerdir. Örneğin park yapacaksanız bütün bu farklı ihtiyaçları gözeten planlama yapabilirsiniz. Sakince yürüyüş yapılacak yeşil alanlarla, çocukların cıvıldayacağı oyun parklarının niteliği birbirinden farklılaşacaktır. Her kesimin ihtiyacını yine o hizmetin alıcısı ile birlikte katılımcı bir yöntemle saptamak yerel yönetimlerin işini oldukça kolaylaştıracaktır.

Kadınlar için öncelikle “kadın sorunları” ya da daha doğru bir ifade ile erillik kaynaklı, erk kaynaklı sorunlara yönelen hizmetler yaşamsal değerde oluyor. Şiddet, taciz, tecavüz gibi sorunlarla başa çıkmada destek arayışı, toplu taşıma araçlarında, çarşı ve pazarda güvende hissetme gibi sırf kadın olduğu için başına gelebilecek risklere karşı koruma konularında yerel yönetimler önemli bir işlev görebilir.

Toplumsal cinsiyet kodlama sistemimizin bir sonucu olarak kadınların iradesini daha çocuk yaşta sakatlayan çeşitli pratiklerden söz edilebilir. Çocuk yaşta evlendirme, eve hapsetme, giyim, kuşam ve bedensel aktivitelerini sınırlama, sosyal çevrelerini sıkı bir şekilde kontrol gibi baskılar içinde kalabilen kadınların, toplum içinde aktif rol üstlenmesi, girişimci olması, yönetici ve lider konumları için atağa geçmesi kolay olmayabiliyor. Bu nedenle kadınları desteklerken liderlik yerine takım çalışması, girişimcilik yerine dayanışma örüntüleri oluşturulması gibi yeni mekanizmaların öne çıkarılması düşünülebilir.


KADINLARIN GÜÇLENDİREN MEKANİZMALARA İHTİYACI VAR

Kadınların gündelik yaşam yükünü azaltmak için; örneğin yaşadıkları şiddeti önlemek, kadınları güçlendirmek, kadın yoksulluğunun önüne geçmek için; yerel yönetimler neler yapabilir, neler yapmalı?
Kendini, kendinden zayıf olana karşı kullandığı bir erk ile var etme zihniyeti ile mücadele en uzun soluklu ve zorlu işlerden. Şiddet öyle bir çırpıda yok olmayacak aksine kadınlar eşitlikçi taleplerini artırdıkça daha da yükselecek gibi görünüyor. Kadınların geri adım atmasını istemek yerine onları koruyan ve güçlendiren mekanizmalara ihtiyaçları var. Kadın erkek eşitliği için eğitimler, bilinçlendirme çalışmaları, ayrımcılık konularının gündemleştirilmesi yerel yönetimlerin her fırsatta öncelik verebileceği konular.Şiddet söz konusu olduğunda ise hukuki ve adli yardım için yönlendirmeden tutun da kadın sığınma evleri açma, yaygınlaştırma ve buraların yönetimini ciddiye almaya kadar yapılacak şeyler olabilir. Öylece bir apartman dairesini kadınlara vermekten söz etmiyorum. Psikolojik destekten, maddi yardıma, çocuk bakımından, iş sahibi yapmaya kadar kadınlar ile dayanışma içine girilebilecek, onları uzun bir süreç içinde destekleyecek iyi planlanmış işler mümkün.

Kadınları güçlendirmek için yoksulluk ve yoksunluklarına çare olacak üretim becerileri kazandırmanın yanında, onların birbirleriyle dayanışmasını sağlamak, takas pazarları gibi araçlarla emeklerini kolektifleştirmenin yolunu bulmak da çok zor olmamalı. Önemli olan fiziken ve zihnen bir araya gelebilmek diye düşünüyorum. Gerisi kendiliğinden gelecek gibi.

Kadınların güçlendirilmesi için önemli bir diğer konu, içinde yaşadığımız toplumda sadece kadın üzerine yıkılmış bakım emeği. Yaşlı, çocuk ya da engelli kişilerin bakımı kolektif, kamusal ya da profesyonel kurumlar tarafından değil, her evde bu iş için adanmış bir kadınlar tarafından görülüyor. Yerel yönetimler yaşlı ve hasta bakımı, çocuk bakımı, özel bakıma ihtiyaç duyanlar için bilgilendirici, destekleyici hizmetler üretebilir ve hatta bu işleri bütünüyle üstlenerek kadınları özgürleştirmeye katkı sağlayabilir.

Geleneksel dayanışma pratiklerinin bir belediye aracılığı ile hemşerilik bağı üzerinden yeniden üretilmesi de mümkün. Örneğin çocuk bakım işinde ihtiyacı olanların dönüşümlü olarak güven içinde birbirine yardım edebileceği bir sisteme aracılık etmek için bir şeyler yapılabilir.
YEREL YÖNETİMLER AYRIMLARIN YARATTIĞI DEZAVANTAJLARIN FARKINDA OLMALI
Peki, kadınlar için nasıl bir yerel yönetim olmalı?
Her anlamda eşitlikçi, politikalarında ve yönetsel mekanizmalarında cinsiyete dayalı ya da başka türlü ayrımcılığa maruz kalınmayan ve toplumsal cinsiyet ayrımlarının ya da başka ayrımların yarattığı dezavantajların farkında olan yerel yönetimlere ihtiyaç var. Yerel yönetimlerin inşaat, imar, rant mekanizması olmaktan uzaklaşması gerekiyor. İçinde bulunduğumuz dönemde artık “bir çivi bile çakmayan” bunun yerine toplumsal huzura, barışa, kardeşliğe ait olan ne varsa bunlara vurgu yapan yerel yönetimlere özlem duyulduğunu düşünüyorum.

Editör: Haber Merkezi