Işık Kansu Cumhuriyet Gazetesi köşesinden yazdı: Yurttaş, Vıdı Vıdıdan Bıktı


 

CHP’li Umut Oran’ın bir saptaması var: AKP’ye laf yetiştirmenin CHP’ye hiçbir yarar getirmeyeceğini düşünüyor. İktidar blokuna göre, yanında olmayan herkes zaten düşman. Dün olduğu gibi, bugün de, yarın da bu “düşmanlaştırma” siyasetini sürdürecek.


Çok doğru. İktidar kanadı, kin söylemi ve ötekileştirme ile besleniyor, enerji topluyor ve yeniden, yeniden saldırıya geçiyor.


O zaman ne yapmak gerek?


Bu konuda iyi bir örnek, Ankara Anakent Belediye Başkanı Mansur Yavaş olabilir.


Yavaş, gürültü çıkarmadan, kavga etmeden sessiz sedasız işini yapıyor. Toplumcu belediyeciliği önceliyor. CHP’nin, zaman zaman ufuksuzluk, zaman zaman iç dengeler, zaman zaman da olanaksızlıklar nedeniyle uzaklaştığı ya da yaşama geçiremediği halkçı uygulamalarla yurttaşın günlük sorunlarına çare olmaya çalışıyor.


Salgın başladığında parasal yardım kampanyası açmıştı. AKP hemen önlem aldı, yasakladı kampanyayı. Mansur Yavaş, gereksinimi olan yurttaşları olumsuz etkileyen bu haksız karara karşı laf yetiştirmek yerine hemen, şimdiye değin hiç duyulmayan benzer bir uygulamaya geçti:


Yardımseverler, mahalle bakkallarındaki veresiye defterlerinde bulunan borçları silsinler...


Bu kampanya tuttu...


Ardından pazarcı esnafının elinde kalan malları satın alarak ileride gereksinimi olan yurttaşlara verilmek üzere belediyenin soğuk hava deposuna yerleştirdi. İşini yitiren terziler için atölye kurdu. Terzilerin burada diktiği maskeleri yurttaşlara, esnafa ücretsiz dağıttı. Tarım alanlarında sözleşmeli çiftçilik başlattı.


Özetle Mansur Yavaş, gazetelerde, televizyonlarda boy göstermek, sürekli ona buna laf yetiştirmek ve de didişmek yerine, CHP’nin halkçılık ilkesinin gereğini yerine getirdi.


Son yapılan anketlerde destek oranının yükselmesi de bu yüzden zaten...


Bu açıdan bakıldığında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin son MYK toplantısında dile getirdiği, Türkiye’nin gündeminin dışına çıkılmaması, gereksiz polemiğe girilmemesi, iktidarın yapay gündemlerinin peşinden sürüklenilmemesi uyarısı çok yerinde.


Salgın sürecinde hem ekonomik olarak, hem de ruhen yorgun düşmüş, çaresizlikle karşı karşıya kalmış halk, kavgadan ve vıdı vıdıdan bıktı, usandı.


Tıpkı iktidarın savurganlığından, toplum yararından uzak uygulamalarından bezdiği gibi...


Bir umut ışığı ve çıkış yolu arıyor.


Köy Enstitüleri Neymiş?


Televizyonda İlber Ortaylı ve Celal Şengör, Köy Enstitülerini konuştular...


Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Başkanı Kemal Kocabaş’ın belirlemelerine göre şunları söylediler:


- Köy Enstitüleri, Bulgaristan İşçi Partisi’nin programından esinlenerek yaşama geçirilmiş!


- Köy Enstitüleri, “köylüyü köyde tutma” tasarımıymış!


- İsmail Hakkı Tonguç sıradan bir genel müdür ve resim öğretmeniymiş!


- Köy Enstitüleri, yalnızca Ege ve İç Anadolu’da kurulmuş; Doğu’da ve Trakya’da ise kurulmamış!


- Köy Enstitülerinin güncel karşılığı yokmuş! Bir bilim insanına yöneltilebilecek en ağır söz şudur herhalde:


Öğren de gel!

Editör: Haber Merkezi