Ekmek, Çocukların Boğazındaki Düğüm Arkadaş Canpolat'a Yıllarca yasaklardan kaçınıp, haramdan uzak durdu, içinde hiçbir günah taşımadın Asım abi, dertlerini bu bavulun gözelerine yerleştirirken. Bavullar dertleri taşır Asım Abi, sonra da adını üstünde taşıdığı sahibinin ömrünü! Her bavul geçmişin mazisidir, mazisine götürür, geçmişini yıkar, anılarını, sevdiklerini, kıymetini, kıymetlilerini yıkar, sadece yıkamaz, yakar da! Her bavul sonunda yakar Asım Abi.

Ekmek, Çocukların Boğazındaki Düğüm Arkadaş Canpolat'a Yıllarca yasaklardan kaçınıp, haramdan uzak durdu, içinde hiçbir günah taşımadın Asım abi, dertlerini bu bavulun gözelerine yerleştirirken. Bavullar dertleri taşır Asım Abi, sonra da adını üstünde taşıdığı sahibinin ömrünü! Her bavul geçmişin mazisidir, mazisine götürür, geçmişini yıkar, anılarını, sevdiklerini, kıymetini, kıymetlilerini yıkar, sadece yıkamaz, yakar da! Her bavul sonunda yakar Asım Abi. Bırakıp giden sahibini ve kendisini…

Hepimizi sonunda toprak alıyor, bavulları biraz geç alsa da... Hele bir de sevdiğinin yakasını unutmuşsan içinde, yaka, ikinci el bir güldür, yanık bir gül. Akşamüstü sokağa terkedilen…

Bakıyorum da sadece içinde hüzün var bu bavulun, eski bir aşkın kırılmış dudakları var, antika bir silahın kabzasında unutulan… bu dudaklar ki artık ömrünü üstüne düşmüş bir dala veriyorlar. Sokak sarılır sonra, tanımadığın bir sokak sarılır sana, kırdığın dudaklara, bavulun hüznüne. Tanımadığın bir rüzgâr, üstüne düşmüş bir dal sarılır. Her buradan geçen kendisinden bir suç arar…

her suçlu düşmüş bu dalın sebebi sayar kendisini Asım Abi! Birazdan yağmur yağacak. Daha üç gün önce şu camiden adın anons edilmişti, adına yağmur düşmedi henüz, önce bavulun ıslanacak, sonra anıların, kırdığın, unuttuğun hatıraların ıslanacak. Sen, toprağın, yağmurun, anıların bir parçası olurken yavaş yavaş, senden kalan bu bavul ıslanacak birazdan. İçinde unuttuğun horozlu ayna kırılacak sabaha karşı, bir yoksulluk…

Yanında geçen bir Arkadaş kırılacak, sonra bir sancı senden kopup toprağa karışacak…

öyle sessiz, öyle usul, ayakları hiç çaba göstermeyen bir ölümle beraber bir sancı senden kopup toprağa karışacak. Birazdan, seni alıp götürdükleri gibi, senden kalanı da alıp götürecekler. Adını okuyacak tanımadığın biri, anılarını okuyacak, rahmet bilmez bu gecenin, bu yağmurun tayfası olacak yoksul bir el, dokunacak sana! Seni taşıyacaklar, tanımadığın, belki de kaç defa önünden geçtiğin bir eskici dükkânına bırakacaklar, üç kuruşa…

Sonra o üç kuruş ekmek olacak Asım abi, ekmek çocukların boğazındaki sevinç, ekmek çocukların boğazındaki düğüm Asım Abi, şimdi ben utangaç bir gurbetim sanki utangaç bir askerim. Utangaç bir askerim de anılarım bu bavulda unutulmuş...