ANKARA - AKP-MHP iktidarının çıkarmaya hazırlandığı gazeteci meslek örgütleri ve kamuoyunun “Dezenformasyon Yasası” olarak adlandırdığı kanun teklifine tepki gösteren gazeteciler, bunun baskı ve ihlalleri arttıracağına işaret etti.

AKP ve MHP iktidarı, ülkeyi sürüklediği kaos sarmalında “yandaş” olmayan basına yönelik baskılarını sürdürüyor. Haber takibi sırasında polislerce darp edilen, gözaltına alınan ve çeşitli hak ihlalleriyle haber yapmaları engellenen gazeteciler şimdi ise “Dezenformasyon yasası” olarak bilinen, “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile hedef alınıyor. AKP-MHP tarafından hazırlanan ve Meclis’e sunulan kanun teklifi, muhalefetin itirazlarına rağmen, Dijital Mecralar Komisyonu ile Adalet Komisyonu’nda görüşülüyor. Kabul edilmesi durumunda Meclis Genel Kurulu gündemine taşınması beklenen kanun teklifine yönelik gazeteciler tepkilerini sürdürüyor.

Kanun teklifi öncesinde gazetecilere gözaltı

Kanun teklifine dair tartışmalar devam ederken 8 Haziran sabahında Diyarbakır’da gazetecilerin evlerine, ajansımız merkezine ve birçok basın kurumuna yapılan baskın sonucunda 20’si gazeteci  olmak üzere 21 kişi gözaltına alındı. Böylece kanun teklifi henüz Meclis’ten geçmeden etkisi hissedilmeye başlandı.  

Ceza öngören teklif

Yasanın, seçim öncesi muhalefeti bastırmak amacıyla getirildiği değerlendirilirken, gazetecilere yönelik çok sayıda ihlalin ise önünü açacağı belirtiliyor. Kanun teklifinde, “Gerçeğe aykırı bilgi” iddiasıyla gazetecilere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilebilecekken, Cumhurbaşkanı’na istediği kişiye basın kartı verme yetkisi tanınıyor. Çok sayıda ihlal içeren teklifin yasalaşması durumunda ise baskı altında tutulan gazetecilerin maruz kalacağı ihlal sayısı ise artacak.   

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Ankara Şube Başkanı Esra Koçak konuya ilişkin değerlendirmede bulunarak, halkın gazetecilere sahip çıkması çağrısında bulundu.

‘Devletin öngördüğü kişilere basın kartı verilebilecek’

AKP’nin “kirli bilgiyi yok etme” iddiasıyla yasaya yönelik reklam yaptığını ifade eden Esra, içeriğinin fahiş durumlarla donatıldığı kaydetti. Dijital medyada “yalan haber” yaydığı iddia edilen kişilere yönelik 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören yasanın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen “turkuaz basın kartı” alınmasını da imkansız kıldığını belirten Esra, “Birçok arkadaşımız basın kartı sırasında beklerken, bu yasa ile gazetecilik vasfı taşımayan birçok kişi,  bürokrat yakınları ve devletin öngördüğü gazetecilere turkuaz basın kartı verilebilecek. Yasada tekzip maddesi var. Gazetelerine gönderilen tekzip metinlerini bir gün içinde yayınlama zorunluluğu getiriliyor. Dolayısıyla haberin içeriğini savunmak gibi bir durum yok. ‘Sen yalan, yanlış haber yaptın’ diyor. Kime ve neye göre olduğu elbette ki tartışılır. Bu da haber sitelerine yapılan en büyük sansür ve baskı aracıdır. Ortada bir yalan haber varsa bu öncesinden araştırılır, hukuki süreçlerden geçer ardından tekzip yayınlanacaksa yayınlanır. Ama bu tüm medyayı zapt u rap altına almak için eklenen bir maddedir” şeklinde konuştu.

‘İktidarın gazetecisi değilseniz gazeteci de olamayacaksınız’

Basın İlam Kurumu’nun da gazetecilerin “turkuaz basın kartı” almasına karışacağını belirten Esra, basın komisyonunda artık sadece AKP’lilerin var olabileceğini kaydetti. Kartı kime vereceklerinin “iki dudakları arasında” olacağını söyleyen Esra, “AKP, iktidar karşıtı yayın yapan yayın organlarında çalışan meslektaşlarımız, basın kartı alma ‘olurunu’ tamamlasalar dahi basın kartını alamayacaklar. İktidarın gazetecisi değilseniz gazeteci de olamayacaksınız. ‘Kamu barışını, düzenini bozma’ gibi gerekçelerle bir gazetecinin bir yıldan 3 yıla kadar hapsi istenecek. Öyle muğlak bir ifade ki bu ‘Biz neyi yayacağız? Neye göre halkı kin nefrete sürüklemiş olacağız? Neye göre halkı paniğe sürüklemiş olacağız?’ bu belli değil. Dolayısıyla bu belirsizlik üzerinden zaten adliye koridorlarında zaman geçiren gazeteciler bir kez daha adliye koridorlarının kapısını aşındırır olacak. Gazetecilik artık yapılamaz bir duruma getirilecek” ifadelerine yer verdi.  

‘Seçim süreci olduğu için yasayı getirdi’

“AKP bu yasayı neden şimdi getirdi?” diye soran Esra, AKP’nin önünde bir seçim süreci olduğu için yasayı getirdiğini belirtti. AKP’nin seçim sürecinde kendine karşı haber yapacak her türlü yayın organının önünü kapatmak istediğine işaret eden Esra, “Gazetecilere ve yayın organlarına cezalar verilmek isteniyor. Bu şekilde yayın karartmaların da önü açılmış oluyor. AKP, karşı haber yapacak bütün kaynakların önünü kapatmak için elinden geleni yapıyor. Bizler de basın meslek örgütleri olarak çeşitli temaslarda bulunduk” diye belirtti.

‘Yasa teklifinin iptali için Danıştay’a başvuracağız’

Gazetecinin mesleki faaliyette bulunabilmesi için kurum kartının yeterli olduğuna dair verilen Danıştay kararını hatırlatan Esra, AKP’nin hiçbir zaman hukuk tanımadığı gibi bunda da hukuk tanımama kartını kullandığının altını çizdi. Basın meslek örgütleri olarak yasa çerçevesinde Meclis’te çeşitli temaslarda bulunduklarını belirten Esra, grubu bulunan tüm siyasi partilerle de görüştüklerini ifade etti. Teklifin görüşüldüğü komisyonda da yer aldıklarını vurgulayan Esra, “Görüşlerimizi komisyonda da ilettik ve en başında Danıştay kararını hatırlattık. İçerisinde meslek örgütleri, sendikaların, derneklerin olduğu bir komisyon tarafından basın kartının verilmesi gerektiğini söyledik. Bunun en başta öyle olduğunu ve öyle olması gerektiğini söyledik. Zira öbür türlü ‘devletin gazetecisi’ olunacağını söyledik. AKP ve MHP dışındaki tüm Grup Başkanvekilleri, teklifimize olumlu yaklaştılar. Danıştay kararının uygulanması için de ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Komisyonda da buna dair fikirlerimizi dile getirdik ama komisyon başkanı bu konuya olumlu yaklaşmadı. Yalnızca 29’ncu maddenin, yani cezalandırmanın üst sınırının değişebileceğini söyledi. Eğer basın kartı maddesi bu şekilde geçerse hukuki yolları aramaya devam edeceğiz. Yasa teklifinin iptali için meslek örgütleri ve siyasi partilerle birlikte Danıştay’a başvuracağız” şeklinde konuştu.

‘Birlikte ses çıkarmalıyız’

Gazeteciler üzerindeki baskı ve şiddete dikkat çeken Esra, gazetecilerin sokakta haber takibi sırasında polis tarafından engellendiğini söyledi. Esra, polisin bu yasayla güç alacağını ve sokakta gazetecilere pervasız bir şekilde orantısız güç uygulayacağını belirterek, “Biz TGS olarak en yüksek perdeden tepkimizi vermeye devam edeceğiz. Sadece sokakta gazetecilik yapmamız engellenmiyor aynı zamanda RTÜK cezalarına da karşı çıkacağız. Bunun karşısında sessiz kalırsak son olmayacak. Daha önce ‘Nefes alamıyoruz’ eylemi gerçekleştirmiştik. Bugün nefesimiz daha fazla kesilmek isteniyor. Çünkü bir değil birçok yerden kuşatılmış durumdayız. Getirilen yasa teklifi, RTÜK cezaları, sokakta polisin uyguladığı orantısız şiddet bunu gösteriyor. Dolayısıyla bugün daha yüksek perdeden ve hep birlikte ses çıkarmalıyız. Gazeteci olsun olmasın herkesin ses çıkarması gerekiyor. Gazetecilik kamu adına yapılan bir iştir ve kamu yani halk da bizim yanımızda olmalı. Halk doğru haber istiyorsa gerçek gazetecinin yanında olmalı” diye belirtti.

‘Halk gazeteciye sahip çıkmak zorunda’

Görevin artık meslek örgütlerinden çıktığını ve halka ulaştığını ifade eden Esra, halkın meslek örgütlerine, yayın organlarına, TV’lere, gazetelere sahip çıkması, onları koruması gerektiğinin altını çizdi. Esra, “Bir gazeteci sokakta şiddet görüyorsa halk ona sahip çıkmak zorunda. Çünkü gazeteci kendisi için fotoğraf çekmiyor. Ethem Sarısülük’ün vurulma anını bir gazeteci görüntülediği için yargılama gerçekleşebildi. Dolayısıyla halk gazeteciye sahip çıkmak zorunda ki gerçek gazeteciler cinayeti ortaya çıkarabilsin. Bu nedenle çağrım sadece meslek örgütlerine değil halkadır. Halk eylemde bizimle pankart açacak, slogan atacak, sokakta şiddet gören gazeteciyi polisin elinden almak zorunda” dedi.

’46 kadın gazetecinin yargılamasına devam ediliyor’

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) Araştırma Koordinatörü Ceren İskit ise, Gazetecilikte Kadın Koalisyonu olarak 2019’dan bu yana kadın gazetecilere yönelik dünya çapında ve Türkiye’de taciz, şiddet vakalarını kaydettiklerini belirtti. Rakamların oldukça endişe verici olduğuna dikkat çeken Ceren, 2022’nin başından beri 46 kadın gazetecinin yargılamasına devam edildiğinin altını çizdi. Ceren, “9’unun davası bu sene yeni açıldı. Kadın gazeteciler çok ağır suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Örgüt propagandasından tutun örgüt üyeliğine, halkı kin ve nefrete sevk etmeden tutun Cumhurbaşkanı’na hakaretten birçok suçlamayla karşı karşıya kalıyor. Bu dezenformasyon yasası tabi ki kadın gazetecileri çok olumsuz etkileyecek. ‘Kadın’ kimliğimiz birtakım merciiler tarafından, çok kolay lokmaymış gibi, sindirilmesi kolaymış gibi addediliyor. Dolayısıyla bu yasanın kadın gazetecileri erkek gazetecilerden daha fazla etkileyeceğini düşünüyoruz” sözlerine yer verdi.  

‘Kadın gazeteciler yasal yolla taciz edilecek’

Adli tatile doğru giderken kadın gazetecilerin davalarını daha az takip edeceklerini düşündüklerini, ancak bu sefer de kadın gazetecilerin gazetecilik faaliyeti sebebiyle haklarında açılan soruşturmaları yazmaya başladıklarını sözlerine ekleyen Ceren, “Örneğin Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Altan hakkında yazdığı bir haber sebebiyle halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçlamasıyla bir soruşturma açıldı. Ve ‘Nereden talimat aldın?’ diye bir soru soruldu. Yani gazetecinin kaynağına ulaşılmak istendi. Böyle örnekler internet haberciliğini daha fazla etkileyeceği için daha fazla bu tarz örneklerle karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz. Bundan bütün gazeteciler çok fazla etkilenecek ama kadın gazeteciler nazarında gözdağı vermek, sindirmek, susturmak, faaliyetlerini durdurmak amacıyla daha fazla soruşturma açılacağını ve yasal yolla taciz edileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.  

‘Halkın da haber alma hakkı ihlal edilmiş oluyor’

Sahada kadın gazetecilerin çok daha fazla şiddetle karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Ceren, bunun son örneğiyle Gezi’nin 9’ncu yıl dönümünde İstanbul ve Ankara’da düzenlenen etkinlikte gazeteciler haber takibi yaparken karşılaştıklarının belirtti. Dört kadın gazetecinin gözaltına alındığını ve darp edildiğini söyleyen Ceren, “Sayısına net erişemediğimiz çok sayıda kadın gazetecinin üzerine biber gazı sıkıldı ve şiddete maruz kaldı. Haber yapmaları engellendi, haber yapma hakları ihlal edildi. Bu engellemelerle birlikte halkın da haber alma hakkı ihlal edilmiş oluyor” şeklinde konuştu.  

‘Basın ve ifade özgürlüğüne ters’

“Dezenformasyon Yasası’nda” bahsi geçen “yanlış haber” ibaresine dikkat çeken Ceren, “Kime göre, neye göre yanlış haber, yanlış bilgiden bahsedeceğiz?” diye sordu. Dezenformasyon diye tanımlanan şeyin hangi haber içerikleri için geçerli olacağını soran Ceren, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Birkaç ay önce bunun tartışmalarını yine yaşadığımızda torba yasa Meclis’ten geri çekilmişti. O zaman da şöyle bir şeyle karşı karşıyaydık. Bu dezenformasyon yasası ilk olarak 5’li çete dedikleri 5 büyük holdingin hakkında yapılan haberlerle yola çıkılmıştı. O sırada bu işin ifade ve basın özgürlüğüne tamamen ters bir vaziyet olduğunu, böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını anlatmaya çalıştık. Toplumsal bir tepkiden ötürü o dönem bu yasa geri çekilmişti. Kadın gazeteciler şu anda daha ciddi bir baskıyla karşı karşıya kalıyor. Çünkü böyle bir noktada, ağzınızdan çıkacak her bir kelimenin sonrasında bir sonucu, geri bildirimi olabileceği ihtimaliyle karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü hangi haber içeriğimize, ne şekilde bir tepkiyle ve hangi iddiayla bir yasal sürecin başlatılabileceğini öngöremiyoruz. Bunun da çok tehlikeli olduğunu ve bunun basın ve ifade özgürlüğüne ters olduğunu ifade etmek isterim.”   

Kaynak: JINNEWS- Öznur Değer

Editör: Haber Merkezi