DİYARBAKIR - Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Hafız Akdemir, bundan 29 yıl önce devletin derin yapıları tarafından katledildiktan sonra isminin verildiği sokakta yarın anılacak. DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, bugün ortaya serilen devlet-çete-mafya ilişkilerinin, o dönem gazetecilerin üzerinde durduğu ve açığa çıkarmaya çalıştıkları olaylar olduğunu söyledi. 

Türkiye’deki ‘derin devlet’ gerçekliği ve işlenen suçlara dair kimi önemli bilgiler, şimdiye dek bu yapı içerisinde yer alan isimlerden Sedat Peker’in ülke dışından paylaştığı videolarla bir süredir önümüze serili halde. Peker’in pek çok konudaki ifşaatları arasında Kutlu Adalı, Hrant Dink, Musa Anter cinayetleri, bunların işlendiği süreçler ve bu cinayetlerin arkasında yer alanlara dair işaret ettiği isimlerle birlikte akım medyanın el değiştirme süreci ve havuz medyasında çalışan kimi isimlerin bu yapılarla olan bağlantıları da yer alıyor.

Derin devletin en aktif olduğu 90’lı yıllarda çok sayıda muhalif gazeteci öldürüldü, baskı gördü, tehdit edildi, tutuklanıp cezaevine konuldu. Saldırıların hedefi olan muhalif yayınlardan biri ise 30 Mayıs 1992 yılında yayın hayatına başlayıp, 14 Nisan 1994'te mahkeme kararıyla kapasına kilit vurulan Özgür Gündem Gazetesi oldu. 

Yaklaşık iki yıllık yayın hayatında gazetenin 30 muhabir olmak üzere 76 çalışanı öldürüldü. Bu isimlerden biri gazetenin Diyarbakır muhabirleri 27 yaşındaki Hafız Akdemir’di, gazete yayın hayatına başladıktan sadece 9 gün sonra, 8 Haziran 1992 günü evinden gazete bürosuna giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. 

İşlenen cinayetle ilgili başlatılan soruşturmada 8 yıl boyunca hiçbir ilerleme kaydedilmedi. 90’lı yıllarda derin devlet tarafından kullanıldığına ilişkin yeni bilgilerin bugün ortaya çıkmaya devam ettiği Hizbullah’ın başı Hüseyin Velioğlu, 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz'da bulunan bir villada öldürülmesinin ardından Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan ‘Hizbullah Ana Davası’nda yer alan 31 sanığa yöneltilen 188 cinayet arasında Hafız Akdemir cinayeti de yer aldı.

Cinayetin tetikçisi olduğu belirtilen Hizbullah üyesi "Hüseyin" kod adlı Cihan Yıldız, 2008 yılında İnterpol tarafından Avusturya’da yakalanıp, getirildiği Türkiye’de Akdemir’le birlikte 11 cinayetten sorumlu tutuldu. Yargılama sonucunda 6 cinayet ve 2 silahlı yaralama suçundan müebbet hapis cezasını çarptırıldı. Fakat AYM’nin “adil yargılanma hakkının ihlali” kararıyla diğer Hizbullah hükümlüleri ile birlikte serbest bırakıldı. Yıldız’ın diğer Hizbullah sanıkları gibi örgütün yurtdışında bulunan kamplarına kaçtığı belirtiliyor. 

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1965 yılında doğan Akdemir, 24 yaşındayken babasını kaybetti. Henüz lise öğrencisi iken Kürdistan Ulusal Kurtuluş (KUK) adlı örgütün sempatizanı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde direnişlere katılan Akdemir, sürgün edildiği Eskişehir ve Aydın cezaevlerinde Heyamola ve Kardelen isimli dergiler çıkardı.

CEZAEVİ, SÜRGÜN, TEHDİT, KATLEDİLME

7 yıllık tutukluluk sürecinden sonra haftalık çıkan Yeni Ülke gazetesinde muhabirliğe adım atan Akdemir, bu gazete kapatılınca Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda çalışmaya başladı. Halkın Emek Partisi (HEP) binalarındaki açlık grevleri, Tekel'deki işçi direnişi, işkence görenlerin veya köyü yakılanların haberlerini yapıp, kamuoyuna duyurdu.

"Rojin Pale" takma ismiyle köşe yazılarını da kaleme alan Akdemir’in Hizbullah ve kontrgerilla hakkındaki haberleri ile dikkatleri üzerine çekmesi akabinde bir sabah gazetenin kapısına "Kaleminiz kırılacak, sıra sizde. Hizbul-kontra" yazılı bir not bırakıldı. Ertesi gün ise yapılan kimlik kontrolünde "Yazdıklarına dikkat et" denilerek tehdit edilen Akdemir, 8 Haziran’da gazete bürosuna giderken yılda uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi. 

AKDEMİR’İ ANLATTI: OKUMA VE YAZMAYA MERAKLIYDI 

Akdemir’i anlatan aile yakını Aklime Hanas, çocukluğundan beri tanıdığını Akdemir’in okuma ve yazmaya meraklı biri olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Daha küçükken bile yurtsever bir çocuktu. İşini çok severek ve isteyerek yapardı Şehit edilene kadar da diline, toprağına ve var olma mücadelesine sahip çıkıyordu.” 

Akdemir’in önünde bulunduğumuz evine işaret ederek, her gün işine doğru yol aldığı bu evde şimdilerde kimsenin yaşamadığını söyleyen Hanas, Akdemir’in bu evden her gün azim ve istekle işine gittiğini ifade etti. Hanas, Akdemir’in yine bu evden 8 Haziran 1992 günü hakikatleri yazmak için yola koyulduğunu, fakat işine ulaşamadığını kaydetti.

‘SOKAKLARIMIZ BU CİNAYETLERLE DOLU’

Akdemir’in katledildiği sokaktan her geçtiğinde duygulandığını dile getiren Hanas, “Ne zaman bu sokaktan geçsem hep aklıma geliyor. bizim bütün sokaklarımızda bu olaylar yaşandı. Hem Akdemir’i hem de diğer yüzlerce insanımızı katleden failler ise hala bulunmadı, tutuklanmadı. Hafız’ın annesi de O’nun üzüntüsüyle yaşamını yitirdi. Oğlunun faillerinin bulunmasını istiyordu ama bunu göremeden yaşamını yitirdi. Hafız’ı defnederken de aile silahlı saldırıya uğradı, definden sonra ise mezarına saldırdılar. Öldükten sonra da çocuklarımızı rahat bırakmıyorlar” diye konuştu.

‘HESAP SORULSUN’

Akdemir’in derin devlet tarafından katledildiğinin altını çizen Hanas, şöyle devam etti: “İnsanlarımız bu şekilde katledildi ve hiçbiri aydınlatılmıyor. 29 yıl oldu ve biz hesap sorulmasını istiyoruz. O sadece işini yapıyordu. Gerçekler karanlıkta kalmasın, aydınlatılsın. 2021 yılındayız hala bu çete ve derin devletin kanlı eylemleri devam ediyor. Çocuklarımızı şehit eden çetelerin cezalandırılmasını istiyoruz. Gerçekleri söylediğimiz için bizi cezalandırıyorlar ama katilleri serbest bırakıyorlar bunu kabul etmiyoruz.”

DFG EŞBAŞKANI ALTAN: BİR GELENEK YARATTILAR

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan ise, Akdemir ve katledilen diğer özgür basın çalışanlarını "Onlar dönemlerinin fedaileriydiler. Gerçekleri, halka ulaştırmak için, zalimin zulmünü yüzüne vurmak için canlarından geçmişlerdi. Mücadeleleri daha aydınlık yarınlar içindi. Nitekim öyle de oldu. Bir gelenek yarattı Hafız ve yoldaşları" sözleriyle tanımladı. 

'HAFIZ SIRADAN DEĞİLDİ'

90’lı yılların “zorlu yıllar” olduğunu ifade eden Altan, "Kürt özgürlük mücadelesinin büyüyüp yayıldığı, bununla birlikte devletin zulmünün de arttığı yıllardı. Tabi hem verilen mücadeleyi hem de halka dönük gerçekleşen devlet zulmünü dünya kamuoyuna duyuran bir avuç yürekli insan vardı ve bunlar da doğal bir hedef konumundaydı. Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun Batman’da vurulduğunda aslında bu cinayet yeni bir konseptin de habercisiydi. Nitekim öyle de oldu. Cengiz’in katledilmesinden 3-4 ay sonra Hafız’ı da vurdular. Aslında onu hedef seçmelerinin nedenleri vardı. Hafız, öyle sıradan biri değildi. Bilinçli ve dolu bir gazeteciydi. Zaten öncesinden cezaevi de yatmış, çıkar çıkmaz da özgür basın kurumlarında çalışmaya başlamıştı. O süreçte devletin kirli işlerini açığa çıkaran birçok habere imza atmıştı. Kontrgerillayı deşifre eden haberlerdi bunlar. Bu durum onu hedef haline getirmişti" dedi.

TEHDİTLERE RAĞMEN GERİ ADIM ATMADI

Altan, o dönem aldığı tehditlere rağmen Hafız Akdemir'in hiçbir zaman geri adım atmadığını da vurguladı..Altan, "Yaptıkları haberlerden geri adım atması isteniyordu. Ancak Hafız bunu yapmadı ve nihayetinde katledildi. Elbette katilleri çok tanıdıktı. Her ne kadar failleri bir türlü ortaya çıkarılmadıysa da devletin kirli elleriydi onu katleden. 2000’li yıllarda Hizbullahçılara dönük operasyonlarda yakalanan bazı tetikçiler itiraflarıyla Hafız’ın devletin içinde yer alan çeteler tarafından katledildiğini açıklıyordu. Ancak tüm bu itiraflara ve yakalanan bazı şahıslara rağmen, cinayet tam anlamıyla aydınlatılmadı" diye konuştu.

'90'LI YILLARIN KİRLİ İLİŞKİLERİ DEVAM EDİYOR'

Bugün ortaya serilen devlet-çete-mafya ilişkilerinin o dönem gazetecilerin üzerinde durduğu ve açığa çıkarmaya çalıştıkları olaylar olduğunu ifade eden Altan, "Zaten katledilmelerinin de en büyük nedeniydi. Bugün Peker’in itirafları bunu bir kez daha doğrular nitelikte ve aslında aradan geçen bunca yıla rağmen bu ilişkiler ağında hiçbir şeyin değişmediğinin de bir ikrarı niteliğindedir" diye belirtti.

Altan devamında "Sedat Peker’in itirafları aslında o dönemi bizzat yaşayan ve gören bizler açısından bir nevi malumun ilamı şeklindedir. Lakin üzerinden çok zaman geçti ve yeni kuşaklar belki de o dönemlerde yaşananları çok da tasavvur edemiyorlardır. Bu açıdan yeniden gündemleşmesi önemli. Ancak, bu durum öyle üç beş itirafla geçiştirilebilecek gibi değil. O döneme ait cinayetler, katliam dosyaları tozlu raflardan indirilmeli ve yeni bir süreç başlatılmalıdır” diyerek, bunun öncüsünün de Kürt gazeteciler olacağını söyledi.

'CANINI VERDİ KALEMİNİ VERMEDİ'

"Kalemin kırılacak" denilerek tehdit edilmesine rağmen Akdemir’in doğru bildiğinden dönmediğini söyleyen Altan, "Canını verdi ancak, kaleminin kırılmasına izin vermedi. Aradan geçen bunca zamana rağmen ardılları o kalemi hala elinde tutuyor, yere düşmesine, kırılmasına izin vermiyor" dedi.

GAZETECİLER BUGÜN DE HEDEFTE

Muhalif gazeteciler üzerinde bugün de yoğun bir baskı politikası yürütüldüğüne dikkati çeken Altan,  "O gün devletin çetelerle ilişkileri ortaya çıkmasın diye büyük bir çaba gösteriliyordu. Bugünlere baktığımızda bu kirli ilişkileri açığa çıkarma çabası içerisinde olan gazeteciler yine hedef haline getiriliyor. Aslında devletin bırakalım 90’lı yıllarla yüzleşmesini bugün ortaya çıkan kirli ilişkileri de gizleme çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Tabi bu durum uzun sürmez. Gerçeklerin her zaman açığa çıkma gibi bir huyu vardır. Dün olduğu gibi bugün de kendilerini gizleyemeyeceklerdir" ifadelerini kullandı. 

ADININ VERİLDİĞİ SOKAKTA ANILACAK

Gazeteci Akdemir, katledilmesinin ardından isminin verildiği Sur ilçesi İskenderpaşa Mahallesi Azizoğlu Sokağı’nda yarın saat 10.30'da anılacak. 

MA / Eylem Akdağ

Editör: Haber Merkezi