İZMİR - Kadına yönelik şiddet haberlerinin artmasında bağımsız medya kuruluşlarının azalmasının etkili olduğunu söyleyen İGC Başkanı Dilek Gappi, yandaş medyanın  tek derdinin sansasyonel haber yaparak, şiddet dilini körüklemek olduğunu söyledi.  

Türkiye'de iktidarın cinsiyetçi dili ve politikaları her geçen gün kadına yönelik şiddet ve katliamları artırıyor. Son aylarda sadece medyaya yansıyan rakamlarda günde en az 4-5 kadın katledildi. İktidar kadın katliamları ve şiddeti görmezden gelirken, özelikle son 1 ayda iktidara yakın olan medya kuruluşlarının tek elden haber yapması dikkat çekti. Faillerin ismini hiç vermeyen, fotoğrafını paylaşmayan ulusal medya, mağduru teşhir eden bir yayıncılık izliyor. Yandaş medyanın kadınlara yönelik saldırı haberlerindeki failleri koruyan haber yapması da şiddeti ve saldırıları artırıyor. 

Kadınlara yönelik şiddet ve katliamların arttığı Ege bölgesinde medyanın dilini dönüştürmek için İzmir Gazeteciler Cemiyeti, yaptığı çalışmalarla farkındalık yaratıyor. Cemiyet, medyada şiddet dilini dönüştürmek ve şiddete karşı farkındalık yaratmak için Eylül 2021'de Nar Projesi'ni başlattı. 15 ay sürecek olan proje kapsamında İzmir, Manisa ve Muğla illerinde şiddet haritaları çıkarıldı. Bu 3 ilde özelikle şiddetin yoğun yaşandığı ilçe ve mahalleler tespit edilerek, hem medya, hem de yereldeki kanaat önderleriyle şiddet ve katliamların önlenmesi üzerine eğitimler veriliyor. Mart ayında açıklanan İGC NAR Şiddet Haritası sonuçlarına göre 2019-2021 yıllarında, Türkiye'de İzmir 3'ncü, Manisa 10'ncu, Muğla ise yükselişte olduğu kaydedildi. 

SOSYAL PATLAMA

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Dilek Gappi ile ülkede artan kadın katliamları, şiddette medyanın rolünün yanı sıra Nar Projesi hakkında konuştuk. Gappi, kadına yönelik şiddet ve katliamların sosyal bir patlamanın göstergesi olduğunu belirterek, "Ülkenin içerisinde bulunduğu sosyolojik sorunlar sosyal bir patlamaya neden olmuştur. Bu patlama kadınların katledilmesine mal oluyor. Ülkede yaşanan sorunların bedelini ne yazık ki kadınlar ödüyor. Toplumsal şiddet ve siyasetin dili sosyal bir patlamaya neden oluyor" dedi. 

ŞİDDET DİLİ 

Kadına yönelik şiddet ve katliamlarda medyanın rolü üzerine çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Gappi, "Projeyi 2 yönlü ele aldık. Birincisi yaptığımız haberlerde etkin bir şiddet dili var. Bunu yok etmekle sorumluyuz. Toplumsal olayları körükleyen medya diline karşı vereceğimiz eğitimler ve bu eğitimlerle yol almak bizim önceliğimiz olmalı. Buda yetmez. Çünkü halka dokunmadığımız hiç bir şey sonuç vermeyebiliyor. O nedenle hem kendi mesleğimiz hem de halka dokunarak bir farkındalık yapmak istedik. Kendi meslektaşlarımıza kadın odaklı habercilik üzerine eğitimler verdik. Meslektaşlarımızdan şiddet dilinin farkında olanlar da, olmayanlar da var. Eğitimlerde haberin yazımından, diline kadar bütün vurgulara dikkat edilmesi ve mağduru suçlayan dili terk etmeleri gerektiğini anlatıyoruz" diye belirtti 

MAHALLE ÇALIŞMALARI

Halka dokunabilmek için Manisa İzmir Muğla'da çalışmalar yaptıklarını dile getiren Gappi, "Şiddet haritaları oluşturduk. Şiddetin en yoğun yaşandığı yerleri bulduk. Şimdi de mahalle buluşmaları yapıyoruz. Amacımız mahalle halkına eğitim vermek değil, ama şiddete karşı mahalle aktörleri diyebileceğimiz kanaat önderlerine ulaşmaya çalışıyoruz. Kendi meslektaşlarımıza dediğimiz gibi onlara da dil ve şiddetin önlenmesi üzerine sorumluluk sahibi olması gerektiği üzerine konuşuyoruz. Eğitim ve bilinçlendirme çok yönlü devam etmeli. Özelikle kadınlar şiddete karşı bilinçlendirilerek, güçlendirilmeli. Bizim amacımız şiddete karşı farkındalık oluşturma ve iletişim stratejisini uygulayabilmektir" diye belirtti.  

Yaklaşık 60 gazeteciye eğitim verdiklerini aktaran Gappi, "Basın kuruluşlarını tek tek ziyaret ederek editör, yazı işleri ve haber müdürlerini dolaşıp eğitim vermek zorundayız. ‘Siz bu haberi yapıyorsunuz ama kullandığınız dile dikkat edin. Burada yanlış yapıyorsunuz’ demek gerekiyor. Çünkü kimisi bunu bilinçli yapıyor. İnandığı zihniyet bu. Ama çoğu bilinçsiz yapıyor. Editörün tek derdi sansasyonel olabilmek. Sansasyonel olduğu sürece mağdura haksızlık yapıyor" ifadelerini kullandı. 

‘ŞİDDET DİLİNİ KULLANANLARA GİDİLMELİ’

Gappi, eğitimlere başvuranlar dışındaki gazetecilere ulaşılması gerektiğinin altını çizerek, "Çünkü onların bakış açısını değiştirmek önemli. Gerçekten uzun soluklu bir süreç. Erkek egemen bir güç üzerine dünya kurulu. Bunu yıkmak zorundayız. Gayet erkek kadar eşit, bu hayatın sahibi insan ve birey var. Bunu gazetecilere de algılatmak çok zor. Erkek gücünün zarar görmemesi bilinçli olarak zihinlere oturmuş. Geleneksel medya bu kodlara hakim olduğu sürece işimiz çok zor" diye aktardı. 

Gappi, yürüttükleri çalışmada kendisini en çok etkileyenin, kadınların kendi yaşadıklarını bir başkası yaşıyormuş gibi anlatması olduğunu ifade ederek,  "Kadınların şiddet karşısında ne kadar yalnız olduklarını gördüm. Şiddete dair önleyici bir çalışma yapılmasına çok mutlu olduklarını gördüm" diye belirtti. 

‘UMUT GENÇ GAZETECİLERDE’

Kadınlara yönelik saldırı haberlerinde yandaş medyanın son günlerdeki tek elden haber servis etmesine de değinen Gappi, şunları söyledi: "Aslında medyada şiddet dili hep vardı. Daha görünür oldu. Çünkü medya güçsüzleşti. Tek başına medya böyle bir şiddet dilini doğurmaz. Ama körükler. O nedenle medyadaki yozlaşma arttıkça bu dil daha hakim olmaya başladı. Hala erkek egemen bakış medyaya hakim. Ama gelecekte bu böyle olmayacak. Genç gazeteciler dünyayı tanıyorlar. O nedenle evrensel haklara ve insan haklarına çok daha saygılılar. Umudum o açıdan biraz daha fazla" diye kaydetti.  

PROJE SONRASI

Gappi, projenin Kasım ayı sonunda biteceğini dile getirerek, "Proje bittiğinde şiddet bitecek mi? Hayır. Bizim meslekteki sıkıntılar bitecek mi? Hayır. Biz bunu bir sosyal sorumluluk projesi olarak belirledik ve çok daha fazla yol almamız gerekiyor. Basında şiddet dilinin yok edilmesine, eşitlikçi dilin hakim olmasına, toplumsal eşitlik ve barış dilinin daha yaygın olmasına yönelik çabamızı arttırarak sürdüreceğiz. Eğitimlerimiz artacak. Mutlaka bu eğitimlerden yararlanmak gerekiyor. Çünkü burada ‘öyle mi yazılıyordu’ denilen birçok şey var. Kadının neyle, nasıl öldürüldüğü bile toplum içerisinde dikkat çekebiliyor. Bunlara gerek yok. Ölümlerin vahşice gösterilmesinin yaratacağı sansasyona gerek yok. O haber o şekilde okunacaksa okunmasın. Mağduru daha çok mağdur edeceksen yapma. Önemli olan kamuoyu adına bu olayların bitmesine yönelik haberler yapmak. Biz buna barış dili ve şiddeti yok eden bir yaklaşım diyoruz. Bunu azaltacak yaklaşımların sürmesi önemli" diye konuştu.

MA / Semra Turan - Tolga Güney 

Editör: Haber Merkezi