İSTANBUL - Gazeteci Metin Göktepe’nin katledilmesinin üzerinden 27 yıl geçerken, gazetecilerin hala devletin hedefinde olduğunu belirten abla Meryem Göktepe, “Gazetecilik, öldürerek ve hapsederek bitirilecek bir meslek değil” dedi. 

Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe 27 yıl önce 8 Ocak 1996’da Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen siyasi tutuklu Orhan Özen ve Rıza Boybaş’ın cenaze törenini haberleştirmek için gittiği Alibeyköy'de “Sarı basın kartı” olmadığı gerekçesiyle polis tarafından gözaltına alındıktan sonra Eyüpsultan’da bulunan Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürülerek işkence ile katledildi.  

Göktepe’nin öldürülmesinden sonra haklarında dava açılan 11 polisten 6’sına 7 yıl 6’şar ay hapis cezası verildi.  Yargıtay 5 polisin cezasını onarken, sanık emniyet amirine verilen ceza ise bozuldu. Kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay cezaevinde kaldı.

GÖKTEPE’NİN ÖRNEK GAZETECİLİĞİ

Toplumsal sorunlara sırt çevirmeyi kendisine hakaret sayan Göktepe’nin gazeteci kimliği ve mücadelesi, geçmişten bugüne gazetecilik faaliyeti yürüten birçok meslektaşının bu alana yönelme isteğinin kaynağı oldu.

‘GAZETECİLİĞE TUTKUSU HEP VARDI’

Metin Göktepe’yi katledilişinin 27’nci yılında anlatan ablası Meryem Göktepe, kardeşi Metin Göktepe’nin henüz lise yıllarında dahi gazeteciliğe karşı tutkulu bir kişiliğinin olduğunu hatırlatarak, “Metin henüz lise yıllarında gazeteciliğe yerel bir gazetede başladı. Çünkü gazeteciliği, halka gerçekleri ulaştırmanın tek yolu olarak görüyordu” dedi. 

‘METİN BÖYLE BİR GAZETECİYDİ’

Kardeşinin ilk olarak 1992’de “Haberde ve Yorumda Gerçek” dergisiyle gazeteciliğe başladığını hatırlatan Göktepe, ardından 1995 yılında Evrensel gazetesinde çalışmaya başladığını belirtti. Göktepe’nin gazeteciliği boyunca haberlerinde hakikati işlediğini ve bu yüzden karanlık güçlerin hedefi haline geldiğinin altını çizen Göktepe, “Bir yerde karanlık varsa, saklanacak, üstü örtülecek tüm konuların peşine düşen gazeteci, tehlike oluşturur karanlık güçler için. Metin de işte böyle bir gazeteciydi” diye belirtti.

HEDEF GERÇEĞİ ÖLDÜRMEKTİ

Kardeşinin toplumsal sorunlara kayıtsız kalmayan ve gazeteciliği boyunca da toplumsal konuları haberlerinin merkezine alan bir çizgisi olduğunu aktaran Göktepe, kardeşinin bu çizgisinden dolayı defalarca kez tehditler aldığına dikkati çekti. Kardeşinin en son Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen iki siyasi tutuklunun cenaze törenini haberleştirmek için gittiği Alibeyköy’de polis tarafından gözaltına alındıktan sonra işkence yapılarak katledilmesinin de bununla bağlantılı olduğunu aktaran Göktepe, “Metin öldürülen ilk gazeteci değildi bu ülkede. Metin’in öldürülmesi Hasan Fehmi'den günümüze kadar 78 gazetecinin öldürülme sebebiyle aynı. Kardeşim, sokağın, emeğin, faili meçhul kayıpların izini sürdüğü için öldürüldü. Yani gerçeği öldürme niyeti olanların hedefi oldu” ifadelerini kullandı. 

POLİSLER ÖDÜLLENDİRİLDİ

Kardeşinin katledildiği dönem de devlet yetkililerinin konuya ilişkin birbiriyle çelişen açıklamalarını hatırlatan Göktepe, kardeşinin ölümünden ancak 4 yıl sonrasında kamuoyunun tepkisi ve baskısı sonucunda zorunlu bir yargı sürecinin başladığını aktardı. Yapılan yargılama 5 polise "kastı aşan insan öldürmek" ve "faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek" suçlarından verilen hapis cezasını hatırlatan Göktepe, Rahşan Affı’nın polislerin cezalarını tamamlamasına engel olduğunu söyledi.  Göktepe, adil bir yargılama yapılmadığını belirterek, “Aslında katiller ‘kasten insan öldürmesi’ suçuyla yargılanması gerekirken, ‘kastı aşan müessir fiil’ ile öldürüldüğü kararıyla ceza alarak ödüllendirildiler. Rahşan Ecevit affı da ikinci ödül oldu” ifadelerini kullandı.

İŞKENCE SOKAĞA İNDİ 

Bugün gelinen noktada devletin özgür basına ve hakikatleri açığa çıkarmak için mücadele veren gazetecilere yönelik baskının kat be kat artarak devam ettiğine işaret eden Göktepe, şöyle konuştu:  “Bugün memleketteki her alanda olduğu gibi ne yazık ki gazetecilik de baskılardan payını negatif yönde aldı. O yıllarda en azından ana akım medyada gerçek anlamda bazı gazeteciler vardı. Bugün tetikçiler dışında ana akım medyada çok az sayıda gazeteci kalmış durumda. Metin katledildiğinde çok sayıda genç gazeteci ve TGC ile deneyimli pek çok gazeteci tavrını koymuş, ilden ile sürülen davanın takipçisi olmuşlardı. Devlet oluşan kamuoyu sonucu inkâr ettikleri gözaltına rağmen katliamı kabul etmiş, özür dilemek zorunda kalmışlardı. Bugün kapalı kapılar altında uygulanan işkence sokağa inmiş durumda.”

‘HAKİKATI HALKA ULAŞTIRANLARA SELAM OLSUN’

Bugün muhalif gazetecilerin iktidarın baskısıyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Göktepe, gazetecilerin henüz bir iddianame bile hazırlanmadan hukuk dışı bir yargılama ile cezaevlerinde tutulduğuna dikkati çekti. Göktepe, “Her ne kadar gazetecileri tutuklayıp cezaevlerinde tutsalar da dışarıda da gerek Metin Göktepe gazetecilik ödülü alan, gerek adına ödül dağıtılan pek çok gazeteci yetişiyor. Yani aslında öldürerek bitirilemiyor gazetecilik. Dolayısıyla hapsederek de bitirilecek bir meslek değil. Tıpkı Musa Anter, Uğur Mumcu gibi nice gazetecinin izinden giden ardılları gibi. Dışarıda ve içerde olan, gerçeği barikatın ardından alıp asıl sahibi olan halka ulaştıran gazetecilerin hepsine selam olsun” diye konuştu. 

Editör: Haber Merkezi