İSTANBUL - Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe’nin polisler tarafından dövülerek öldürülmesinin üzerinden 25 yıl geçti. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, “O basın özgürlüğü mücadelesinin bir simgesidir” dedi.

İstanbul Ümraniye'de 8 Ocak 1996 yılında cezaevinde öldürülen siyasi tutuklular Orhan Özen ve Rıza Boybaş’ın cenaze törenlerini “Mutlaka ben izlemeliyim” diyerek gittiği haberde gözaltına alındıktan sonra dövülerek öldürülen Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe’nin katledilmesinin üzerinden 25 yıl geçti. Göktepe cinayeti o dönem Türkiye’de çok büyük bir yankı uyandırdı.

Göktepe’nin öldürülmesinden hemen sonra dönemin İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan, 11 Ocak 1996 gününde bir televizyon programında “Konuyla ilgili tam bilgim yok. Ancak son gelen bilgiler Metin Göktepe'nin duvardan düşerek öldüğü şeklindedir!” diye açıklama yaptı. Ancak kısa bir süre sonra "Duvardan düştü” denilen Göktepe’nin ölümü kabul edilmek zorunda kalındı. Bakan yaptığı ilk açıklamadan dolayı Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’den özür dilemiş fakat anne Göktepe bu özrü kabul etmeyerek sorumluların yargılanmasını talep etmişti.

DAVA 4 YIL SÜRDÜ

Göktepe’nin öldürülmesinden sonra açılan davalar ilden ile taşınarak 4 yıl sürdü. Şubat 1999 yılında karara bağlanan davada mahkeme 11 polisten altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası vermiş, ancak usul yönünden dava bozulmuş ve 5 Mayıs 1999 tarihinde Yargıtay tarafından, ceza alan altı polisten beşinin cezası onanmış, sanık emniyet amirine verilen ceza ise esastan bozulmuştu. Kamuoyunda Rahşan affı diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay cezaevinde kaldı. 

GAZETECİLİK TUTKUSU 

Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe Türkmen, kardeşinin çocukluğundan itibaren sorumluluk sahibi birisi olduğunu belirtti. Gazeteciliğin kardeşi için bir tutku olduğunu ve lise yıllarda gazeteciliğe başladığını vurgulayan Türkmen, Metin, "Bir daha dünyaya gelsem yine gazeteci olurum" dediğini aktardı.  

'CANI PAHASINA SAVUNDU’ 

Kardeşinin canı pahasına gerçeği halka ulaştırmaya çalışan bir gazeteci olduğunu dile getiren Türkmen,  "Zehra Doğan, Metin Göktepe gazetecilik ödüllerinde, ‘O benim kara gözlü kahramanım’ demişti. Bunu hiç unutamıyorum. Böyle bir sürü gazeteci tanıdım. Onlar da ne olursa olsun gerçekleri halka aktarmaya devam etsinler ve kendilerini korusunlar" diye belirtti.

'ONUNLA DERTLEŞİYORUZ'

25 yıldır kardeşinin mezarı başında anma yaptıklarını dile getiren Türkmen, "Mezarında onunla dertleşiyoruz, yaşananları ona anlatıyoruz. Ben bu yılkı anmada memlekette kayda geçen 300’ün üzerinde hayatını kaybeden kadınlara dikkat çekmek istiyorum. Kadın cinayetlerine, şiddetine karşı duyarlılık çağrısını yapıyorum ve buna kulak verilmesini istiyorum" diye konuştu.

CİNAYETLERİN DEVAMIYDI

Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ise, Göktepe’nin öldürülmesinin 90’lı yıllarda işlenen gazeteci cinayetlerinin devamı olduğunu söyledi. Göktepe’nin öldürülmesinden sonra basın dayanışmasının oluşması için birçok çalışma yapıldığını anlatan Polat, o dönemde sağlanan dayanışmadan dolayı daha fazla şiddetin yaşanmasını görece engellendiğini ifade etti. Göktepe’nin katiline ceza verilmesinin önemli olduğunu belirten Polat, bunun da o zaman verilen mücadele sayesinde olduğunun altını çizdi.

REJİME UYGUN MEDYA 

O günden bugüne baskının tek tek gazetecilerin sorunu olmaktan çıktığını söyleyen Polat, iktidara uygun bir medya yapısı oluşturulduğunu belirtti. Yaşanan sürecin sadece baskıyla tanımlanamayacağını vurgulayan Polat, “Türkiye’de bir yandan iktidar hegemonyası bir yandan ise güçlü bir gazeteci dayanışması var. Bu dayanışmanın daha derli toplu olmasına ihtiyaç var. Baskının hala sürmesi ise iktidarın karşısında kendisini rahatsız edecek düzeyde bir basın potansiyelini görmesidir” dedi.

‘MÜCADELE ETMEK GEREK’ 

Basın özgürlüğünün bahşedilen bir şey olmadığının altını çizen Polat, şöyle devam etti: “Siz haber yaptığınız, halkın haber alma hakkını savunduğunuz oranda bütün baskılara rağmen özgürsünüz. Ve her haber basın özgürlüğünün genişletilmesine katkıda bulunuyor. Basın özgürlüğü de kazanıldıktan sonra yerinde duran bir şey değildir. Kazanıldıktan sonra yaşatılması için mücadele etmek gerekir. Sen mesleki ve habercilik kriterleri bakımından geri çekilirsen, iktidar geri çekildiğin yere oturur. Sen haber yapamayacak hale gelirsin. Dolayısıyla orada dik durmak, sonuna kadar mücadele etmek gerekir.”

'BASIN ÖRGÜTLERİ KARTI VERMELİ'

Göktepe’nin gözaltına alınma sebebinin sarı basın kartının olmaması olarak gösterildiğini anımsatan Polat, o günkü basın kartı uygulamasının bugünkünden farklı olduğunu söyledi. Polat, o süreçte iktidarın rahatsız olduğu kurumlarda çalışanlarında kart alabildiğini ifade ederek, “Burada iktidar onaylı bir gazeteciliğe doğru bir zorlama var. Meslek örgütleri basın kartını devletin tekelinden alması gerekir. Basın kartı basın meslek örgütleri tarafından verilmeli. İktidar bunu ilk başta kabul etmese de meslek örgütleri ve gazeteciler arkasında durmaya devam ettiği sürece de bu kart artık sivilleşmiş olacaktır” diye belirtti.

'O BİR SİMGE'

Göktepe’nin öldürülmesinden sonra onlarca yeni Göktepe’nin mesleğe başladığını onlarcasının ise ismini aldığını ifade eden Polat, “Bu bir mesleğe tutunma noktasıdır. Biz Metin’i yine anacağız. Çünkü o basın özgürlüğü mücadelesinin bir simgesidir. Metin için bir değer güzergahı diyebiliriz” şeklinden konuştu.

MA / Kadir Güney

Editör: Haber Merkezi