HABER MERKEZİ - Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın atmosferi gittikçe değişiyor. Moskova yönetimi Herson'dan çekilme sinyalleri verirken, Kiev tarafı temkinli hareket ediyor. 

Rusya-Ukrayna Savaşı yaklaşık 9 aydır devam ediyor. İki taraftan toplam 200 bin kişinin öldüğü iddia ediliyor. Batı bloğu ve Rusya arasında adeta bir "quid pro quo (kısasa kısas)" yaşanıyor. Bir taraftan çarlık hayalleri kuran "otokratik" Rusya, diğer taraftan dünyayı tek bir gücün patronajı altında tutmaya çalışan "özgür" Batı ve onun çizme boyacısı Banderacılar. Milyonlarca Ukraynalı topraklarını terk-i diyar etti. Kentler tanınmaz hale geldi. Ekosistem büyük bir tehdit altında. Gezegen nükleer bir savaşın eşiğinde. 

BİRBİRİNİ BOĞAZLAYAN ULUS-DEVLETLER

Sovyetler Birliği'nin yıkılması ile birlikte mevcut sahanın "huzura ereceği" düşünülüyordu. Tüm kötülüklerin bittiği "muştulanıyordu". Lakin 15 Sovyet cumhuriyeti "ulus-devlet" mertebesine ulaştı. Sınır fetişizmi türedi. Bu kez ulus-devletler birbirini "boğazlamaya" başladı. Post-Sovyet sahası Mao Zedong'un tabiriyle "zone de tempête (fırtına bölgesi)" haline büründü. Elinde bıçkı ile gezen otokratlar arz-ı endam etti. Kazakistan'da Nursultan Nazarbayev, Özbekistan'da İslam Kerimov, Tacikistan'da İmamali Rahman, Azerbaycan'da Aliyevler, Belarus'ta Aleksandr Lukaşenko ve Rusya Federasyonu'nda Vladimir Putin. Hepsinin ortak özelliği Sovyet sistemini "totaliter" olarak yaftalayıp topluma "cennet" vaat etmeleriydi. Ancak gelinen noktada bizzat kendileri "gayya kuyusuna" düştüler. 

İMPARATORLUK ÖZLEMİ

Tarihler 24 Şubat 2022'yi gösterdiğinde Putin yönetimi Ukrayna'yı neo-nazilerden "temizlemek" için düğmeye bastı. Bu hamle baştan sona "irredantizm" kokuyordu. Yani eski imparatorluk topraklarına ulaşma özlemi vardı. Neo-nazilerden temizleme bir yanılsamaydı. Ne var ki Putin 28 Ekim'de Valdai Tartışma Kulübü'nde baklayı ağzından çıkardı. Ukrayna'nın "yapay" bir devlet olduğunu beyan etti. Halbuki orada artık Rusça'dan tamamen ayrışmış bir dil var. Bu dil temelinde şekillenen bir kimlik var. Bu gerçeği 1917 Ekim Devrimi esnasında Bolşevikler göz ardı etmemişlerdi. Nitekim Aralık 1917'de Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi. Her ne kadar Lenin'in "Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi" adlı kitabında Ukrayna sözcüğü yerine "Novorossiya" tabiri geçse de Bolşevik akıl "kendi kaderini tayin hakkı" konusunda duyarlıydı. Putin yönetimi yeniden Novorossiya veya Malorossiya aklını egemen kılmaya çalışıyor. 

II. NİKOLAY’IN AKIBETİ

Putin hükümeti bilindiği üzere “askeri operasyon” şiarıyla yola çıktı. Yani kendisine destek veren “yığınları” bu savaşa dahil etmeyecekti. Planına göre birkaç ay içinde Kiev yönetimini hafif kayıplarla “esir” alacaktı. Lakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu durum tıpkı son Rus Çarı II. Nikolay’ın “basiretsizliğine” benziyor. O da Birinci Dünya Savaşı’nda 6-7 ayda hedeflere (Galiçya, Türkiye Ermenistanı vs.) ulaşılacağını düşündü. Ancak savaş 4 yıl sürdü. II. Nikolay savaş boyunca çok sayıda general ve bakan değişikliğine gittiyse de “hezimetten” kurtulamadı. Örneğin Dışişleri Bakanı Sergey Sazonov görevden alındı, yerine Boris Stürmer getirildi. Yine Savaş Bakanı Vladimir Suhomlinov dümeni yönetemeyince yerine Aleksey Polivanov atandı. Alman casusluğu, rüşvet, sefahat söylentileri sarayı paranoyaklaştırdı. Rus çarı, “motoru bozuk aracı şoför değiştirerek” hareket ettirmeye çalıştı. Sonunda çar, ailesi ve tahtı “remad” oldu. Savaşın başındaki geniş halk kitlesi ve tantana tuzla buz oldu. 

SURİYE KASABI DVORNİKOV

Putin yönetimi de şu ana kadar savaş arenasında iki kez “general” değişikliği yapmak zorunda kaldı. Birincisi 9 Nisan’da atanan Aleksandr Dvornikov’tu. “Suriye kasabı” olarak adlandırılan Dvornikov acımasızlığıyla nam salmış biri. Göreve geldiği gibi Kramatorsk’ta bir tren istasyonuna saldırı oldu ve 52 kişi hayatını kaybetti. Dvornikov’un bu emri verdiği ve “efendisinin” övgülerine layık olmaya çalıştığı sıklıkla dile getirildi. Kremlin, Dvornikov’un katı emirleri sayesinde sahada daha hızlı ilerlemek ve 9 Mayıs “Zafer Bayramı’nda” halka yeni bir “hediye” vermek istedi. Ancak düş kırıklığına uğradı. 

‘ELDEKİ SERÇE, GÖKYÜZÜNDEKİ TURNADAN YEĞDİR’

Bu arada Ukrayna ordusunun NATO tarafından etkili askeri teçhizatla (HIMARS, Caesar obüsleri, M777 obüsleri, Harpoon füzeleri vs.)  “mücehhez” hale gelmesi Moskova’nın uykularını daha da kaçırdı. Özellikle 6 Eylül 2022’den itibaren tehlike çanları çalmaya başladı. Bu tarihte Ukrayna ordusu “taarruz” pozisyonuna geçti. Rus askerinin sahadaki ilerleyişine gem vurdu. Artık Putin yönetimi için elindekiyle yetinmek kaldı. Rusların bir atasözü vardır “elindeki serçe, gökyüzündeki turnadan yeğdir” diye. Putin elindeki serçeyi tutmak için eylül ayının son günlerinde bir referandum yaptı. Donetsk, Lugansk, Herson ve Zaporijya oblastlarını kendi himayesi altına aldı. Tarihte sık sık tesadüf edilen “sopalı plebisitin” bir örneği de bu oblastlarda yaşandı. Tıpkı Osmanlı Devleti’nin 1918 yılında Elviye-i Selâse’de (Kars, Ardahan, Batum) yaptığı gibi. 

GENERAL ARMAGEDDON

Referandumla birlikte müzakerelere hazır olduğunu beyan eden Moskova hükümeti aslında “artık bu savaşa devam edecek kudretim kalmadı” demek istedi. Lakin NATO’nun kundağına sarılmış Kiev yönetimi “müzakereyi” kabul etmedi. Hali hazırda İzyum, Kupiansk, Balakliya, Lyman gibi kentleri geri alan Zelenskiy idaresi Kremlin’in “yumuşak karnını” yakaladı. Cephede işlerin yolunda gitmediğini gören Putin yönetimi 8 Ekim’de komutayı Dvornikov’un yerine General Sergey Surovikin’e teslim etti. Surovikin nam-ı diğer General Armageddon da “gaddarlığıyla” mimlenmişti. O da selefi gibi göreve geldiği ilk gün Ukrayna’daki kentlere roketler yağdırdı. İtaat ve sadakat bunu gerektiriyordu. Surovikin'in "acımasızlığı" Kremlin'e yarar getirecek mi? Herson'da görüldüğü kadarıyla pek değil. Ondan şaşırtıcı bir "mucize" bekleniyordu. Duvarı kafa ile kırmak mümkün olacak mı? Önümüzdeki süreçte açıklık kazanacaktır. 

EJDERHA DİŞLERİ EKTİ, PİRELER BİÇEBİLİR

Kremlin için savaşın bundan sonraki sahnesi karabasanlara dönüşebilir. Hiç gönüllü olmadığı seferberlik kararının bedeli ağır olabilir. Hem cephede asker kayıpları artabilir hem referandum yaptırdığı oblastları (Herson'daki panorama tesadüf değil) kaybedebilir hem de ekonomik olarak bir girdaba düşebilir. Örneğin cepheye gönderilen 300 bin askerin 6 aylık toplam maliyetinin 20 ila 30 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Marx’ın o ünlü deyimiyle savaşın başında “ejderha dişleri eken Kremlin, bir anda pireler biçebilir.”

PUTİN’İN ÖNÜNDE 3 SEÇENEK VAR

Birkaç ay veya yıl sonra iktidarının ve popülaritesinin sarsıldığını gören Putin nasıl bir reaksiyon gösterebilir? Önünde üç seçenek var. Birincisi dünyayı bir tahıl krizine sürükleyip ve açlıkla karşı karşıya bıraktırıp NATO’ya geri adım attırmak. İkincisi kış aylarında doğalgazı tamamen kesmek ve Avrupa ülkelerini “dondurmak”. Üçüncüsü taktik nükleer silah kullanmak. Eğer üçüncüsüne başvurursa kendisi için de bir intihar olabilir. Zira küçük çaplı nükleer saldırının kısa sürede geniş çaplı bir savaşa evrilmesi yüksek ihtimaldir. 

TÜRKİYE’Yİ KÜRTLERE TERCİH EDEBİLİR

Bütün bu keşmekeşte Putin için en önemli “istinadgâh” Erdoğan hükümetidir. Ankara yönetimi yaptırımları delmek ve nefes almak için bir pencere işlevi görüyor. Kremlin, Erdoğan’ı kendi “bostanbaşı” olarak telakki ediyor. Bu rolü oynaması için genel seçimler öncesi gerekli “desteği” veriyor ve vermeye devam edecektir. Tıpkı Sovyet yönetiminin 1920’li ve 1930’lu yıllarda yaptığı gibi Türkiye’yi kendi çıkarı için Kürtlerin kazanımlarına tercih edebilir. 

*İsmet Konak - Gazeteci

Editör: Haber Merkezi