MEŞALESİ YANAN BİR KADIN
      Doğu'da doğmuş bir kadının hikayesini daha, kadının çığlığında örnek olsun, duyulsun diye yazmaya çalıştım. 
      Doğu; Güneş'in ilk doğdu yer ama bir o kadar soğuk ve yanlızlığına terk edilmiş yer. Yoğun yağan kar'a inat başkaldıran dağlarında yeşren kardelen'i, bahar da sümbül'ü, zengin coğrafi tarihi ile destansı aşık kahramanları vardır. En önemlisi kalemin piri olan yazarları ve yaşamak için ölümüne mücadele edip direnen, didinen insanlarıyla anılır-bilinir. 
     Yıl 1985 orta halli 6 çocuklu bir ailenin 3 numarasındaydı güzel Şeyda. Şeyda CANAN İsimli kadının tırmandığı başarı basamaklarını okuyunca kendisini arayıp seni yazmak istiyorum dediğimde sağolsun beni kırmadı kabul etti. Biliyor musunuz? Kadının kadını yazması "Aydınlığın kapalı kapıları zorlayarak karanlığa veda ettiği andır." İşte yakaladığım bu an o anlardan biri benim için. Sevgili Şeyda'mız da her çocuk gibi 10 yaşından itibaren belirgin olan anları ve yaşanmışlıkları duygu ve zihin deposunda barındırıyordu. Başarı hikayesini10 yaşından itibaren başlıyor anlatmaya. Doğduğu yer Doğu'nun en doğusu güneş'in ilk selam verdiği yerlerden biri olan "YÜKSEKOVA" dır.
Kürt bir ailenin çocuğudur. Çocukluğundan kendine kalan çok önemli belirgin hatıraları var. Bugün onun ayakta durmasına, ben de varım kadın olarak buradayım demesine etken olan o hatıralarıdır. Oyun oynadığı evin bahçesi, evden çarşıya ya da okula yürüdüğü uzun mesafeli yürüyüşlerinde ki çocuksu mutlu dakikaları, üst üste okul değişikliğinden odaklanma zorluğu ve en önemliside maddi ve geçim sıkıntısından aileyi yanlız bırakıp  İstanbul'da çalışan uzaktaki baba özlemini hiç unutamıyormuş. Halbu ki bir çocuğun en doğal hakkı babasının, annesinin yanında büyümesi 
değil mi?. Şeyda için çocukluğu; Çocuklara ait oyun parkında oynamak, yürüdüğü yolda, okuduğu okul dönüşünde babasının elini tutmak ona sarılmak onun yanında büyümek demekti. Çocuklarının özlemine dayanamayan baba aileyi İstanbul'a yanına aldı. Taşınmaları onun için mutlu bir olaydı belki. Öyle ki İstanbul bir doğulu aileye daha UMUT kapısı olmuştu maalesef. Çocuk aklı ermiyordu ama ne acı doğduğu yerde insanın doyamaması. Tam da burda güzel kadına bir soru sordum. Şeydacığım! O çocukluğunda ki sana sorsam, neydi İstanbul sana göre? Verdiği cevap; Taşındığımız Ataköyden ibaretti ya da ben çocuk ruhumla öyle sanıyordum. 5 ay sonra Yüksekova'ya geri döndük derken bir yıl sonra tekrar İstanbul göçmeni olduk. Resmen gel-git olayını yaşıyorduk. Bu defa da o sordu bana; Çocuk travması hakkında bilginiz var mı? Neden bunu sordun? dediğim zaman başladı anlatmaya. Ataköy bildiğim İstanbuldu. O  gitmiş yerine yeri taşındığımız Bahçelievler İstanbul gelmişti. Sahi biz nereliyiz, geri dönecek miyiz bundan sonra bizim için neler olacak? diye peşpeşe gelen soru yağmuruyla karşılaştım. Ben dinlerken o devam ediyor. En acı tarafı da belirsizliğin korkularını yaşayan, gece özgür hayal kuran gündüz ise dışlanan çocuklar olmuştuk kardeşlerimle. Kendime çocuk ruhuyla sorduğum en ağır soruda şuydu! İstanbul Bahçelievlerden ibaretse peki ya ben nereye ibaretim?
      Biraz sessizlikten sonra devam etti hikayesine. Orta ve Liseyi bitirirken yıllar da  yılları kovalamış kızımız büyümüş, serpilmiş gencecik güzel bir kadın olmuştu artık. Herşey yoluna girmiş bir şey hariç " Yüreği Yüksekova'da, bedeninin varlığıyla ise bir İstanbullu olarak yaşamına devam ediyordu. Özel sektörde işe girmiş o artık ekonomik özgürlüğünü kazanmış bir kadındı. Bir şey hariç, günümüz şartlarında birey ne olursa olsun eğitimli olmalı. Eğitimli demek; Üniversite diploması olmalıki toplumda yaşam savaşını verebilsin. Önyargısımı yoksa yaşanmışlıklarımı ona bunu düşündürüyordu bilinmez belki ama bildiği çok önemli bir şey vardı. Diploması olmadığı ve doğulu bir kadın olduğu için başarısı göze gelmiyor hatta hep ikinci plana itildiğini algılıyordu. Öyle ki önyargısı dışlanma korkusuyla birleşip kendisinin prangalı tutsağı olmuştu. Birşeyler yapmalıydı. 2012-2014 yılları arasında Beykent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünü bitirdi. Aldığı diplomayla kendinde ki önyargı savaşının galibi olmuştu.
      CNN Türk'te Yüksekova doğumlu ve doğulu bir kadın olarak tüm programların tanıtım sorumlusu olmuştu. Bu onun verdiği mücadele için büyük bir başarıydı. Gelin görün ki hayatının son 12 yılında emek verdiği dalda terfi etmesi gerekirken o da  bir Rant kurbanı olmuştu maalesef. Yönetici pozisyonunda olma hakkını edinmişken hakkımın başkasına verilmesi kırılıp rencide edilişime neden oldu. Halbuki evebeyinlerimden aldığım en belirgin karekter özelliğim; Bedeli ne olursa olsun hakkını kimsenin yemesine asla izin verme diye öğretmeleriydi. Bu karekterde olan ben Şeyda;  Bunu hazmedemeyip oradan ayrıldım. Bu arada zoraki de olsa emeğimin karşılığı olan tüm haklarımı alarak ayrıldım.
     Şuan mutlumusun ya da neler yapıyorsun diye sorsam? dedim. Tabiki de çok mutluyum hem de kendimle gurur duyacak kadar onurlu ve mutluyum dedi, o gülen gözleriyle. 
     Şuan neler yapıyorsun? Neler yaptığıma geleceksek? 
     Sinema sektörüne geçtim. Siirt ve Erzincan illerinde birer hafta arayla kısa film festivallerinin  yapılmasına vesile oldum. Festivalde "Festival Direktörü" olarak görev aldım. En büyük gururu da bir kadın olarak o bölgeye festivalleri götüren kendimin olmasıdır dedi güzel Şeyda. Başarıları bu kadarla kalmamış. Şuan bir sinema projesine başlamış olup burda kamera arkası çekim ve montaj sorumlusuyum. 
     Bu başarılarınla son olarak kadınlara ve hayatla savaşanlara varmı diyeceklerin.
     Ben Şeyda; Doğu'da doğup, Batı'da hayatla savaşıp didinen bir kadın olarak bundan sonraki tüm projelerimde halkımı ve kadınlarımızı aydınlatmak için bana düşen sorumlulukla sonuna kadar çabalıyacağım dedi. Kullandığı cesur cümleleri yüzündeki özgüveni ve kendiyle duyduğu gururu öylesine onurluca dışa yansıtıyordu ki bende kalemimle tüm anlatılanları kapsayan gururu ve onuru olduğu gibi yazmaktan kendimi alamadım pir dikkat noktasına kadar gözden kaçırmadım.
     Son olarak ben de  bir kadının başarı hikayesi olan bu yazıda kendi duygularımı birkaç cümle ile dile getirmek istiyorum.
     "Evet bir kadının azmini, cesaretini, onurlu duruşunu gördüm.Yine o güzel kadının kendisine, ırkına ve insanlık adına olan sorumlulukları özgür yaşam aydınlığına bir adım, bir meşale oluşunu, olacağını gördüm".
Dedim ya; Kısacası  ben de kadını, kadının kaleminden  anlatmaya çalıştım.  Yolun açık, umudun daim olsun, cesur ve güzel  kadın sen "Şeyda CANAN".
     Tüm azimli kadınlara saygı ve sevgilerimle aydın yarınlara selam olsun...

https://www.medyaradar.com/cnn-turkte-surpriz-ayrilik-10-yildir-gorev-yapiyordu-haberi-2021978

https://www.medyakoridoru.com/koridor-ozel/cnn-turkten-ayrilik-haberi-10-senedir-kanalda-calisan-isim-neden-istifa-etti-18549/

https://www.superhaber.tv/seyda-canan-anlatti-dogu-ve-guneydoguyu-guzellestiren-festivaller-haber-307658

https://m.haber7.com/kultur/haber/3008988-seyda-canan-siirt-uluslararasi-kisa-film-festivalinin-detaylarini-acikladi