Kirvem,

Şu sıralar ülke sathında gelişen, geliştikçe de giderek bir nevi kabak tadı veren olaylar nedeniyle milletçe gereksiz yere huzurumuz kaçtı, kaçıyor...

Ezelden beri çeşitli bahanelerle bir türlü doğru dürüst yakalayamadığımız bu huzur ortamını bundan kellim bulup bulamayacağımızı da, belki de önümüzdeki yerel seçimlerin sonuçları mı belirleyecek, o da şimdilik meçhul...

Meydanlarda yağıp gürleyen veya  televizyon ekranlarının neredeyse tümünü sanki ipotek altına alıp, dolayısıyla buralarda kendi keyfince ahkam kesen, dahası da bir koltuğunun altında iki karpuz taşıyan muhterem devletlumuzun emir komutasında “cumhur” ittifakı cenahında mevzilenen kimi vatan evlatlarının dediklerine bakılırsa; ülkemizin başını ağrıtan, halkımızın refahına göz dikmiş bir ‘beka” sorunuyla maalesef karşı karşıya olduğumuz için öncelikle bu beka meselesinin kökünü kurutup, böylece ülkemizin gündeminden ilelebet silmekten yana uğraşıp, dolayısıyla bu uğurda çareler aramamız şart!

Ancak, “cumhur”  ittifakının söylemlerinin tam aksine; soyları, sopları meçhul, keza “yerli ve milli” duygulardan nasiplerini yeterince almamış kimi zelillerin, kendi aralarında kurdukları “zillet” ittifakıyla ortalığı bulandırıp, saman altından su yürütüp, bu konu tahtında ülkemizde kesinlikle bir “beka” meselesinin olmadığını, bunun yerine kimi siyaset erbabının sadece koltuk sevdasının varlığından söz edip, üstelik bu bapta utanmadan, sıkılmadan, en önemlisi de Allah’tan korkmadan sergiledikleri bu hıyanete acaba ne buyrulur!..

Öyle ya da böyle, işin bu alengirli kısmını bir tarafa dehleyip sadede gelirsek;  demokratik, laik, hukuk devletimizin kuralları gereğince bugün yarın sandıklara atacağımız oylarla  yerel yöneticilerimizi seçmek için hazırlanırken, beri taraftan da seksen iki milyon nüfusumuzla içine tıklım tıkış doluştuğumuz bu “taka”nın kazasız belasız menziline ulaşması için kimilerimiz kaptan, kimilerimiz de çımacı olarak görevlerimizi eksiksiz gediksiz yerine getirmemiz gerekirken, bunun yerine şu veya bu kişisel hesapların peşi sıra koşuşturup, kendi aramızda kıran kırana kavga ederken, illa da sağımızda solumuzda suçlu aramaya kalkıştığımızda, bu arada takamızın ister istemez su alıp, ardından da yavaş yavaş denizin karanlıklarına gömüleceğini, üstelik beka, meka, falan feşmekan derken hep beraber ayvayı yiyeceğimizi bilemeyeceksek, eh o zaman yüce Rabbimiz “cumhur”umuza akıl, “millet”imize fikir, geride kalanlarımıza da sabır İhsan eylesin Kirvem!..

(Kaynak: Evrensel Gazetenin yazarı Mıgırdiç Margosyan yazdı: ‘Akıl, fikir, sabır’ meselesi)
Editör: Haber Merkezi