Ne dedi Erdoğan’ın eski yol arkadaşı? Eski AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet İhsan Aslan’dan söz ediyorum. Aslan, her ne kadar Arınç istifa edip, kendisi disipline sevk edildikten sonra Hande Fırat’a verdiği röportajda özür dilese, rica minnet bir tutumu sergilese de o sözler söylenmiş ve o yazılar yazılmıştır artık.

M. İhsan Aslan’ın “Akılda kalan” sözlerinden biri “15 Temmuz kimyamızı bozdu bizim” oldu. Aslan devamında şöyle diyor; “15 Temmuz’dan sonra doğrusu panikledik ve olayın vahameti karşısında ancak yargıyı kullanarak başarılı olabileceğimiz kanaatine vardık. Onların yargıyı kullanırken kullandığı bütün taktikleri, araçları, biz kullanmaya başladık.”

Eski ortağın mirasından, “Ne istedin de vermedik” diye hitap edilen, kendi ifadeleriyle “FETÖ’den söz ediyor. Aslan, çarpıcı birçok şey söylüyor. Aslan’ın, Kürt sorunu için söyledikleri üzerinde durulmaya değer. “Doğru, sağlıklı bir zeminde değiliz maalesef. (…) Ama şimdi sabah akşam yine kendi dağlarımızı bombalıyoruz” gibi çarpıcı sözleri var. Ancak bu yazıda sadece “Onların yargıyı kullanırken kullandığı bütün taktikleri, araçları, biz kullanmaya başladık” sözlerinin yansımaları üzerinde duracağım. Zira dinlemelerdeki fütursuzluk dinmiyor. Son haftalarda gündeme gelen birkaç örnek bile durumun boyutunu göstermeye yetiyor.

Geçen bir hafta içinde yaşanan birkaç gelişme AKP’nin eski ortaklarından devraldıkları tüm yöntemleri yaygın biçimde kullanmakta olduğunu gösteriyor. Bunlardan biri de yasa dışı dinlemelerdir.

İlki ana muhalefet partisi CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıdır. Kılıçdaroğlu, kendisinin, eşinin ve çocuklarının telefonlarının dinlendiğini açıkladı. İçişleri Bakanı Soylu Twitter üzerinden bilinen üslubuyla hemen bir açıklama yaptı; “İstihbarat birimlerimizin güvenini zedelemeye ve itibarını sarsmaya yönelik bu hayal ürünü açıklamaları kınıyor, kendisini gerçek dışı iddiaları ile ilgili cumhuriyet başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunmaya davet ediyoruz” dedi.

Ancak, daha sonra Saadet Partisi Başkanı Karamollaoğlu da dinlendiğini açıkladı. “Bu konuda benim de bir inancım var. Telefonlarımız ve bulunduğumuz mekanların dinlendiğini düşünüyorum” dedi.

Gerçek şu ki; her geçen gün biraz daha tükenen yönetim var. Dinleme ve takipler, sosyal medya izlemeleri iktidarın en yaygın yönetme ve ömrünü uzatma aracı haline gelmiş bulunuyor.

Bu gelişmeden birkaç gün sonra HDP İstanbul İl Örgütünü “böcekler”in sardığını öğrendik. Eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’ın hukuksuzca tutuklu bulunduğu, onlarca eski ve yeni milletvekili hapiste olan, hemen tüm belediyelerine kayyum atanmış olan, her gün yeni gözaltı ve tutuklamalara maruz kalan, 7 bin dolayında yönetici ve üyesi tutsak edilmiş, boy hedefi halindeki TBMM’nin 3. partisi HDP’den “böcekli” bir açıklama geldi.

HDP Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç, HDP İstanbul İl Eş Başkanları Elif Bulut ile Erdal Avcı masalarında sıralanmış “böcek” tabir edilen dinleme cihazlarıyla basının önüne çıktılar. HDP’ye yönelik her türlü hukuksuzluğu mübah gören yandaş basın ve bir bölüm siyasi çevre böcekleri görmezden gelip sessiz kalsa da muhalefete yönelik dinleme ve takip vahim bir boyut kazanmış bulunuyor.

HDP İstanbul il binasındaki elektrik prizlerinin altına, lamba diplerine sim kartlı dinleme cihazları yerleştirilmişti. HDP yöneticileri, sökülen dinleme cihazlarını savcılıklara teslim edeceklerini ve suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladılar. Daha ne kadar “böcek” gizliydi, hangi parti binaları bu dinleme cihazlarıyla donatılmıştı, bunu bilmek mümkün değil!

Bakan Soylu’dan böceklere ilişkin hâlâ bir açıklama gelmediğini de belirtmek gerek!

Yine aynı günlerde başka bir gelişme yaşandı. 2010-13 yılları boyunca 784 gün boyunca hukuksuz biçimde dinlenmiş olan Gazeteci Ayşegül Doğan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ayşegül Doğan, 15 Temmuz “darbe girişimi” sonrası, Hayat TV ve onlarca başka televizyon kanalı gibi KHK ile kapatılan İMC TV program koordinatörüydü. Onlarca programa imza atmış, çalışmaya devam eden yılların gazetecisi olan Ayşegül Doğan, gazeteci kimliği ile katıldığı DTK toplantıları ve yaptığı röportajlar gerekçe gösterilerek yargılandığı mahkeme tarafından “Örgüt kurma ve yönetme” suçlamasıyla cezalandırıldı.

Dava, 2018’de, bu hukuksuz dinlemelere dayandırılarak açılmıştı. Mahkeme gazeteci olup olmadığını onca veriye bakarak karar vermek yerine İletişim Başkanlığına sordu. Doğan, sarı basın kartı sahibi olmadığından gazeteci olmadığına hükmedilerek, örgüt üyesi olmaktan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Ve mahkeme başkanının bir duruşmada dönüp avukatlara; “Bildiğimiz Orhan Doğan’ın kızı mı?” diye sorduğu Ayşegül Doğan verdiği bir röportajda şöyle diyecekti; “Devletin bir belleği var, aldığım ceza bu bellekten bağımsız değil, bunu da gazeteciliğimi gerekçelendirerek yaptılar. Dün babam bugün ben… Kuşaktan kuşağa aktarılan bir cezalandırma, maalesef.”

Şimdi yeniden İhsan Aslan’ın söylediklerine dönelim, ne demişti AKP’li Aslan; “15 Temmuz’dan sonra onların yargıyı kullanırken kullandığı bütün taktikleri, araçları, biz kullanmaya başladık...”

https://www.evrensel.net/yazi/87730/muhalefete-yonelmis-kulaklar-hdpyi-saran-bocekler-ve-hukuksuzluk )