8 MART’TAN NEWROZ’A GEÇEN BAHARLAR Takvimi aşmış bulunuyorum ama okur anlayışla karşılar diye düşünüyorum. İki bayram günü, iki bahar günü, iki diriliş ve mücadele günü arka arkaya geçti.

8 MART’TAN NEWROZ’A GEÇEN BAHARLAR

Takvimi aşmış bulunuyorum ama okur anlayışla karşılar diye düşünüyorum. İki bayram günü, iki bahar günü, iki diriliş ve mücadele günü arka arkaya geçti. Her ikisini de yazmak istedim ama işte kalemim, daha doğrusu klavyem yeni çalışıyor. Her mazeret, her gecikmeyi bildirm demekmiş sadece. Yani “özür” meselesi tartışmalı, biraz da netameli sayılırmış! Nerden mi biliyorum; hayattan ve kimi okumalardan. Varın siz de böyle kabul edin ama gecikmeyin derim, derim yine de…
İki bayram günü dedim; evet öyle. Biri, kadınların ve çoktandır dünya çapında el ele tutuştukları bir bayram şenliği; Amerikalı işçi kadınların armağan ettiği; 8 Mart. Diğeri, yine çoktandır halkların bayram günü. Kürtlerin armağan ettiği ama bütün halklara şenliklerle gelen bayram; 21 Mart.
İki diriliş günü dedim; iki anlamıyla da öyle. 8 ve 21 Martlar doğanın bahara uyanışı günleri; insan toplumunu da uyandıran günler. 8 Mart’ta kadınlar uyandı. Erkek egemen ve henüz rekabetçi denen vahşi kapitalizme karşı uyandılar. Erkeklerle eşit ücret almadıklarını, uzun iş saatlerini ve kötü çalışma koşullarını gördüler.



21 Mart’da Kürt dağlarında kardelenler(Newroz çiçekleri) toprağı delip başını uzatırken zalimlerin hayatları karartan zulümlerine uyandı Kürtler. Doğayla insan yaşamının uyumu denen, böyle bir şey olmalı; karakıştan çıkışla zulümden kurtuluş düşünün üst üste gelmesi…
Kadın işçiler, erkek işçi kardeşlerimizle aynı işi yapıyoruz, aynı ücreti istiyoruz; çalışma saatlerimiz çok uzun, 8 saat mesai ve doğru düzgün çalışma koşulları istiyoruz diyerek greve giderken 8 Mart’ı mücadele gününe çevirdiler. Talepleri öyle evrenseldi ki, ilerleyen yıllarda unutulmadılar, onların anısında dünya kadınlarının; sermaye düzenine ve erkek egemen düzene karşı birlik, dayanışma ve mücadele günü oldu 8 Mart. Her 8 Mart kadınların sadece kendi sorunları için değil insanlığın önündeki temel sorunlarına karşı da mücadele günü oldu. Gün oldu savaşlara, sömürgeciliğe karşı çıktı kadınlar, halklara barış istediler; gün oldu taciz ve tecavüze dünya çapında ses çıkardılar; gün oldu devlet politikalarının emekçileri hedef aldığı yerde ona karşı direniş günleri oldu. Gün oldu doğanın tahribine karşı doğayla uyumlu cins olan kadının mücadele günü oldu. Kadına karşı şiddet, emek-beden kimlik üçlüsünde sermeye ve erkeklik sömürüsüne karşı direnişleri evrenselleştirdiler. Son yıllarda, sermaye düzeninin çiçek robot satış günleri soygununa karşı da kendi adlarıyla kadın grevleri yazdılar tarihin tutanaklarına. 2017’de, 8 Mart’ın öngününde “yenidünya patronu” Trump’a karşı 1 milyon kadın yürüdü! İki yıldır dünya kadın grevi günü olarak yaşanıyor 8 Mart. Uyanış- direniş-isyan ve bayram; grev, gösteri, yürüyüş formatlarında yaşamayı sürdürdü, kadınlar birlikte dayanışmada ve mücadelede oldular; “makbul kadın” olmayı kabul etmediler, “bizi de alın, tek başına başaramazsınız” diyen dost erkekliklere de kanmadılar!
Sonuç olarak; 8 Mart yaşıyor, savaşıyor; cins bilinci ve kadın devrimi gelişiyor dersek, dünyasal gerçeğe işaret etmiş oluruz.
21 Mart da benzer yolu, 8 Martlardan çok öncelerden başlayarak izledi. Efsanelerden gerçeğe ve güncele, doğanın dirilişiyle zalime karşı insanın direnişi birleşti; ezilen halkları bayram şenliklerinde buluşturdu. 21 Mart, kaynağından aldığı adıyla Newroz, yüzyıllarını sömürge boyunduruğunda geçirmiş bütün halkların; Kafkas, Balkan ve Ortadoğu halklarının birlikte bayramı oldu. Coğrafyamızda Kürt halkının meydanları çiçek bahçesine çeviren direniş hamlesi, kimlik sorunu olan bütün halkları uyandırdı, bunun bilincine ulaşan halkları meydanlarda birleştirdi. O yüzdendir ki, Kürdü- Lazı- Çerkezi-Ermenisi, Almanı- Fransızı- İngilizi- Alevisi- Sünnisi Newroz meydanlarında buluşuyor; neredeyse bütün kıtalarda. Yani Newroz’lar bütün halkların, ezilenlerle dayanışma ve ezenlere karşı mücadele günü haline geldi. Örnek mi istersiniz?

2000’lerin başından beri Amed Newroz’u milyonları, yüzbinleri ağırlar ve ağırlananların içinde Japonlar bile olur. Görkemli Newroz şölenleri, halkların, inançların, inançsızların; kadınların erkeklerin; emekçilerin aydınların buluşma, kucaklaşma şölenidir. Tıpkı Küba’da 1 Mayıs günü dünyanın dört bir yanından koşup gelerek o büyük coşkuyu devrim meydanında yaşamak isteyenler gibidir. Amed Newroz’u böyle enternasyonal bir gösteriye, bir direnişe, Kürt halkıyla dayanışmaya dönüştü. Ben gidemedim ama 2018 Amed Newrozu yine yüzbinlerin coşkusu, direngenliğiyle tarihi misyonunu kuşanmıştı.
İstanbul’dan da iki bayram, iki, isyan, iki dayanışma günü; 8 Mart ve 21 Mart geçti. OHAL’li, KHK’lı rejimin savaş düzeninde baskı, yasak ve engellemelerine rağmen direnişin, dayanışmanın ve isyanın sesi yükseldi. Umudu, onuru, insanlığı temsil eden alanlarda olmak ne güzeldi.
Bunlara bakarak; umudu kuşanın, daha fazla sarılın onlara, demek geliyor içimden ve haykırmaya çağırıyorum:
Ey kadınlar ve ey 8 Mart’lar; ey Kürtler, ey 21 Mart’lar iyi ki varsınız, iyi ki direniyorsunuz! İnsanlığın onuru ve gururu, geleceğe güven tazeleyenlerisiniz. Hele de dünya gericiliğinin merkez kalelerinden birinde, binlerce demir blokun, sayısız arama tarama zulmünün içinden geçip gelerek o alanları dolduruyorsunuz ya; bu da yeter, Arif olan anlar! Çareniz yok; saltanatlar, saraylar yıkılır, baharlar gelir, çiçekler açar büyük insanlığın bahçelerinde…