İdam Hadım Düzenin Resmi AleksandraKollontay, 20. Yüzyılın başında kadını kullanan seks sektörü için; “bir gönül işinin para işi haine gelmesi ne büyük gaddarlıktır” diye haykırmıştı.

İdam Hadım Düzenin Resmi
AleksandraKollontay, 20. Yüzyılın başında kadını kullanan seks sektörü için; “bir gönül işinin para işi haine gelmesi ne büyük gaddarlıktır” diye haykırmıştı. Ömrü yetse, erkek egemen dünyanın bugünkü halini görse, hele de Türkiye’de o işi çocukların üzerinde deneyen, onunla yetinmeyip bir de onları öldüren canavarlığı görseydi, çığlığı dünyayı tutardı mutlaka. Ve eklerdi; insanlığın erkek bölümü canavarlık noktasına geldiyse eğer, diğer yarısı bunu önleyemiyorsa insanlık tümden çürüdü demektir. Yeni insan yeni zeminlerde kurulabileceği için şimdi mevcudu yerle yeksan etmeliyiz!
Kadına şiddetin her türünün yanından, çocuklara cinsel saldırı ve çok kez öldürülmeyle bitiyorsainsanlık yerlerde sürünüyor demektir gerçekten de. Az çok insanım diyebilenleri kendi varlığından utandıran bu vahşet erkek egemenliğinin tüm dünyayı getirdiği son viraj gibi. Onu besleyen, kollayan ve de kar düzenini korumakta kullanan teknoloji-uzay çağına atlayan dev bir canavar gibi insanlığı tüketen kapitalizmin insanı getirdi nokta da bu. Çocukla seks sektörü, çocuk pornosu ve canavarca işlenen cinayetlerle katilleri hasta diye korumaya alan aynı kapitalist devlet düzeni ve yargısı.
Bu ülkenin kimsesiz ya da yoksul bırakılmış çocuk koruma yuvaları, yurtları cinsel saldırı batakları olmuş, devletin din kolu, Diyanet’in müftüsü; “bizde buna bademleme denir, dinimizce de caizdir, şimdikiler buna çocuğa taciz diyor” diye fetva veriyorsa, daha ne olsun? Kadın dediğin, öyle herkesin önünde gülmeyecek, hamile olan öyle yürümeyecek, spor hiç yapmayacak! Cinsiyetinin köleliğinden habersiz ya da bu durumu, bilinçli olarak iktidar aracı yapanimame-bilgin etiketli kadınlar; “bazı kadınlar çocukları alet edip erkeklere iftira atıyorlar” diyorsa, artık o toplumsal sistemde akıl izan, vicdan ve insanlık adına bir şey kalmamıştır.
Siyasi rakibini hapsettirip, sokağı zorla ele geçiren, siyasi hırslar için olmadık suçlar işleyen iktidarların zamanında başka ne olur ki? Sokakları katil adayları linççiler tutarsa, cinsellik adına yola çıkanlar da kimi güçsüz bulursa ona çullanır ve de işini cinayetle bitirir. Bu zalim ve çarpık düzenin zalim ve çarpık yöneticileri çocuk istismarı ve cinayetleri ayyuka çıktığında bula bula “hadım etmek” gibi işkence yöntemi, idamgibi taammüden devlet cinayeti suçunu gündeme sürüyorsa orada çocuklar ve kadınlar başta gelmek üzere topluma bir gelecek çıkar mı? Yalan dolan, gerçekleri karartma ile akıllarını ziyan ettikleri kara kalabalıkları, kendilerinden olmayanlara karşı kin ve nefretle doldurarak toplumsal muvafakat yaratmaya hız veriyorlar.
Şu çok açık ki, toplumu bir de idam mı, hadım mı diye ortasından yarıp kadın ve çocuk düşmanı, baskı ve şiddet politikalarını ve bunlarla yıllardır işlenen suçlarını ve sorumluluklarını örtbas etmeyi deniyorlar. Öyle ya; kadın erkekle eşit olamaz diyen cumhurreisi bu memlekette. “Harem” okuldur” diyen cumhur eşi bu memlekette. Kız çocukları için 12 yaşında evlilik fetvası veren Diyanet ve bunu yasalara sokan iktidar bu ülkede. On beş yaşında tecavüze uğradığında “çocuğun rızası var” diyen yargı bu ülkede. Kadın ve çocuk katiline iyi hal indirimi isteyen savcılar ve de karar veren mahkeme heyetleri var.Zina gibi insanlık dışı suçlamayı geri getirmeye çalışan yasa yapıcılar iktidarda. Memleketin dört bir yanını çocuklar için cemaat yurtlarıyla örüp, yoksulları buralara mahkum eden zihniyet ve politikanın sahibi bu ülkede iktidar. Yangın olur, sel olur, okul olmaz çocuklar yok olur, kimse hesap vermez. Kadın bakanlığını lağveden, onu yeniden “aile” çarşafına sokan, şimdi tümden defterden silen bu iktidardır. Mecliste bile kadın erkek eşitliği komisyonuna tahammül edemeyip üstüne çarpı atan bu iktidar. Sonuç olarak çocuk ve kadınların yaşadığı işkenceli hayatların, kazanılmış evrensel haklarını sümen altı edip uygulanmasını engelleyen bu devlet kurumlarının tümü, bütün bu olup bitenlerin birinci derecede sorumlusudur.
Bu ülkede son sekiz yılda 100 bini aşkın çocuk kaybolmuştur! Kaç kişi bilir, kaç basın organı yazar, kaç savcılık peşine düşer bunca kaybın? Nereye gitti bu çocuklar? Kaçı öldü kaçı kaldı ve neredeler, hangi belaların içindeler? Bir darbe cezaevinin darbeci müdürü vardı. Tutsakları; buradaki itten bitten, mitten her şeyden ben sorumluyum! Benden habersiz kuş uçamaz bu cezaevinde. Onun gibi, biliriz ki, bu memlekette bu iktidarın sultası altında, onun işine gelmeyen hiçbir iş yapılamaz. Hani derler ya; kaçak bir iş, hırsızlık-uyuşturucu her neyse yapacaksan önce polis bilecek. Polisle ortak iş tutacaksın. Bu da onun gibidir emin olalım. Şimdi durum geçen bütün zamanları aratacak kadar ağırlaştı. Yolsuzluk, soygun, talan, baskı, işkence kadar kadın ve çocuğa cinsel şiddet ve cinayetlerin önü daha da fazla açılacaktır.
Sanmayalım ki, “hadımdır idamdır” bu suçların önleyicisi olsun. Bunlar olsa olsa ortaçağın meydanlarda halkın öfkesini kullanıp üç beş kelle uçurtan egemenlerin düzenin selametini sağlar. . Kendi yoz ve gerici dünya algılarına paylaşmayan her kesimi hedef tahtasına daha kolay koymak, sindirmek, dahası boyun eğdirmek istiyorlar. Bu insanlık dışı cezaları getirmeye çalışan iktidar geçtiğimiz yıllarda küçük çocukları istismardan tutuklanmak şanssızlığına uğramış partililerini kurtarmak için yasa hilesi yapmadılar mı? Kadın hareketinin isyanı ile toplumsal tepki oluştuğu için geri çekmek zorunda kaldıkları yasa taslakları hale önlerinde. Bugün yarın onları da çıkarırlar. Budemek oluyor ki, idam ya da hadım denen suç cezaları çıksa da asla iktidardakiler, bademleme diyen imamlar, yönetici zevat ve yandaşlara uygulanmayacak. Nerede parasız, pulsuz, arkasız biri varsa kışkırtılmış kalabalıkların önüne onlar atılacaktır. Ortaçağın gladyatörlerini unutmadı insanlık. Oradaki avlarını, şimdi modern toplumun bağrında yoksullaştırıp karanlıkta kışkırttıkları kalabalıklara havale edecekler. Yöntem aynı, av aynı, avcı aynı.Bu düzen durdukça da aynı kalacak.
Bu düzen de,öyle masum bir elma hikayesiyle, Ademle Havva hikayesiyle değil, kadının ve çocukların diğer mallar gibi erkeğin hanesinde mülk sayılmasıyla kuruldu. 16 yüzyılın kralcı yazarı, düşünür, deneme türünün ilk ustası sayılan Montaigne “Aylak ruhlar” diye başlayıp; “kadınlar kendi başlarına kalıncabiçimsiz bir takım et parçaları çıkarırlar;doğal ve sağlam bir beden yaratabilmeleri için bir tohum almaları gerekir.” İşte kadına ve çocuğa hayatı zindan eden büyük kapatılmanın, bunu gerçekleştiren erkek egemen düzenin ana fikri bu. Fikir ve zihniyet o zamanki fikir ve zihniyet, aynı pratik yani. Bugünkü sermaye düzeni en çıplak sömürü düzeni olarak, cinsiyetçi eril zihniyeti de en çıplak hale getirdi. Neşterin vurulacağı yer burası.
Yani demem o ki; Leyla, Eylül, Özgecan ve diğerlerinin yasını tutmak yetmez, üç beş yerde gösterinin yetmediği gibi. Yürürken bu düzenleri hedefe koyup yürümek gerek.