( Nurcan Kaya Artı Gerçek köşesinden yazdı: Müzeyyen’in, bir kadın cinayetinin ardından geçen 1 yıl )

Bağıra bağıra geldiği halde önlenmeyen bir cinayete kurban giden Müzeyyen, ayan beyan, davayı uzatmak için yapılan taktiklerin kabul edilmesi nedeniyle ikinci bir kere kurban oldu.

Geçen yıl bugündü. Güneşli bir pazar günüydü. Her birimiz güzel bir pazar günü geçirmek için bir şeyler yapıyorduk. Ben evde kanepemde uzanmış bir şeyler okuyordum. Müzeyyen Boylu çocuklarının katıldığı okul müsameresini izliyordu.

Öğleden sonra aldığımız bir haber o güzel günün ortasına bir çığlık gibi düştü.

Diyarbakır Barosu’na üye olan avukatlardan Müzeyyen Boylu şehrin işlek bir bölgesinde boşanmaya çalıştığı kişi tarafından öldürülmüştü.

Müzeyyen tam 11 kurşun ile vurularak öldürülmüştü.

Müzeyyen iki çocuğunun gözlerinin önünde sokak ortasında öldürülmüştü.

Müzeyyen doktor olan bir erkek tarafından öldürülmüştü.

Müzeyyen 2012 yılında evlenmişti fail ile. Evlilikleri süresince failin fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddetine maruz kalmıştı. Müzeyyen’in hayatını her anlamda tahakküm altına almaya çalışan fail, onun mesleğini dahi icra edemeyecek hale gelmesine sebep olmuştu. Kendi kendine senaryolar yazıyor, Müzeyyen’i müvekkillerinden dahi kıskanıp ona baskı ve şiddet uyguluyordu. Müzeyyen’i sürekli taciz ediyordu. Bürosunda, duruşmada, sokakta, evde, her yerde. Müzeyyen artık günlük hayata dair basit pek çok şeyi, mesela araba kullanmayı dahi gerçekleştiremeyecek hale gelmişti.

Müzeyyen sonunda “yeter” dedi ve iki çocuğunu alarak annesinin yanına taşındı. Annesinin tek çocuğuydu. Annesinin biriciğiydi. Babasını küçük yaşta kaybeden Müzeyyen için de annesi biricikti. Annesi koruyup kollamaya çalıştı onu. Müzeyyen de kendisini korumaya çalıştı.

2018 yılının şubat ayında boşanma davası açtı. Fail boşanma davası devam ederken de Müzeyyen’e şiddet uygulamaya, onu taciz ve tehdit etmeye devam etti. Adli makamlara başvurdu Müzeyyen korunmak için. Birkaç haftalık koruma kararları verildi. Faile tebliğ edilinceye kadar koruma süresi neredeyse sona eren kararlardı bunlar. Kaldı ki uzaklaştırma kararına uymayan, Müzeyyen’le herhangi bir temas kurması yasak olduğu halde Müzeyyen’i sürekli telefonla ya da yaşadığı siteye gelerek taciz eden, ona şiddet uygulayan faile hiçbir yaptırım uygulanmıyordu. Müzeyyen, bu ülkede eşinin ya da boşanmaya çalıştığı kişinin şiddetine maruz kalan bütün kadınlarla aynı akıbeti paylaşıyordu. Avukattı. Haklarını biliyordu. Korunması için yapılması gerekenleri biliyor ve bunları talep ediyordu ancak buna rağmen korunmuyordu Müzeyyen.

Sonunda 19 Mayıs 2019 günü, çocuklarının müsameresini izledikten sonra fail Müzeyyen’i planlı, gayet soğukkanlı bir şekilde üzerine kurşun yağdırarak öldürdü. Çocuklarını alıp ailesine götürdü. Üstünü temizledikten sonra ticari taksi çağırıp, şoförle günlük hayattan sohbet ede ede, gayet kontrollü bir şekilde gidip teslim oldu.

Savcının tutuklama talebi üzerine hâkim karşısına çıkan fail, mahkeme salonunda çok sayıda avukat olması sebebiyle kendini baskı altında hissettiğini söyleyerek ifade vermedi. Tutuklandı. Hakkında eşe karşı, tasarlayarak ve canavarca hisle kasten insan öldürme suçundan Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açıldı. Davanın ilk duruşmasında da ifade vermedi fail. Psikolojim bozuk, tedavi görüyorum, kendimi savunacak durumda değilim, dedi. Mahkeme heyeti Diyarbakır Barosu dahil çok sayıda baronun davaya müdahillik talebini “suçtan zarar görmedikleri” gerekçesiyle kabul etmedi. Böyle bir suçtan barolar, baroların kadın hakları merkezleri, avukatlar ve kadın hakları örgütleri olarak daha nasıl zarar görebilirdik bilmiyorduk. Uluslararası hukuka göre davaya müdahil olup Müzeyyen’in annesinin yanında durmaya, onun adalet mücadelesine destek olmaya hakkımız vardı ama Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göre böyle bir hakkımız yoktu.

Duruşmadan sonra davanın güvenlik nedeniyle başka bir şehirde görülmesi için başvuru yaptı failin avukatı. Fail, Kasım 2019’da görülen 2. duruşmaya katılmadı. Mahkeme de davanın başka bir yere nakil talebini içeren dilekçeyi işleme koyup Adalet Bakanlığı’na gönderdi. Bakanlık sonunda bu talebi yerinde bulmadı. Tabii ki bulmayacaktı. Fail için bir güvenlik tehlikesi yoktu sonuçta.

Davanın 3. duruşması Ocak 2020’de görüldü. Bu defa ne fail ne de avukatı katıldı duruşmaya. Fail Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi görüyor, yargılanmayacak derecede ruhsal bozukluk yaşadığını iddia ediyordu.

23 Mart 2020 tarihinde görülen 4. duruşmaya fail yine katılmadı. Failin duruşma sırasında İstanbul Adli tıp Kurumu’nda gözetim altında olduğu öğrenildi.

Sonunda Adli Tıp Kurumu failin hem olay sırasında hem de yargılama süresince yargılanmaya gayet de müsait olacak derecede akıl ve ruh sağlığına sahip olduğuna karar verdi.

Fail ve avukatı böylece tam bir yıl boyunca savunma yapmaktan kaçındılar. Bu kadar aleni bir şekilde işlenen bir cinayetin davası birkaç duruşmadan sonra karara bağlanabilecekken ve mahkemenin yargılama hedef süresi 330 gün olarak belirtilmiş iken bir yılın sonunda ve dört duruşmadan sonra elde failin savunması dahi yok. Davanın sürüncemede bırakılması ve böylece cezadan kaçılması için her yol denendi. Yargı sistemimiz de buna cevaz verdi.

Bağıra bağıra geldiği halde önlenmeyen bir cinayete kurban giden Müzeyyen, ayan beyan, davayı uzatmak için yapılan taktiklerin kabul edilmesi nedeniyle ikinci bir kere kurban oldu.

Ve bütün bunlar yaşanırken yüzlerce başka kadın eşleri ya da boşanmaya çalıştıkları kişiler ya da eski eşleri tarafından memleketin dört bir yanında katledildiler. Çünkü bütün şehirlerde erkekler de kolluk güçleri de yargı da birbirine benziyordu.

Bundan sonra failin savunma yapması ve esas hakkında mütalaanın derhal hazırlanması için yargının gerekeni yapacağını umuyoruz. Sadece ummuyor, bunun için çaba gösteriyor ve hukuk mücadelesine devam ediyoruz.

Müzeyyen’i katleden fail ne yaparsa yapsın zaman kazanmaktan başka bir şey elde edemeyecek. Suçu ve ağırlaştırıcı nedenler kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortada. Varsın bir süre daha mahkûm değil de bir tutuklu olarak hayatına devam etsin. O, milyonlarca insanın vicdanında çoktan mahkûm edilmiş durumda.
Editör: Haber Merkezi