İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: AKP'nin koronavirüsü araç olarak kullanıp, sağlık üzerinden bir başarı hikayesine dönüştürmek istediğini söyleyen Nesrin Nas, infaz düzenlemesinin dışında bırakılan siyasetçi ve gazetecilere dair "Kapsama alınmanın da ötesinde devlet bu insanlardan resmen özür dilemeli" dedi.


Koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle Türkiye'de vaka sayısı 34 bini aşarken, ölüm sayısı ise 725'e ulaştı. Boyutları her geçen gün daha da ağırlaşan salgına karşı etkili önlemler alınmadığı ve yapılan "Evde Kal" çağrıları doğrultusunda halkın ihtiyaçları karşılanmadığı için eleştirilerin odağında ise hükümet var. Bu eleştirilere rağmen MHP ile ortak hazırlanan infaz düzenlemesinde siyasi tutukluları kapsam dışında bırakan iktidar, salgın sürecince bile Halkların Demokratik Partisi (HDP) belediyelerine kayyım atamaktan, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri gibi yardım kampanyaları başlatan belediyelerin bu kampanyalarını yasaklamaktan geri durmadı.


Anavatan Partisi eski Genel Başkanı ve Ekonomist Dr. Nesrin Nas, AKP’nin salgınla mücadele sürecinde kendisini daha çıplak bir şekilde gösteren politikalarını değerlendirdi.


‘İNATLAŞMA ÖLÜMLERE SEBEBİYET VERECEK’


Nas, öncelikle Meclis’e getirilen ve siyasi tutukluların kapsam dışında tutulduğu infaz düzenlemesi üzerinde durdu. Düzenlemenin bu haliyle Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilmesine tepki gösteren Nas, salgın nedeniyle hapishanelerin çok büyük bir risk altında olduğunu, böyle bir inatlaşmanın çok ciddi ölümlere sebebiyet verebileceği uyarısında bulundu.


Bunların vebalinin de bu düzenlemeyi yapan iktidarın sırtında olduğunu söyleyen Nas, “İçerideki siyasi mahkumların, siyasetçi ve gazetecilere zoraki terörle ilişkilendirildiğini tüm dünya biliyor. Onların da derhal bu kapsama alınmaları gerektiğini ifade ediyoruz. Bana sorarsanız o kapsama alınmanın da ötesinde, devletin bu insanlardan resmen özür dilemesi gerekiyor. Terörün anlamı genişletilerek, terör torbasına konulan tüm siyasetçilerin, gazetecilerin hepsinin hemen serbest bırakılmasını istiyoruz” diye belirtti.


DÜŞMAN SİYASETİ


Nas, AKP'nin tüm kriz dönemlerinde olduğu gibi bu salgının ilk döneminde yine "zaman kazanma" ve "düşman algısı oluşturma" siyaseti yürüttüğünü de dile getirdi. Fakat bu salgın tüm dünyayı saran bir pandemiye dönüşünce “düşman siyaseti”nin tutmaması üzerine krizi yine siyasi bir dile dönüştürebilmek için, salgını siyasetin aracı haline getirebilmek için bir başka düşman yaratma arayışına girildiğini belirten Nas, “O düşman da geçen yıl CHP ve HDP'ye karşı kaybettiği belediyelerdi. Çünkü iktidar da şunu çok iyi biliyor. Bu tür bir salgında gözler merkezi iktidara çevrilmekle birlikte asıl problemleri çözecek olan mercii yerel yönetimlerdir. Çünkü yerelde insanlara ulaşmak daha kolaydır. Yerelde salgını kontrol etmek daha kolaydır" ifadelerini kullandı.


GENELGE YASAYA ÜSTÜN KILINDI


Kayyum atanamayan muhalif belediyelerin de AKP tarafından düşmanlaştırıldığına işaret eden Nas, şunları ekledi: "AKP buralarda salgını kendisi için bir araç olarak kullanarak bir başarı hikayesine dönüştürmek istiyor. Örneğin belediye kanunlarında bağış toplanabileceği açık açık belirtilmesine rağmen bunu yasaklıyor. Hem de genelgeyle yasaklıyor. Genelgeyi yasadan üstün kılıyor. Yine HDP’nin parti olarak halka yardım yapmasını engelliyor. Ve böyle bir salgın yokmuş gibi aynı zamanda kayyım atamalara devam ediyor. Yani hepsini toplarsan, iktidarın genel kriz yönetme politikasıyla son derece tutarlı bir manzara ortaya çıkıyor.”


TÜRKİYE EN KÖTÜ SEÇENEĞİ SEÇTİ


Salgının ilk dönemlerinden bu güne kadar AKP'nin ekonomik kaygılarla hareket ettiğini vurgulayan Nas, üretim çarkları ve ekonomi öncelikli olarak öne çıkarılarak can kayıplarının önemsemediğini ifade etti. Bu yaklaşımın ise can kayıplarının artmasına yol açtığı gibi ekonomiyi daha fazla çökerttiğini belirten Nas, “Yani en kötü seçeneği seçti Türkiye" dedi.


'EVDE KAL' ÖNLEMİ


Nas, yine "Evde Kal" çağrılarının kişisel bir tercih olarak sunulmasına da etti ve nedenini şöyle dile getirdi: "Ciddi bir pandemi varsa, bunu zorunlu hale getirmek zorundasınız. Zorunlu hale getirdiğinizde o insanların gelir sorununu devlet olarak çözmeniz gerekiyor. Bu arada ekonomiyi öne koyarak bunu sınıfsal hale getirdiler. Bir yandan ‘evde kal’ diyorsunuz ama her gün işe gitmek zorunda olan insanlar ne olacak. Ya açlıktan öleceksiniz ya koronadan öleceksiniz."


İHTİYAÇLAR KARŞILANMAYACAKSA BAĞIŞ NİYE?


AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığı bağış kampanyasını da değerlendiren Nas, "Yıkık dökük bir evde yaşayan yaşlı bir insanın emekli maaşını bağış olarak kabul ettiler. Bunu yapmak yerine hem kendi giderlerinden tasarruftan bütçeye bir kaynak aktarır hem de ilave iç borçlanmayla, para basmayla, tahvil satışıyla ilave kaynak yaratarak insanların ihtiyaçları karşılanabilirdi. Devlet bunun yerine vatandaştan zorunlu olarak, bağış toplamaya başladı. Bir milyardan fazla bağış toplamakla övünen devlet, evde kalma vb. konularda ihtiyaçları da karşılamıyor. Madem ihtiyaçlar karşılanmayacak öyleyse bu para neden toplandı?" diye sordu.


İktidarın krizi yönetemediği ve programlı hareket etmediğini söyleyen Nas, eleştirilerini “Açıkça, çok kötü yönetiliyor, yönetilemiyor. Tamamen harala gürele gidiyor bu iş" sözleriyle sürdürdü. Özellikle 20 yaş altı yurttaşlara dair alınan sokağa çıkma yasağını örnek gösteren Nas, "Yasak kararı alınıp, bir gün sonra şikayetler üzerine herhangi bir kamu ve ya özel sektöründe çalışanlar hariç dendi. Belli ki 20 yaş altı uygulaması da hiçbir şekilde düşünülmemiş. Bu da gösteriyor ki hiçbir hazırlıkları yok. Bir salgın böyle yönetilmez. Böyle yönetiyorsanız o salgın sizin nüfusunuza ve ekonominize hiç istemediğimiz şekilde en ağır hasarı verir" diye konuştu.


'OTORİTER EĞİLİMLER ARTACAK'


Erdoğan'ın yardım kampanyasına eleştiri getirenlere yönelik soruşturma, gözaltı, tutuklamalar, bunun yanı sıra kayyım atamaları, HDP ve CHP'nin yardım kampanyalarının yasaklanmaları üzerinde duran Nas, son olarak şunları söyledi: "Zaten çok uzun bir süredir böyleyiz. Bundan önce de başka nedenlerle insanlar tutuklanıyordu. İktidar muhalif söz söyleyen her kişiyi susturmak istiyor. O nedenle otoriter eğilimler artacaktır. Daha da sertleşecektir. Ama öbür yandan salgının hasarı da büyüyecektir maalesef. Bunu gizlemek, saklamak pek de kolay olmayacaktır. Bu süreçte birçok şey değişecek ama nereye doğru değişeceği, nasıl değişeceği, nereye doğru evrileceği bizlere bağlı olacaktır."


MA / İdris Sayılgan
Editör: Haber Merkezi