Bitlis/Tatvan’ın içinde, gün ortasında, herkesin içinde aleni, aşikâr bir biçimde Gazeteci Sinan Aygül’e saldırdılar.

Tatvan Belediye Başkanının iki koruması, biri resmi polis, biri sivil koruma, Sinan’ı öldürmek istediler. Alenen cinayete teşebbüs ettiler. Önce nefessiz bırakarak, sonra da odunla kafasına vura vura öldürmek istediler.

Başkanın sivil koruması Sinan’ın öldürmek isterken, polis koruma çevredekilerin araya girmesini engelledi, suça ortaklık etti.
Böyle bir olay Demokratik Kongo’da, Çin’de yaşanmaz, ama bizim ülkemizde yaşanıyor. Çünkü bizim ülkemiz dünyada en çok gazetecinin tutuklandığı ülke.


Eskiden öldürüyorlardı, sonra tutuklamaya başladılar, tüm bunlar kar etmeyince bu defa sokak ortasında hem de resmi polisin refakatinde öldürmeye çalıştılar, işkence yaptılar.


Tüm bu vahşeti Sinan Aygül, onların yolsuzluk haberlerini yazıyor diye yaptılar. Adeta ‘Bizim suç işleme özgürlüğümüz var, yazarsanız sizi öldürürüz’ diyorlar. Zaten ülkemizde uzun zamandır askıya alınmış yargıyı artık takmıyorlar bile.

Seçim sonuçları onları öylesine şımarttı ki, “ Siz bizi asıl bundan sonra görün’ demenin başka bir adıdır bu yaşananlar.


Yanıldıkları bir nokta var, ne Sinan Aygül ne de diğer muhalif gazeteciler, bu tür saldırılarla yıldırılamayacak kadar güçlü bir iradeye sahip.
Gazeteciler siner, korkar sanmasınlar. Ferhat Tepe’yi katlettiğiniz topraklarda nice Sinanlar yetişti ve yetişmeye de devam edecek.


1993’te Bitlis’te katledilen Gazeteci Ferhat Tepe’nin geleneğinden geliyor Sinan Aygül. Öyle size pabuç bırakacak biri hiç değil. Yargı önünde bunun hesabını mutlaka soracaktır.


Geçmiş yıllarda gazetecilere yönelik nice saldırılar cezasız bırakıldığı için bugün daha da artıyor. Her yaptıkları yanlarına kar kaldığı için bu kadar pervasızca saldırıyorlar. Son 3 yıldır 50 gazeteciyi sokak ortasında dövdüler.
En tepedeki adam her gün TV ekranlarında gazetecileri tehdit eder, ‘Ensesini patlatırız’ derse…


İkinci adam, ‘Bedel ödeyecekler’, İçişleri Bakanı; gazeteciye ‘Namusuz, namus düşmanı cezanı elbet keseceğiz’ derse…


Vali, kendisini eleştiren bir gazeteciye ‘Yerin altıda var, bu iş burada bitmez” derse…


Emniyet müdürü gazeteciye tüm kameraların önünde parmak sallayarak ‘Seninle görüşeceğiz ulan’ derse, en alttaki koruma polisi de gün gelir, onlardan aldığı güçle sokak ortasında Sinan Aygül’ü öldürmek ister.


Balık baştan kokar derler ya, bizimki de o mesele işte. Sen vur dersin ama öldürecek yüzlerce kamu görevlisi var.


Hepsini cesaretini en baştaki adamlardan alıyor. Hukuk ortadan kalktığı için artık herkes kendi hesabını kendisi görmeye kalkışıyor.
Şimdi yapmamız gereken tek şey Sinan Aygül’ün yanında durmaktır. Şu anda gözaltına olan işkencecilerin en sert cezaya çarptırılması için mücadele etmek zamanıdır.

Cümle âlem bütün gazeteciler, bu duruma muhakkak en sert tepkilerini gösterme zamanıdır.


Bana bir şey olmazcı tayfa size söylüyorum; bugün Sinan’a, yarın sana… Bu tür saldırıların önüne geçemezsek eğer emin olun yarın başka bir yerde başka gazetecilere saldıracaklar.


Gazetecilik toplumun sadece sesi değil, aynı zamanda demokrasinin, düşünce özgürlüğünün de teminatıdır.
Meslektaşım Sinan Aygül’e buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, sana vuran eller kırılsın Sinan!

Serhat News

Editör: Hamza Özkan