Kelimelerin Etimolojisinden Emojiye Bilindiği gibi her kelimenin bir hikâyesi veya başka bir kelimeyle ilişkisi vardır. Bazı kelimelerin şekil alma ve dolaşıma girme süreci bazen çok kısa bir sürede hiç umulmadık şekillerde gerçekleşmektedir.

Kelimelerin Etimolojisinden Emojiye

Bilindiği gibi her kelimenin bir hikâyesi veya başka bir kelimeyle ilişkisi vardır. Bazı kelimelerin şekil alma ve dolaşıma girme süreci bazen çok kısa bir sürede hiç umulmadık şekillerde gerçekleşmektedir. Bazen de bir kelimenin aynı dil içinde veya başka bir dile taşınması çok uzun süreleri almaktadır. Dünya dillerine üretkenlik ve köksel olarak analık görevi gören diller özellikle Sanskritçe, Latince ve Yunanca’dır. Bunları ise araştıran bilim dalı “etimolojidir”. Etimoloji köken bilim demektir. Etimoloji kelimelerin kökenini, hangi dilden geldiğini, ilk kez nerede ortaya çıktığını, başka diğer dillerle nasıl etkileşime girdiğini ve nasıl yeni bir biçim aldığını, değişme oranlarının ne olduğunu inceler. Elbette bunları yaparken kelimenin ilk kök şeklinden sonraki eklerine kadar karşılaştığı süreçleri de incelenir.  Kelime anlamı ise gerçek, asıl anlamına gelen “eti” [ὁ ἔτυμος (ho étymos)]  ve kelime, sözcük anlamına gelen “moloji” (λόγος / lógos) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.

Bir kelimenin yaşadığı yolculuk çok uzun bir yolculuk olabilir. İngilizce öğrenen bir insanın ilk öğrendiği kelimelerden biri “window” 1200’lü yıllarda kullanılmıştır. Kelime rüzgâr anlamına gelen “wind” kökeninden gelmektedir. “Ow” kısmı ise Eski Norveççe’de göz anlamına gelen“auga”dan gelmektedir. Bu durumda window’un anlamı, “rüzgârın gözü” veya  “göz deliği” anlamına gelir. Harfi harfine çevrilirse “rüzgârın gözü”, yan anlam şeklinde çevrildiğinde “nefes kapısı” anlamına gelmektedir.

Lise yıllarında Türkiye’de öğrencilerin en çok şikâyet ettikleri derslerden biri çok sık teorik bilgi ve formülden dolayı fizik dersidir. Fizikte öğretilen ünlü formüllerden biri de kuvvet formülüdür. Formül aşağıdaki gibidir:

f= m.a ( force = mass . acceleration)

Babylon sözlükte “acceleration” kelimesinin 14. yüzyılda Arapça’dan Latince’ye ve sonra İngilizce, Türkçe ve Kürtçe gibi pek çok dile geçtiği kabul edilir. Latince’ye “accelerare”, sonra “acceleratio”, İngilizceye ise “accelerate”, Türkçeye “acele etmek” ve Kürtçeye ise isim formu olarak “ecele” şeklinde görülür. “Accelere” Arapça ve Latince bir kelime, “tion” ise Fransızca bir sonektir. Ara kaynaştırma harfi ise Latincedir. Görüldüğü gibi bir kelime farklı üç dilden parçaları birleştirerek İngilizce gibi dördüncü bir dile geçebilmektedir ve dil parçacıkları doku uyuşmazlığı yaşamadan bir arada hiç bir şeyi bölmeden yaşayabiliyorlar (kullanılabilirler)

Yine Latince’den İngilizce’ye geçen yaygın bir örneğe bakalım. “-Dict” kökü söylemek anlamına gelir. Sözlük anlamına gelen “dictionary” dictio kökü söylemekten gelir, “diction” diksiyon (söylem şekli) şeklinde çevrilebilir.  Dictator (diktatör) dikte etmek yani “yetkiyle söylemek, emretmekten” gelir.  Predict kelimesi ise pre+ dict (önce + söylemek) önceden söylemek yani tahmin etmek anlamındadır. Verdict ise ver + dict (doğru + söylemek) anlamına gelen hüküm demektir ve hüküm kararı negatif veya pozitif olsa da hüküm her zaman doğruyu (kararı) söyler. Çocuklara verilen meşhur bir öksürük şurubu “Benedict” ise bene + dict (iyi + söyle) iyi konuştur anlamına gelerek öksürüğü kesme mesajını isminde barındırmaktadır. Birde “contradict” kelimesine bakalım contra + dict (karşı + söylemek) çelişmek, karşıtını söylemek, zıtlaşmak anlamına gelir. Bu gruba dictum, edict gibi farklı örnekler de verilebilir.  Yani her dilde sık sık karşılaşabileceğimiz bir kökün yeni kelimeler üretmesi demek dilin canlılık özelliği olan üretkenliğe sahip olması anlamını taşımaktadır.

 

Dillerin birbiriyle iletişimi ve birbirlerine kelimeler verme süreçleri çok uzun sürelere dayanır.  Örneğin Diyarbakır surlarının tarihinin MÖ 349 yılından Bizans İmparatoru Constantinus’un öncesine gittiği yaygın olarak bilinir. Peki, bu süreç arasında dil alışverişi nasıl oldu? Şu anda kullandığımız kelimeler iletişimde nasıl aktif kullanılmaktadır? Rojda Azizoğlu’nun Yunanca’dan Kürtçe’ye geçmiş kelimeleri ve Yunanca’da yer alan Kürtçe kelimelere dair yazısı bize kelimelerin nasıl birbirinden etkilendiğini göstermektedir. Bahsi geçen kaynaklara www.academia.edu‘dan ulaşılabilinir. Kürtçe’de “klam” denildiği zaman pek çok insanın aklına geleneksel ve enstrüman kullanılmaksızın yapılan müzik gelir. Bu kelimenin Latincede bağırmak anlamına gelen “klamaros”tan geldiği bilinir. Veya Mardin’in Savur ilçesinin üzüm bağlarının çok meşhur olduğu bilinir. Sürgücü beldesinde Bağyaka Kürtçesiyle baqûstan köyünün ismi yine çarpıcı bir örnektir. Latincede “baqûs” “üzüm yapma yeri” demektir. Köyün dört tarafının üzüm bağlarıyla kaplı olması bunu destekler durumdadır. Son olarak da Japonca’dan pek çok dile geçen bir kelimeye bakalım. “Emoji” kelimesi, E+moji (resim+harf/karakter) yani resimli karakter anlamına gelmektedir. İngilizce’yeemoticon” diye geçmiş “emotion+icon” İngilizce’de duygu+ikon demektir.

Görüldüğü gibi diller ve kelimeler insanlara göre daha barışçıl ve daha kalıcı ilişkilerle etkileşime girmekte ve birbirlerine kelime köklerini veya kelimenin bütünü vermektedirler. Sürekli kendimizi ifade etmede kullandığımız kelimelerin gücü karşısında bazen çok çaresizleşiriz. Bütün duygularımızı bunlar sayesinde ifade ederiz. Derler ya “bir kelime ifade edilmeden siz onun sahibisiniz ama edildikten sonra o sizin sahibinizdir artık”. Bundan dolayı bazen kendimizi ifade ederken farklı dillerden rahatlıkla kelime alırız ve o kelimelerle ifadelerimizi daha iyi kullanarak kelime sahipliği ilişkisini daha kontrollü süreçlere taşımış oluruz.  Almanya, Avusturya ve İsviçre’de yaşayan Kürtlerin çoğunun, Kürtçe’de yaygın olarak kullanılmayan “randevu” ve “sigorta” kelimeleri için Almancaları olan “termin" ve “versicherung” kelimelerini çok çabuk benimsedikleri gözlenmektedir. Bu yüzden çok sık kullandığımız bir kelimenin kökünün veya foneminin başka bir dilden gelmesi şaşırtıcı olabilir. Türkçe’deki “sağlık” ve Kürtçe’deki “sax bî” ifadelerindeki “ğ” ve “x” seslerinin Ermenice’den gelmesi gibi. İncelemeleri çok uzun zaman alacak olan etimoloji çalışmalarının emojiye kadar uzaması aslında Yunanca’dan Japonca’ya ve Japonca’dan Yunanca’ya geçerken yolda karşılaştıkları dillere göre taviz vermeleri sonucu tamamlanmayı ve bir uyum içinde hareket etmeyi sağlar. Unutmayınız kullanılan her kelimede gizli bir hikâye var. Kelimelerin hikâyesi…