İSTANBUL ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ ’den Hamza ÖZKAN’a konuşan TÜZEL’nin açıklamaları şöyle:

Abdullah Levent Tüzel, 12 Temmuz 1961 tarihinde Giresun'un Bulancak ilçesinde dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Bir süre serbest avukat olarak çalıştı. Bunun yanında İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanlığı da yaptı. Sonrasında siyasete atılarak Emek Partisinin kurucu genel başkanı oldu. 2011 senesine kadar bu görevine devam etmiştir. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde BDP'den bağımsız aday olarak İstanbul milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 7 haziran 2015 seçimlerinde HDP'den İstanbul 3. Bölgeden tekrar seçilen Tüzel, AKP ve Erdoğan'ın 7 Haziran seçimlerinde özellikle HDP'nin başarısı ile tek başına iktidar olmamaları karşısında yenilenen 1 Kasım seçimlerinde meclise giremedi.

 

Halen hukukçu kimliği ile Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı görevini sürdüren ve Demokrasi İçin Birlik (DİB) çalışmalarında yer alan Tüzel, Türkiye'de hızlı bir şekilde tek adam, tek parti rejiminin kurulmaya çalışıldığını söyleyerek, "AKP MHP'yi de yanına alarak ve muhalefeti susturarak otoriter bir rejim ile iktidarını sürdürmenin peşinde. dedi. Tüzel, tek adam rejimine karşı demokrasi talep eden tüm güçlerin ortaklaşması gerektiğine vurgu yaparak, OHAL ve savaş politikalarına karşı bütün güçleri birlikte mücadele etmeye çağırdı.

'OHAL demokratik muhalefeti susturmak için devreye sokuldu'

AKP ve Erdoğan'ın 7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olamadıkları için, mecliste HDP varlığına ve demokrasi güçlerinin mücadele dinamiklerine tahammülsüzlük göstererek ülkeyi bir kaos ve şiddet ortamına sürüklediğine dikkat çeken Tüzel, "Hükümet kurdurulmayarak patlayan bombaların atmosferi ve "başarısı" altında 1 Kasım 2015 seçimleri yapıldı ve hızlı bir şekilde tek adam tek parti yönetimi oluşturulması çalışması yürütüldü. 15 Temmuzda ki darbe girişimi bu baskı rejiminin kurulmasına dayanak yapıldı ve ilan edilen OHAL hak ve özgürlükleri askıya aldığı gibi başkanlık rejiminin onaylandığı 16 Nisan referandumu bu anti demokratik OHAL koşulları altında ve şaibeli bir kabul sonucuyla topluma dayatıldı." dedi. İlan edilen KHK'ların yasaların ve meclisin yerine geçtiğine vurgu yapan Tüzel, ülkenin cumhurbaşkanı kararnameleri ile fiili bir güç kullanılarak tek adam yönetimine sokulduğunu ve buna itirazı olanların, demokrasi, adalet talep eden bütün güçlerin tek adam rejiminin hedefi haline geldiğini söyledi. AKP iktidarının bu noktada etkisizleştirmek için en çok HDP'yi hedef aldığını hatırlatan Tüzel, "Eş başkanları, milletvekilleri toplumun terörize edildiği ortamda ve CHP'nin sorumsuzca katkılarıyla dokunulmazlığın kaldırılması sonrası tutuklandı ve ardı sıra milletvekillikleri düşürülerek siyaset dışına atılmasına öncelik verildi. OHAL sopası ve KHK rejimi demokrasi ve barış taleplerinin bastırılmasında şiddetli bir şekilde kullanıldı. OHAL'in darbecilerden ziyade demokratik muhalefet güçlerinin susturulması için devreye sokulduğunu ve artık gelinen süreçte savaşa karşı çıkan ve barışı savunan herkesin iktidarın baskılarının hedefinde olduğunun altını çizen Tüzel, "İnsanlar işsiz, örgütsüz, korunmasız, ceza tehditi altında bırakıldı. Son olarak bu baskı ve otoriter koşullara, hak hukuk barış diyen herkesin suçlu ilan edildiği savaş hali uygulamaları eklendi. Daha önce cumhurbaşkanına hakaretten olur olmaz yapılan gözaltılar şimdilerde askeri harekatı eleştiren, karşı çıkan, barış yolunu gösterenlere uygulanmaya başlandı ve bu atmosfer artarak devam etmekte."dedi.

'Halkların birlikteliğini örmeliyiz'

AKP ve Erdoğan rejiminin ülkede her tür hakkı kullanılmaz hale getirdiğini, antidemokratik bir baskı rejimini dayattığını ve siyaset hakkını mecliste kullanılamaz hale getirdiğini ifade eden Tüzel, AKP /Erdoğan rejimi karşısında demokratik muhalefeti birlikte sürdürme arayışının ise hiç eksik olmadığını söyledi. Demokrasi için Birlik'in (DİB) kuruluşuna ilişkin bilgi veren Tüzel, "Siyasi güçler bunu çoklukla kendi aralarında konuşup yol ararken 13 mayıs 2016 tarihinde eski AİHM yargıcı ve CHP milletvekili Rıza Türmenin bir makalesi ve çağrısı bu birliğin ihtiyacına ve yol yordamına işaret etti. Ülkede tek adam rejiminin yok ettiği demokrasiyi kazanmak; OHAL ve savaş uygulamalarına karşı laik ve demokratik bir ülkeyi kurmanın yolunu açmak üzere etkisiz kılınan parlamento gerçekliği karşısında tüm demokrasi güçleri olarak partiler, siyasi yapılar, sivil insiyatif ve platformlar, kişiler olarak eşit halkalar, düğümler olarak birbirine eklemlenmesi ve bir mücadele birlikteliği oluşturulması hedeflendi. Kurultaylar ve forumlarla, OHALın son bulması çalışmalarıyla, referandumda başkanlık dayatmalarına Hayır kampanyalarıyla bu çağrı ve anlayış işlendi, geliştirilmeye çalışıldı. Bu gün bakıldığında hala parçalı muhalefet hali karşısında tek çıkış yolunun bu anlayışı yerellerden merkeze her alanda devreye sokarak halk birlikteliğine dönüştürmek ve tek adam rejiminin geri dönülmez bir hale gelmesini önlemek üzere önümüzdeki süreci yani seçim süreçlerini değerlendirmek üzere hazırlanmalıyız." dedi.

'Kürt sorunu halen ülkenin en temel demokrasi meselesi'

AKP'nin MHP'yi de yanına alarak ve muhalefeti susturarak otoriter bir rejim ile iktidarını sürdürmenin peşinde olduğunu ifade eden Tüzel, son olarak Afrin'e başlatılan askeri harekatla da AKP'nin iktidarını sürdürmeye çalıştığını söyledi. AKP'nin güç kaybettiğini ve çözümsüzlüğü, çatışmayı, çözülmeyi dayattığını savunan Tüzel, AKP'nin yanına MHPyi çekerek başarı sağlamak peşinde seçim hazırlıkları sürdürdüğüne dikkat çekti. AKP'nin MHP'yi baraj altında kalma tehlikesini bertaraf etmeye çalıştığına vurgu yapan Tüzel, "Erdoğan bir yandan teşkilat kongrelerini seçim mitingi havasında, hem bir parti başkanı hem de cumhurbaşkanı olanaklarıyla yaparak öte yandan MHP ittifak çalışmalarına yasal zemin oluşturma hazırlıklarını yaparak MHP'nin baraj altında kalma tehditini de bertaraf etme çalışmaları sürdürüyor." dedi. Tüzel, "Bunlar yapılırken tarihimizde görülmemiş boyutta bir ceza soruşturması yürütülerek HDP terör organizasyonu gibi, demokrasi güçleri de buna yardımcı güçler gibi baskılanıyor ve siyaset yapamaz hale getiriliyor. Kürt sorunu halen ülkenin en temel demokrasi meselesi iken ve terör sorunu olarak gündeme getiriliyorken, ana muhalefet durumundaki CHP nin bu sorun ve savaş operasyonlarındaki AKP'ye destek ve tek adamı güçlendirir politikaları bir açmaz ve demokrasi zaafiyeti yaratmaktadır." diyerek CHP'yi AKP'nin politikalarını desteklemekle suçladı. CHP'nin HDP ile yan yana gelmekten kaçındığını söyleyerek, CHP'ye eleştirilerine devam eden Tüzel, "CHP'nin bu durumu parlamentoda daha çok muhalefet ortaklığı yapması gereken HDP ile yan yana gelmekten kaçınmak ve iktidarın saldırılarına etkisiz cılız yanıtlar vermek olarak yansımakta. Oysa ki ne kadar işlemez hale getirilse de mecliste bu güçlerin demokrasi mücadelesinde birlikte ses vermesi gerekir. Bu sesin demokratik muhalefet güçleri arasında ve kitle hareketinde yankılanması, giderek bir seçim ittifakı anlayışıyla tek adama karşı demokrasi talep eden tüm güçlerin birlikteliğine dönüşmesi beklenen ve arzulanandır. Esasen gidişatı durduracak ve seçimlerden sonuç alacak bir çalışma da bunu zorunlu kılmaktadır." diye ekledi. Tüzel, OHAL ve savaş operasyonlarının zarar verici sonuçlarına karşı tüm güçleri birlikte mücadele etmeye çağırarak, "Tüm demokratik güçlerin bir demokrasi programı ve yol haritası ile yan yana gelmesi durumunda, yeni bir demokratik anayasa, meclis ve seçime üzere hazırlık içinde olmaları durumunda yaşadığımız bütün tahribatları, olumsuzlukları telafi edecek bir geri dönüşün yolunu aralayacaktır." dedi.

'Her şeye rağmen korku iklimine karşı direngen bir yapı var'

16 Nisan Referandum sonuçlarının halkın önemli bir çoğunluğunun tek adam yönetimini istemediğini, bunun aksine barış ve çözüme dayalı bir arada yaşamayı istediğini, parlamentoda HDP gibi demokratik bir gücün olmasını istediğini ortaya çıkardığına dikkat çeken Tüzel, "Hayır çalışmaları altında yerellerde oluşturulan birliktelikler, meclisler ve isimlerle oluşturulan ortaklaşmalar, tabanda yanyana gelişler çok daha güçlü bir eğilim olarak mevcuttur. Bu yönelim iktidar karşısında alternatifsizlik duygusu altındaki halk kesimleri için de cesaretlendirici olmuştur. Kabul edilmeli ki OHAL ve baskı rejiminin ağır havası bir korku iklimi yaratmıştır ve son günlerdeki siyasi yargılamalar ve cezalar bu korkuyu yaygınlaştırmayı hedeflemektedir. Öte yandan herşeye rağmen üstü örtülemeyen gerçekler ve çıkış yollarında ısrar eden direngen bir yapı da mevcuttur. Dolayısıyla parlamentodaki muhalefeti aşan ; CHP ve HDP muhalefetini de içinde barındıran ve bir anlamıyla eriten bir toplumsal bir araya geliş bütün kötülüklerin ve olumsuzlukların ilacı gibi görünmektedir. DİB olarak bizlerin çabası ve çağrısı böylesi bir demokrasi odaklı yan yana gelişin başarılması, seçim sürecine bu yönlü bir hazırlık ve bunun tartışmalarını sürdürmek olacaktır." Tüzel son olarak, baskıcı, otoriter iktidar blokunu bütün çözümsüzlükleri ve suçlarıyla yalnız bırakılması gerektiğinin altını çizerek, halkın kaderini ve geleceğini güvenceli şekilde eline alacağı bir yönelime girmesinin sağlamasanın mümkün olduğunu ve ancak bu yolun halkları ortak değerlere ve birlikte yaşama taşıyabileceğini sözlerine ekledi.
Editör: Haber Merkezi