BATMAN ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ: GENEL YAYIN YÖNETMENİMİZ HAMZA ÖZKAN; Bir süre önce Fotoğraf sanatçısı değerli Selim TOPRAK ile bir araya geldik.  Fotoğraf sanatına, Cumartesi annelerini anlattığı kısa filmine dair konuştuk kendisiyle. TOPRAK’a bu zevkli sohbeti için teşekkürlerimizi sunarak sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyoruz…



 Öncelikle sizi biraz tanımak isteriz Selim TOPRAK kimdir, hayata nasıl bakar?

Merhaba; 1956 Siirt’in Kurtalan ilçesinde doğdum. 9 yaşından sonra Batman'a yerleştim Fotoğraf sanatçısıyım ve insan hakları aktivisti olarak çalışıyorum. Daha yaşanılır bir hayat için mücadele ediyorum. Her eylemimde güzel şeylerden yana tavır almaya çalışıyorum. Haksızlıklara karşı mücadele ediyorum. Acı çekenin yanında duruyorum. Sanatımla onlara değiyorum, sanatımla onları anlatıyorum. Onurlu bir insan olmanın bunları gerektirdiğine inanıyorum.

Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız? Fotoğrafçılık hayatınızın neresinde yer alıyor?

Fotoğraf çekmeye lise yıllarımda başladım, 2008’de ise profesyonel olarak kurduğumuz bir dernek çatısı altında çalışmalarımızı sürdürdük. Fotoğrafçılık yaşamımda çok önemli bir noktada duruyor; fotoğraf farklı bir duyguyu bende oluşturuyor. Kimsenin görmediğini görmek, onu görsel olarak toplumla paylaşmak özel bir duygu yaratıyor; hele de fotoğrafın gücüne inanarak anı ölümsüzleştirmek paha biçilemez benim dünyamda. Fotoğrafta olmasa olmazımız anı ölümsüzleştirmek. Kimi anlarsa tarihi bir değere sahip insanlık hayatında. Bir deklanşöre basarak buna tanıklık etmek, taşın altına elini koymak, insan olmanın onuruna yaklaşmak en güzel manzaradan daha çok anlam ifade ediyor benim için.  Birçok bireysel sergi açtım. En son Almanya’nın Hannover kentine bağlı Celli kasabasında o şehirim belediyesinin daveti üzerine “Mezopotamya’nın Çığlı” adlı sergimi açtım. Şimdiye kadar açtığım hiçbir sergide para kazanmadım, hatta cebimden harcama yaptım. Ancak bazı fotoğraf sanatçıları bu sanat dalını gelir kaynağı olarak seçer. Sanattan uzak sadece görselliği ön planda tutarlar, tabiki buda tercih meselesi.



Fotoğraf çekmek hangi koşullar altında bir sanat olarak değerlendiriliyor?

Sanat hayatı anlama ve anlatma çabasıdır. Hayat içinde pek çok soru ve sorun barındırır. Doğa, insan, toplum, Siyaset, ekonomi, hukuk, savaş, barış kısaca hayat dediğimizde aklımıza gelen her şey sanatçının merceğinden kendini kurtaramaz. Sanatçı sorgular, sanatçı anlamaya çalışır, anladığını anlatır, gördüğünü sanatıyla yansıtır. Sanatçı suya sabuna dokunmadan köşesinde oturamaz. Eğer yaptığı buysa iktidarın sözcüsü olmaktan öteye gidemez, kendisi de sanatı da. Dolayısıyla bir fotoğrafçıyı sanatçı yapan tüm bunları fotoğrafın ona sunduğu dille aktarma çabasıdır. Çekilen fotoğraf da böyle bir sanatçının makinesinden çıkınca sanat olur.

Günümüzde açılan fotoğraf sergilerini bizler için değerlendirir misiniz, sanatsal açıdan ne ifade ediyor fotoğraf sergileri, kültürel hayatımızda nasıl bir yer kaplıyor?

Fotoğrafçılık insanların günlük hayatta göremedikleri ya da görmekten kaçındıkları gerçeklerle yüzleştirir insanları. Hayatın monotonluğunun dışında yaşanan bir hayatla karşı karşıya getirir onları. Onların sızlanıp yakındıkları sıkıntıların bazı insanlar için lüks statüsünde olduğunu gösterir onlara. Toplumda farkındalık yaratır. Tabi insanlara güzel manzaralar sunan bir fotoğrafçılık da mevcut. Gerçek hayatta bulamadıkları sükûneti onlara sunan bir fotoğrafçılık. Kimin ne anlatmak istediğine ve kimin ne almak istediğine göre farklı seçenekler ve tercihler var. Ama benim için toplumda farkındalık yaratmak fotoğraf sanatıyla eş anlamlı. Sergiler de bu minvalde farklı amaçlar için açılıyor ve farklı toplumsal işlevler üstleniyor. Fotoğraf sanatı ölümsüzlüğü ile de geçmişle gelecek arasında köprü kuruyor; dünü bugüne, bugünü yarına taşıyor.

Cumartesi Annelerini anlatan kısa bir film ileTürkiye’deki kayıp insanları anlattığınız bir belgesel çektiniz, bu film ve belgesel ne anlatıyor bizlere, hangi hayatlara dokunuyor, bu çalışmalar sizde nasıl izler bıraktı?

Cumartesi anneleri toplumsal bir daramdır. Bende bu toplumun bir bireyi olarak sadece duygudaşlık yaparak, acılarını yüreğimden hissederek onlara katkı sunmak temelinde bir çalışma yapmayı denedim. İlk kısa film çalışmamdı. Bu çalışmaaltı ayımı aldı. İlk çekimlerim İstanbul Galatasaray (Müzesi mi, lisesi mi, Üniversitesi mi)önünde oldu. Batman Diyarbakır ve Şırnak’ta çekimler yaptım. Her cumartesi ayrı bir daramın tanığı oldum, her dram yüreğimde derin yaralar açtı. Meğer bu ülkede ne büyük acılar yaşanmış. Bana göre bu toplumun en temel sorunudur. Devlet bu insanlarla yüzleşmedikçe bu sorun devam eder. İkinci çalışmam da merkezi İstanbul’da olan Asi Filmle “O İklimde Kalır Acılar Belgeseliydi”. Bu belgesel Türkiye’deki kayıp insanlarla ilgiliydi,  Türkiye’de ve uluslararası arenada birçok festivalde gösterime sunuldu. Türkiye’deki kayıp insanlar ayrı bir toplumsal yaradır. Düşünsenize bu cumhuriyet öncesinden başlayıp günümüze kadar devam eden bir dram. Eşiniz, anneniz, babanız, kardeşiniz birgün birileri tarafından alınıyor ve bir daha haber alamıyorsunuz. Bu belgesel; kayıplarını bir gün bulma umuduyla seslerini devlete duyurmaya çalışan on binlerce kayıp yakınlarından dört ana karakterin öyküleriyle yola çıktığımız toplumsal bir çalışmaydı.

Daha önce İnsan Hakları Derneğinde (İHD)çalışıyordunuz, İHD ile tanışmanız nasıl oldu, orada hangi çalışmaları yürüttünüz, böyle bir dernekte çalışmanın sizdeki anlamı nedir?

Evet, ilk İHD’ yle tanışmam 1990’lı yıllarda oldu; o dönemde insan hakları ihlalleri çok yoğundu. Bende bu ülkede yaşıysan, toplumsal duyarlılığı olan bir birey olarak insan hakları alanında yerimi aldım. Ancak aktif olarak 2008’de bir arkadaşımın önerisiyle Uluslararası Af Örgütüne üye oldum; iki dönmem Örgütün Batman Koordinatörlüğünüyürüttüm, daha sonrada üç dönem üst üste Merkez Denetleme Kuruluna seçildim. Ben bir insan hakları aktivisti olarak bu anda aktif olarak gönüllülük temelinde çalışmalarımı sürdürdüm ve ben yaşadığım sürece insan hakları alanındaki çalışmalarıma devam edeceğim. İnsan hakları benim yaşam tarzım oldu. Hala aktif olarak Uluslar Arası Af Örgütünde gönüllü aktivistim.

 

Şu anda neler yapıyorsunuz hali hazırda devam eden çalışmalarınız nelerdir?

5 Yıldan beri kanserle mücadele ediyorum çok şükür atlattım gibi. Bu yüzden uzun bir aradan sonra tekrar yakın bir zamanda olmasa olmazım olan fotoğraf Makinamla tekrar alana çıkmayı düşünüyorum. Son olarak Ezidileri çekmek istiyorum. Birde Koçerler’in göçünün belgeselini. Son olarak önümüzdeki günler içinde 26 yıl emek verdiğim TPAO’nun( Türkiye Petrolleri Anomim Ortaklığı) fotoğraf sergisini açmayı. Sizde sergime bekliyorum.

Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz.

Bende ötekilerin gündemi ekibine teşekkür eder başarılar diliyorum…
Editör: Haber Merkezi