Filyasyon çalışanı diş hekimi kadınlar ağır çalışma koşullarını anlattı: Tuvalete gitmemek için su içmeme, sistit olma, regl kanının tulumdan dışarıya taşması, bitmeyen mesai, daha fazlası...

Filyasyon, pandemi ile birlikte kelime haznemize eklenen terimlerden biri. Filyasyon uygulaması yapanların beyaz tulumlu, maskeli, siperlikli görüntüleri de 2020 yılının aklımıza kazınan görüntülerinden… Filyasyon ekiplerinde çeşitli alanlardan sağlık çalışanları bulunmakla birlikte, çoğunlukla diş hekimleri görevlendirildi. Zira pandemiyle birlikte önemli derecede aksayan sağlık hizmetlerinden biri de ağız ve diş sağlığı oldu.

Ankara Dişhekimleri Odası Genel Sekreteri Gamze Burcu Gül, Ankara’da ve İstanbul’da filyasyonda çalışan diş hekimlerinin özellikle kadın diş hekimlerinin bu süreçte yaşadıkları sorunları, bu sorunların çözümüne dair acil ihtiyaçlarını ve taleplerini konuştuk.

‘TUVALETE GİDEMEDİĞİM İÇİN SİSTİT OLDUM’

Handan İstanbul’da, Seda ise Ankara’da* filyasyon çalışmaları içinde yer alan diş hekimleri. Sahada yaşadıkları sorunları anlatırken, her ikisinin de en çok şikayet ettiği konu, oturup dinlenebilecekleri, rahatça tuvaletini kullanabilecekleri alanlar bulunmaması oluyor. Havaların soğuması ve salgın önlemleri kapsamında lokantaların, kafelerin de kapanmasıyla bu sorun daha da büyümüş.

Bundan önce de biraz oturup dinlenmek, bir çay içmek ya da tuvaleti kullanmak istediklerinde bazı mekanların onları kabul etmediğini belirten Handan, “Kurumuna dönsen kurumunda da oturup dinlenebileceğin özel ayrılmış, havalandırmalı bir alanın yok. Aracın içinde sıkış tıkış oturup günün bitmesini bekliyoruz” diyor.

Dinlenme, mola verme alanlarının belli olmamasının en zorlayıcı sonuçlarından biri de tuvalete gidememek. Seda’nın bu soruna bulduğu çözüm filyasyonda olduğu günleri hiç su içmeden geçirmeye çalışmak olmuş! İlçe Sağlık Merkezindeki tuvalet sayısı da yeterli olmadığı için orayı kullanmamayı tercih ettiğini ekliyor. Handan da tuvalet ihtiyacını yeteri kadar karşılayamadığı için sistit olduğunu belirtiyor.

REGL DÖNEMLERİNDE SIKINTI BÜYÜYOR

Tuvalet sorunu kadın çalışanlar için regl dönemlerinde çekilmez oluyor. Handan, çok ağrılı geçse bile regl dönemlerinde izin alamadıklarını, pedlerini ya da tamponlarını yeterli sıklıkta değiştiremediklerini, bunun hijyen ve kadın sağlığı açısından sıkıntı yaratabildiğini anlatıyor: “Giydin ettin o beyaz tulumları, onları çıkarmak da zor. Arka arkaya başka evlere gittin. Hele ki yasaklarda mekanlar da kaplıyken regl tulumun dışına geçti. Üzerinde tulum var diye benzinci de almak istememiş. ‘Ne yapacağımı bilemedim’ diyor, tulumu nerede çıkarayım?”

Seda da “Yemek araları için kuruma dönüyoruz. O araları değerlendiriyoruz, çünkü başka yerde gitme şansımız yok” diyerek, daha az değiştirme ihtiyacı hissettikleri için tampon kullanmayı tercih etme gibi çözümler ürettiklerini belirtiyor.

SICAK YEMEK HAYAL

Dinlenme alanlarının olmaması filyasyon ekiplerinde çalışanların beslenmelerini de olumsuz etkiliyor. Handan anlatıyor: “Çoğu zaman aracın içinde yemek zorunda kalınıyor. Üç kişi oluyor en az filyasyon aracının içinde. Sırf bulaş riskini artırmamak için arabada yemek yemeyen ve aç kalan insanlar var. Ya da dışarıda, soğukta evden getirdiği soğuk yemeği hızlıca yiyip, sıcak yemeğe ulaşamayan birçok arkadaşımız var. Zaten artık sıcak yemek de hayal oldu.”

Seda’nın aktardıkları ise sorunun başka bir yanına işaret ediyor: “Mesai saati çok kısa olmayınca gün içerisinde bir şey yiyip içmeniz gerekiyor. Bu da toplu halde oluyor. Siz hastaya gittiğinizde mümkün olduğunca korunuyorsunuz ancak bir araya geldiğinizde bir kişi bile birinden virüs kaptıysa onunla yan yana kalmak zorunda kalıyorsunuz.”

Seda ve Handan’ın anlattıklarından koruyucu ekipman temininin de filyasyon ekiplerinin bağlı olduğu kurumların imkân ve inisiyatiflerine kaldığı anlaşılıyor. Handan istediği kadar tuluma erişebildiğini belirtirken Seda şöyle diyor: “Filyasyon çalışanı olarak büyük oranda virüs yüküyle karşılaşıyorsunuz. Arabaya girmeden olabildiğince dezenfekte olmaya çalışıyorsunuz ama kapalı bir şeye binip başka adrese gidiyorsunuz. Her hastadan sonra giydiğiniz koruyucu tulumu değiştirme lüksümüz yok, bize o kadar çok malzeme verilmiyor. Dezenfektanlarla kendi bulduğumuz yöntemlerle çözmeye çalışıyoruz. Bazı yerlerin yedek bile vermediğini biliyorum. Biz yine yedek tulumumuzu alabiliyoruz. Biri çok öksürürse, rahatsız olursak değiştirebiliyoruz. Çünkü yatağından kalkamayan hastaya gidiyoruz. Evin içinde çok kaldığımız oluyor, solunumunu ölçtüğümüz, ateşini ölçtüğümüz, uzun süre içerde kalabiliyoruz.”

‘HAZİRANA KADAR FİLYASYONDAYIZ’
Seda da Handan da 9 aydır kendi uzmanlık alanlarında çalışamamanın, düzensiz ve yoğun bir şekilde çalışmanın bıkkınlığını yaşıyor. “Hazirana kadar filyasyon görevlendirmemizin süreceğine dair bilgi aldık. Nerdeyse 1 yıl boyunca kendi uzmanlık alanımızı yapmamış oluyoruz. Bazen diş hekimi olduğumuzu söylediğimizde diş sorunlarından bahsediyor hastalar. Özlediğimi fark ediyorum.”
Seda yaşadıkları tüm bu sorunları kanıksadıklarını, normalleştirdiklerini, aslında bunun da bir tür başa çıkma yöntemi olduğunu ifade ediyor. Handan ise sağlıkta yaşanan tüm bu sorunların sebebini uygulanan neoliberal politikalarda görüyor; “Sağlığın pazarı, performansı olmaz!” diyor. Bakanlığın sağlıkçılara yönelik açıklamalarını eleştiriyor: “Siz kahramansınız, diyor. Ben ne şehit ne kahraman ne de nefer olmak istiyorum! Düzgünce işimi yapmak istiyorum. İşinizi de yapma tatminini sağlayamayınca psikolojik olarak da zorlanıyoruz.” Filyasyonda çalışan diş hekimlerinin ortak bir tepki ortaya koyamamasına da tepki gösteren Handan, sessizlik sürdükçe sorunların da süreceği, sorunları ifade eden sağlıkçıların ise yalnızlaşacağı uyarısında bulunuyor.
‘İNSANLIK ONURUNA AYKIRI BİR DURUM BU’
Handan ve Seda’nın ortaklaştığı meselelerden biri elbette çocuk bakımıyla ilgili yaşadıkları sıkıntılar. Handan izinlerin de kaldırıldığı bir süreçte hissettiklerini şöyle dile getiriyor: “Gece 12’de eve dönüyorsunuz, çocuğunuza bakan kimse yok... İdarecinin inisiyatifine kalıyorsunuz, yalvarmak zorunda kalıyorsunuz. İnsanlık onuruna aykırı bir durum bu!”
Seda oğlu evde tek kalamayacağı için salgın süresince, salgından korumak için uzak durması gereken anne ve babası ile yaşamaya başlamış. “Evde dahi maske kullanmaya çalışıyorum ama oğlumla aynı odada kalıyoruz ve uyurken maske takamadığım için ister istemez evdekilere de bulaşma riski oluyor. En çok tedirgin olduğumuz şeylerden biri o, virüsü aileye taşımak... Bir sürü arkadaşımdan biliyorum, görmüyor, gitmiyor ailesinin yanına sırf virüsü bulaştırmamak için. Okullar kapalı olunca, bakıcı da risk, bulmak da sıkıntı böyle bir durumda, zaten kimse de sağlık çalışanına gelmek istemiyor.
FİLYASYONUN BİR MESAİSİ VAR AMA GERÇEKLİĞİ YOK
Bazen gündüz bazen akşam vardiyasında çalışan kadınlar ellerindeki vakaları yetiştirmek için yoğun bir tempoda ve baskı altında çalışıyorlar. Handan, “Mola verilmeden elinizdeki vakaların bitirilmesi gerekiyor. Elinizdeki vakaların bitirilmesi isteniyor, bu vakalar bitmeden dönemezsiniz. Bir mesai kavramı yok, saat 9-16.30 arası çalışmanız öngörülüyorsa da elinizdeki vaka bitmediyse kuruma döndüğünüzde ‘Peki neden bu kadar vaka kaldı?’ tarzında mobbinge uğrayabiliyorsunuz” diyor.
Seda uzun saatler yoğun çalışmanın ve dinlenememenin ev yaşantısını nasıl etkilediğinden bahsediyor: “Çok sık yorgunluk ve stres kaynaklı başım ağrıyor, migren tarzı ağrılarım var. Bu sabah oldu daha. Oğlum geldi izin günümde, benimle bir arada olmaya çalışıyor, sabah erken, daha kahvaltı hazırlamamışım ona. Oğlum dedim çok başım ağrıyor. ‘Ya anne sen bunu biraz bahane mi yapıyorsun’ dedi bana, çünkü o kadar sık duyuyor ki benden bunu...”
Gece eve dönüşler ise kadınlar için ayrı bir sorun. Seda, gece yarısı biten mesaiden sonra evlerine bırakan bir aracın olmadığını, kendi aracı olmasa 45 km uzaktaki evine nasıl gideceğini bilemediğini söylüyor.

*Kadın hekimlerin isimleri güvenlik nedeniyle değiştirilerek yazılmıştır.

‘TALEPLERİMİZ ACİLEN KARŞILANMALI’

Ankara Dişhekimleri Odası Genel Sekreteri Gamze Burcu Gül, filyasyon uygulamasına sadece devlet hastanelerinde çalışan diş hekimlerinin değil fakültelerdeki uzmanlık öğrencilerinin de çağırıldığını belirterek, şu anda yüzlerce diş hekiminin sahada, filyasyonda çalıştığını bildiriyor.

Gül, sağlık emekçilerine yönelik şiddetin pandemiyle birlikte artarak devam ettiğini, insanların hastalığa ve sağlık sistemine olan öfkelerini tümüyle filyasyon ekiplerine yansıtabildiğini belirtiyor. Birçok meslektaşının enfekte olduğunu hatırlatan Gül, “Kayıplarımızın acısı yüreğimizde ve bu süreçte sağlık emekçilerinin süregelen hiçbir sorunu çözülmediği gibi Kovid-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesine yönelik düzenleme de pandemide 10’uncu aya gelmemize rağmen bir türlü yapılamadı. Göstermelik genelgelerle oyalanıyoruz” diyor.

UZAYAN MESAİLER GÜVENLİK SORUNU YARATIYOR

Kovid-19’a karşı verilen koruyucu ekipmanların kalitesiz ve yedeksiz olduğunu, birçok filyasyon çalışanının kişisel koruyucu donanımını kendisinin temin ettiğini söyleyen Gül, yaz aylarında verilen naylon tulumlarla kış koşullarında çalışmanın mümkün olmadığını belirtirken, bu tulumların kadın filyasyon görevlilerinin bedenine uygun olmadığının da altını çiziyor. Filyasyon çalışanları için dinlenme ve hijyen alanlarının yetersizliğini vurgulayan Gül, sağlıkçıların tuvalete gitmemek için su içmediğini, geç saatlere kadar uzayan mesailer nedeniyle kadın sağlık çalışanları için güvenlik sorunu orta çıktığını anlatıyor.

24 SAAT KREŞ HİZMETİ SAĞLANMALI

“Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması olarak çocuk bakımı ve ev işleri de kadına görev olarak yükleniyor. Salgın döneminde getirilen izin-istifa yasakları, okulların kapatılması gibi kararlar nedeniyle özellikle kadın sağlık çalışanlarının yükü artmış durumda. Zaten artmış olan iş yükü, enfekte olma ve yakınlarını enfekte etme endişesi, eve ve aileye ilişkin kaygılar, eşit paylaşılmayan sorumluluklar stresi daha da büyütüyor. Özellikle çocuk bakımının sorun olması eşler arasında sıkıntı yaratıyor, aile huzuru da bozuluyor. Eşlerden ikisi de sağlık çalışanı ise her şey daha zor” diyen Gül, bu durumda en önemli ihtiyacın kreş olduğuna dikkat çekiyor.

“Okulların kapalı olduğu bu dönemde sağlık kuruluşları gerekli önlemleri alarak 24 saat kreş hizmetini mutlaka sağlamalı. Ayrıca 24 haftanın altındakiler de dahil olmak üzere hamile sağlık çalışanlarına idari izin hakkı tanınmalı” diyen Gamze Burcu Gül, diğer acil taleplerini şöyle sıralıyor:

■ Sağlık emekçilerine düzenli olarak Kovid-19 taraması yapılmalı.

■ Özellikle filyasyonda görevlendirilen sağlık emekçilerine yeterli sayıda ve nitelikte koruyucu ekipman sağlanmalı, böylece hem enfeksiyon riski azaltılmalı hem de kendilerini güvende hissetmeleri sağlanmalı

■ Dinlenme, beslenme, hijyen ve ulaşım ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler yapılmalı.

■ Dünyada 130 ülkede Kovid-19 meslek hastalığı sayılıyor, ülkemizde de yasal düzenlemeyle meslek hastalığı olarak kabul edilmeli.

■ İzinler ve ödemeler konusunda verilen sözler tutulmalı.

Fotoğraflar: DHA, Gamze Burcu Gül arşivi

( Kaynak: https://www.ekmekvegul.net/gundem/filyasyonda-calisan-kadin-dis-hekimleri-tuvaletimin-gelmemesi-icin-su-bile-icmiyorum )

Editör: Haber Merkezi