KOCAELİ - Fabrikaların saçtığı zehrin işgali altında olan Dilovası halkı, bu kez de Kömür Depolama Havzası'nın toz bulutlarına mahkum oldu. Ölümcül hastalıklarla karşı karşıya olan ilçe sakinleri, nefes dahi alamaz duruma geldiklerini söyledi.
Kocaeli'nin 48 bin nüfuslu Dilovası ilçesi, ağır sanayi tesislerinin varlığından kaynaklı hava kirliliği ve kanser vakalarıyla sürekli gündemde olan bir ilçe. Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, 2004 yılında yaptığı bir araştırmayla Dilovası'nda yaşanan ölümlerin yüzde 34’ünün kanserden kaynaklı olduğunu raporlaştırdı. Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi de, yine Mart 2018’de kamuoyu ile paylaştığı raporunda, Türkiye’de kanserden kaynaklı ölüm oranı yüzde 12.9 iken, bu oranın Dilovası’nda yüzde 33.7’ye kadar çıktığını kaydetti.


ÖLÜMCÜL HASTALIKLARA DAVETİYE 


Ağır sanayi fabrikalarının yanı sıra ilçenin en merkezi tepesine kurulan Kömür Depolama Havzası'nda, kömür karıştırılırken, çıkan tozlar yağmur ve rüzgarla birlikte özellikle Turgutözal Mahallesi üzerine yağıyor. Tozun eksik olmadığını ve nefes alacak alanlarının kalmadığına dikkat çeken ilçe halkı, kömür deposunun 300 metre ilerisinde bir okulun ve hemen yanında kurulan bir hastane olduğunu söyledi. Kömür depolarının ölümcül hastalıklara davetiye çıkardığına vurgu yapan ilçe halkı, yetkililer çağrıda bulunarak, bu işe bir çözüm bulunmasını istedi.


‘FABRİKALAR YETMEDİ KÖMÜR DEPOSU YAPTILAR’


İlçede esnaflık yapan Harun Çelik, “Dilovası halkı deve kuşu gibi kafasını kuma gömüyor. Eskiden fabrikalar daha fazla kirlilik saçıyordu fakat bizim tepkilerimiz ile kısmen de olsa önlem alındı. Fabrikalar mücadelemiz sürerken kömür depolama alanları kuruldu. Günlük kıyafetler ile dışarı çıkamıyoruz. İkinci bir gömlek almaya paramız yetmiyor. Bundan kaynaklı sürekli kirli kıyafetler ile dolaşmak zorunda kalıyoruz” sözleriyle tepki gösterdi.


‘HAK SAVUNANLAR TERÖRSİT İLAN EDİLİYOR’


Dilovası’nda kanser vakalarının her geçen yıl artış gösterdiğine dikkat çeken Çelik, “Onur Hamzaoğlu yıllarca burada kanser oluşumuna dair raporlar hazırladı ama sesini duyuramadı. Anne sütünde bile ağır metallerin bulunduğu ilçede kimse herhangi bir çözüm üretmeye yeltenmiyor. Toplumu açlık ve para ile terbiye edenler, işsizlik ile insanları karşı karşıya bıraktığı için halk mecburen susmak zorunda kalıyor. Seslerini duyurmak isteyen, tepkisini dile getiren halk kaymakam tarafından terörist ilan edildi. Hakkımızı, yaşamımızı savunmak terör gerekçesi sayıldı. Kaymakam hangi tarihte, hangi bilinçte yaşıyor bunu bir tartışmak gerek. Kendisi nasıl yaşıyor onu halk olarak merak ediyoruz. Evrensel bir düşünce, temiz bir yaşam hepimiz için geçerli” şeklinde konuştu.


‘NEFES ALAMAZ DURUMA GELDİK’


Dilovası’na geldikleri ilk dönem derelerde balık avladıklarını hatırlatan Çelik, “Her tarafın meyve ağaları ile dolu olduğu bir bölgeydi. Nefes alamadığımız bir yere döndü burası, daha nasıl anlatmamız gerek bilmiyorum. Buraya gelen çoğu halk yaşam koşullarının zorluğu ile yaşamlarını devam ettirmek için geldi. Para kazanmak bir yere artık yaşam garantimiz bile kalmış değil. Çocuklarımız hasta doğuyor. Sürekli birileri kanser oluyor ve hayatını kaybediyor” dedi.


Dilovası’nın özellikle bölgeden göç aldığına dikkat çeken Çelik, şöyle devam etti: “Evleri yakılan, köyleri boşaltılan, gidecek yeri kalmayan halk buraya göç etmek zorunda kaldı. Gelen halkın kalacak bir göz evi bile yoktu. Dönemin kaymakamı, belediye başkanı bir tek göz evin yanına tuvalet bile yapılmasına izin vermedi ve ‘Sizi buraya ben mi getirdim. Nerden geldiyseniz oraya gidin’ gibi sözler sarf etti. Yani burada yürütülen politika bilinçli bir politikadır.”


‘ÇOCUKLARIMIZ ASTIM VE BRONŞİT HASTASI’


1996 yılında Dilovası’na göç etmek zorunda kalan ve Kömür Depolama alanının hemen yanında yaşayan Cengiz Yıldırım ise, çocuklarını okula göndermekte tereddüt yaşadığını belirtti. Yıldırım, evlerini sürekli kömür tozu içinde kaldığını söyleyerek, “Çocuklarımız sürekli bu zehri soluyor. Benim çocuklarım astım ve bronşit hastası oldu. Yazları kapı önünde oyun bile oynayamıyorlar. Bizler pençelerimizi açamıyoruz. Sosyal yaşantımız yok. Sadece hayatta kalmaya çalışıyoruz ama bir türlü sesimizi duyuramıyoruz” dedi.


‘BAHÇELERİN YERİNİ KÖMÜR DEPOSU ALDI’


Kömür deposunun kurulduğu alanda daha önce başta kiraz ağaçları olmak üzere birçok meyve türünün yetiştiğine dikkat çeken Yıldırım, “Bizim çocukluğumuz o bahçelerde geçti. Biz dışardan meyve almazdık. Türkiye’nin en iyi kirazları burada yetişirdi. Şimdi ise sadece insan yaşamı değil doğa da tahrip edildi. Ağaçlar kesildi, kurudu meyve veremez hale geldi. Meyve verenleri de biz tüketemiyoruz çünkü zehirlenme tehlikesi ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.


‘ÇOCUKLUĞUMUZU YAŞAYAMIYORUZ’


Kömür deposu yanındaki okulda okumak zorunda kalan çocuklar ise, okul sıralarının sürekli toz içinde kaldığını ve nefes almakta güçlük çektiklerini belirtti. Oyun çağında nefes darlığı çeken çocuklar, “Gömleklerimiz, sınıfımız kir içinde. Her gün temizlik yapılıyor fakat herhangi bir şey değişmiyor. Bahçede top oynamak istiyoruz ama koşunca belli bir süre sonra nefes alamıyoruz. Çocukluğumuzu bu kirli havadan dolayı yaşayamıyoruz. Arkadaşlarımız sürekli hasta oluyor. Sınıfta birçok kişi astım hastası. Yeter artık biz temiz bir çevre ve doğa istiyoruz” sözleriyle tepkilerini dile getirdi.


Kaynak MA / Elif Çetiner 
Editör: Haber Merkezi