ANKARA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Pandemi sürecinde “sürü bağışıklığı” stratejisinin uygulandığını söyleyen TTB Merkez Konsey Üyesi Samet Mengüç, “Neo-liberal ekonomik politiğin egemen ve kapitalist üretim ilişkilerinin belirleyici olduğu bir sistemde pandemiyle mücadele edemezsiniz” dedi.


Koronavirüs (Kovid-19) salgınında vaka sayıları artarak devam ediyor. Birçok kentte hastanelerde yer kalmazken, alınan önlemler ise uyarıdan öteye gitmiyor. Artan vaka sayılarını ve iktidarın politikalarını Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sağlık ve Sosyal Politikalar Komisyonu Eş Sözcüsü ve Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Samet Mengüç MA / Berivan Altan'a değerlendirdi.


Pandemi sürecinde “sürü bağışıklığı” stratejisinin uygulandığı eleştirisinde bulunan Mengüç, hükümetin salgın başlangıcından bu yana benzer politika uyguladığını belirtti. Pandemiyle mücadelede etkin bir sonuç alınmadan, “normalleşme” sürecine geçilmesinin vaka sayılarında artışa neden olacağının bilindiğini söyleyen Mengüç, artışın sürpriz olmadığını kaydetti.


Mengüç, artışın iktidarın tercih ettiği politikanın sonuçları olduğunun da unutulmaması gerektiğinin altını çizdi.


VAKA AÇIKLAMALARIN 10 KATI


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından açıklanan verilerin de inandırıcı gelmediğini, verilerin açıklamaların 10 katı olduğunu dile getiren Mengüç, “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” stratejisi izlendiğini ifade etti. Önümüzdeki ayların mevsimsel geçişler nedeniyle gribal enfeksiyonlarında artacağı bir dönem olduğuna işaret eden Mengüç, “Pandeminin bu kadar yoğun olduğu bir süreçte, bir de mevsimsel gribal enfeksiyonlarında artmasıyla çok daha dramatik bir süreç yaşayabiliriz. Ama buna yönelik atılan hiçbir adımında olmadığını görüyoruz. Sadece siz sağlık çalışanlarına, hekimlere bu yükü yükleyerek mücadele yürütemezsiniz” uyarısında bulundu.


SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENİYOR


Sağlık çalışanlarının tükenme noktasına geldiğine dikkat çeken Mengüç, “Sağlık çalışanlarını siz koruyamazsanız, toplumu zaten koruyamazsınız. Sağlık çalışanları korunamıyor. Bunları biz başlangıçta kişisel koruyucu ekipmanlar yönünden değerlendirdik. Ancak sağlık gibi dinamik bir alanda, sürekli çalışmak zorunda kaldığınız bir ortamda, çalışma sürelerini ayarlamanız lazım. Bunlar oldukça daha az sürede çalıştırarak, uzun süreli bir mücadele verebilirsiniz. 24-36 saat aralıksız hiç uyumadan, dinlenmeden çalışan sağlık emekçileri var ve bunların bir dayanma gücü var. Yaklaşık 8 aydır bu mücadeleyi veren sağlık çalışanlarının sayısı oldukça yüksek ve tükenmeye başladılar. Bunu ironi olsun diye söylemiyoruz. Ankara’da 700’ün üzerinde, Diyarbakır’da 600’ün üzerinde sağlık çalışanı enfekte oldu. Bunların sadece 174 tanesi hekim ve diş hekimi. Sağlık çalışanlarının enfeksiyon riski yüzde 11 civarında ve bu sürdürebilir bir durum değildir. Bu yüzden işten ayrılmalar, istifalar başladı. Sağlık çalışanlarının ruhsal ve bedensel olarak dayanabilir bir potansiyelleri vardır. Eğer siz bu potansiyeli zorlarsanız, bu tükenmeye götürür” diye konuştu.


BAŞARI ŞANSI YOK


İktidarın pandemi ile mücadelede sadece iyi niyet beyanında bulunduğunui ancak yapılması gereken ve atılması gereken adımlara dair bir çaba sarf etmediğini ifade eden Mengüç, şu eleştirileri sıraladı: “İkinci testleri yapmamaya başladılar. Bırakın onu, karantinayı 10 güne indirdiler. Burada ciddi bir pandemi ile mücadele zaten yok. Sağlıklı bir filyasyon yapıp, riskleri tamamen ortaya koyma hedefi olmadığı için bu olumsuzluklar yaşanıyor. Bir diğeri de insanları iş gücü olarak görüp, biran önce işe dönmelerini sağlamak. İkinci testler ekonomi olmadığı için yapılmıyor. Pandemi ile topyekûn bir mücadele önünüze koyamazsanız, zaten tek başına tıbbi bir mücadele ile başa çıkamazsınız. Ekonomik önlemleri almazsanız, bütçeyi yeniden yapılandırmaz, sosyal hakları sağlamazsanız, topluma bilgilendirme yapıp, topyekûn işin içine katmazsanız, başarılı olma şansınız yok ki Türkiye bugün bunu yaşıyor.”


Bilim Kurulu’nu da alınmayan önlemlere sessiz kaldığı için eleştiren Mengüç, “Bu sürece Bilim Kurulu’nun katkısı olmuştur, ancak pandemi ile mücadele belirleyici olamamıştır. Bilim Kurulu’nu suçlamak istemiyoruz. Verileri hükümete aktarıyorlar ancak topluma karşı kendini sorumlu olarak gören hükümet ve bakanlık kendi verdiği kararlar doğrultusunda ilerliyor” ifadelerini kullandı.


HENÜZ GEÇ DEĞİL


Yeni bir strateji için geç olmadığının altını çizen Mengüç, “Neo-liberal ekonomik politiğin dayatmış olduğu bu sağlık sistemlerinin dünyayı ne hale getirdiğinin sonuçlarını yaşıyoruz. Sağlığın kamusal bir hizmet olduğunun görülmesi kaçınılmazdır. Her insanın ihtiyaç duyduğu, sağlık hizmetini almayı sağlayacak sistemlere gideceksiniz. Koruyucu, önleyici sağlık hizmetinin verilmesi için kamusal desteklerle hayata geçirilmesi gerekir. Ekonomik olarak da tüm insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir yasal düzenlemenin yapılması ve eşit paylaşımcı bir sistemin egemen olması lazım. Tek kurtuluş burada. Yaratılmış olan bir takım değerler altında ezilerek sürdürülen, bugünkü neo-liberal ekonomik politiğin egemen olduğu kapitalist üretim ilişkilerinin belirleyici olduğu bir sistemle pandemi ile mücadele edemezsiniz. İnsanların düşünce paradigması, ülkelerin ekonomi politiği, sağlık politikaları değişecek. İnsanı kim olursa olsun merkeze alacak bir yaklaşım gösterilmesi gerekiyor. Bu tespitleri yapıp, böyle bir yola girilmesi gerekiyor. Bunu önüne koyduğu zaman Türkiye gibi bir ülke belki tüm dünyaya örnek olabilir.”

Editör: Haber Merkezi