VAN–ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Türkiye'de artan intihar vakalarının siyasi, ekonomik, politik ya da yaygın toplumsal bir sorun olduğunun görmezden gelindiğini belirten Psikiyatrist Özgür Deniz Değer, mevcut sistem ve politikaların insanlar açısından sürdürülemez olduğuna dikkati çekerek, "intiharlara zemin oluşturuyor" dedi.
Ülkede yaşanan intihar vakalarındaki artışın ekonomik ve siyasi krizle paralel olduğu tartışmaları her geçen gün biraz daha gündeme oturuyor. İşsizlik ve yoksulluk gerekçeleriyle yaygınlaşan intiharlarını değerlendiren Psikiyatrist Dr. Özgür Deniz Değer, söz konusu durumun, ekonomik, politik ya da yaygın toplumsal bir sorun olduğunun görmezden gelindiğine dikkati çekti.


"Bu sistemin ne kadar çok insanlar açısından, insanların ruhsal sağlığı açısından sürdürülemez olduğu bütün çıplaklığıyla önümüzde duruyor" diyen Değer, muhataplarına "Bu neden çözülmüyor? Bunu neden çözmüyorsunuz?" sorularını yöneltmek gerektiğini vurguladı.


'TOPLUMUN DURUMUNU GÖZ ÖNÜNDE’ 


İntiharın sadece psikolojik bir durum sonucunda yaşandığı sonucunun yetersiz tespit olacağını dile getiren Değer, toplumun içinde bulunduğu durumu göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etti. Yoksulluk ve yoksunluğun intiharın risk faktörleri arasında bulunduğuna işaret eden Değer, "Çünkü intihar tek başına ruhsal rahatsızlıklarla ifade edilmeyecek kadar ciddi bir olgu olarak önümüzde duruyor. Ruhsal rahatsızlıkları olan insanlar daha çok meyilli oluyor, bu rahatsızlığı olmayan insanlara göre. Ama özellikle intihardan bahsederken şuan toplumun içinde bulunduğu durumu da göz önünde bulundurmak lazım. Yani yoksunluk, yoksulluk, bir sosyal yoksunluk ve özellikle maddi yoksulluğun da intiharın risk faktörü arasında olduğunu bilimsel açıdan biliyoruz" dedi.


'BU SİSTEM SÜRDÜRÜLEMEZ’


Geleceğe dair bir umudun, bir şeylerin düzeleceğine dair inancın ve önünü görememenin intiharları seçme nedenini oluşturduğunu belirten Değer, toplumsal adalet duygusunun intiharlardaki payına işaret etti. Değer, "Toplumsal bir adalet duygusunun ortadan kalkmış olması, insanlarda intiharı bir çözüm ya da son nokta olarak bu yolu seçmesine neden oluyor. Yani burada intihardan bahsettiğimiz de toplumda ki yoksulluğu ve umudun ortadan kalkmış olduğunu çok açık bir şekilde bize gösteriyor. Artık bu sistemin ne kadar çok insanlar açısından, insanların ruhsal sağlığı açısından sürdürülemez olduğu bütün çıplaklığıyla önümüzde duruyor" diye konuştu.


'TOPLUM ŞİDDETİ KANIKSAMIŞ’


Ekonomik krizin intihar yolunun seçilmesine zemin hazırladığını sözlerine ekleyen Değer, "Bunu bir şekilde insanın kendi bedenine yönelik bir şiddet olarak da görülebilir. Toplum açısından şiddet artık öyle bir kanıksanmış ki kadına, çocuğa, hayvana ve doğaya, bir şekilde insanın bilinçli olmasa dahi kendine yönelik şiddeti de uygulayabileceği bir zemin haline getiriyor. Bir başkasına şiddet uygulanabildiğini gören, bunu kanıksayan kişi aynı zaman da kendine yönelikte şiddet uygulayabilir. İntiharlar sonuçta bir şiddet eylemidir" diye belirtti.


‘YÖNTEMİ MESAJ İÇERİYOR' 


İntihar biçimlerini değerlendiren Değer, seçilen yöntemin topluma bir mesaj vermek için seçildiğini söyledi. Değer, "Bir insanın kendi yaşamına nasıl son verdiğinin bir önemi yok. Farklı aletlerle kendilerini öldürebilir. En son kendini, kendi kamyonuna asarak öldüren kişi gibi kendi ekonomisini kazandığı şeyden artık umudu kalmadığı için tam da onu kullanarak kendini öldürüyor. Gözümüze soka soka bunu yapıyor. Yani 'ben bundan ekmek kazanıyordum; ama artık bu da bana ekmek kazandırmıyor, beni öldüren şey budur aslında. Benim ekonomik güçsüzlüğümü ortaya çıkaran budur' diyor. Biz toplumsal olarak yalnızca o olguya yöneldiğimiz zaman sadece 'intiharlar var' diye yaklaştığımızda çoğu şeyi kaçırmış oluyoruz" dedi.


'İNTİHARIN BİRÇOK NEDENİ VAR' 


Toplu intiharların artık salgın gibi düşünüldüğünü ifade eden Değer, siyasi, ekonomik, politik ya da yaygın toplumsal bir sorun olduğunun görmezden gelindiğini yineledi. Değer, şöyle devam etti: "Bu intiharların muhataplarına, yoksulluğu, umutsuzluğu ortaya çıkaran kişiye sormak gerekir. Yani bunu uzmanlarına sormak sadece işi küçümsemek gibi oluyor. Bu şiddet ortamının her yere yayılması, yoksulluğun artması ve adalet duygusunun ortadan kalkmasına zemin oluşturan, müsebbibi olanlara sormak lazım. Bu neden çözülmüyor? Bunu neden çözmüyorsunuz? Ya da artık bu sistem yürümüyor, bunu nasıl değiştirebiliriz? İnsanların yarınlara umudunun olmasını ya da ben yarın bu kamyonumla ekmek kazanabilirim mi insanların zihinlerine yerleştirmek gerekiyor. Geniş anlamda bunun siyasi, ekonomik, politik ya da yaygın toplumsal bir sorun olduğunu görmezden gelmek oluyor. İntihar ruhsal bir şeydir ya da bir insanın artık yapacak başka bir seçeneğinin olmadığını düşündüren bir sebeple hayatına son vermesidir. Ama tek başına ruhsal rahatsızlıklar sebep olur demek yanlış olur. Tek bir sebep yoktur. Birden fazla sebebi vardır. İntiharın bu kadar yaygın olmasının sebebi, insanlar da artık yarına dair, yarın bir şeylerin iyi olacağına dair ya da adil olarak kendine düşen payı alabileceğine dair umudunun kalmamasıdır aslında.


İNTİHARA ZEMİN OLUŞTURUYOR


Belki bizim görmediğimiz, bizim duymadığımız topluma yansımayan belki çok intiharlar vardır. Yani bu intiharları cinayet olarak da değerlendirebiliriz. Bu sistemin öldürdüğü insanlar bunlar. Bu zemini olup da şimdi direk birebir onlar ya da bu sistem buna sebep oldu demiyorum. Şunu kaçırmayalım, şuanda yoksulluk sınırının altında, açlık sınırının altında milyonlarca insan var Türkiye'de. Asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar var; ama asgari ücreti bulamayan ve bunun yarısına sigortasız, güvencesiz olarak çalışan insanların varlığından bahsediyoruz. Ve bunlar aile yaşatmaya çalışıyorlar. Bırakalım geçindirmeyi yaşatmaya çalışıyorlar. İnsanlar artık bunun yaşatamadığını görüyor. Tam da bunu söylüyorum. Bu sistem ya da politikalar, bu yoksulluğa zemin oluşturan politikalar gerçekten de intiharlara zemin oluşturuyor. Ama herkes bunu seçmiyor. Buna zemin hazırlanıyor. Ama o zemin olmasa da insanlar artık çıkış yolu yokmuş gibi, diğer insanların da bunu yaptığını görüp 'çıkış yolu yoktu ben de bunu yapabilirim' diye görüp intihar yolunu seçebiliyor.


KANUN KOYUCULAR GÖZDEN KAÇIRIYOR


Türkiye psikiyatri dernekleri intiharın medyada nasıl yayınlanacağıyla ilgili bir yol belgesi var. Medya yönelgesi var. Mesela siyanür kullandı. Sen, bu siteden siyanür temin etti diye bir dil kullanamazsın. Bunun da bir etiği vardır. Görüntüleri birebir yayınlamakta uygun değildir. Bunu zaten önermiyoruz. Bu kadar öldürücü olan bir şey kontrolsüz bir şekilde satışa sunuluyor olması da anlaşılır bir şey değildir. Çok kolay bağımlılık yapan, özellikle 18 yaşından küçüklerden diyelim sigara satışına kontrol getiriliyoruz; ama böyle ciddi direkt öldürücü olan bir zehri çok rahatlıkla internet üzerinden bulabileceğimiz bir ortam oluşturmuş oluyoruz. Yani burada özellikle kanun koyucu ya da devlet çok küçük ayrıntılara, bürokrasiye boğup her şeyi; ama gerçekten çok daha önemli olan şeyleri gözden kaçırıyor. Zaten boğarsanız bürokrasiye, devlet yapısı ya da sistem ile ilgili olan bir şey. Yani basitleştirmezseniz olayları çok şeyi gözden kaçırırsınız. Çok basit bir örnek vereyim. Bağımlılıkla ilgili politikalarımız var. Devlet çalıştaylar düzenliyor. Cumhurbaşkanlığı da ciddiye aldığını söylüyor güya; ama tedavi için kullandığımız birçok ilaç piyasa da yok, göremiyoruz. 3-4 aydır bu sıkıntıları yaşıyoruz. Peki, hani politika? Politikayı sadece bağımlılık tedavisine indirgeyip ya da önleyici olan şeyi çok düşünmeyip, nasıl önleyeceğini düşünmezseniz ilaç sıkıntısı da yaşanır, bağımlılık da patlar. Eğer bu sorunları ortadan kaldıramıyorsan o halde bu düzeni değiştirmek gerekir."


MA / Yunus Duman
Editör: Haber Merkezi