Denizlerin idamından bu yana bitmeyen bir darbeler süreci içindeyiz. Darbeler darbeleri izledi… Türkiye yıllardır OHAL kanunları ile yönetilen bir ülke oldu. Kürtler ise hep baskı ve şiddet altında yaşamak zorunda kaldı. 12 Eylül darbesinden bu yana Bölge’de “olağan” bir dönem yaşanmadı. Şiddet hiç dinmedi. 2013’te gündeme gelen “barış ve çözüm süreci” denilen dönemde bir nebze nefes alınsa da Kürt halkı yüreği ağzında ne olacağını bekledi. Arkasından gelen saldırganlığı anlatmaya gerek yok.

AKP ve MHP her yeni dönemeçte “beka” meselesini gündem yapıp gelişmekte olan demokratikleşme hareketini bastırma yoluna gidiyor. Kürt sorunu üzerinden yeniden bir gerilim tırmandırılıyor. Sınır ötesi operasyonları hâlâ sürüyor. Yıllardır yapılanı yine yapıyorlar. Görünen o ki savaş hali giderek yayılacak ve şiddet içeri taşınacak.

Zira AKP-MHP blokunun, gerilim ve provokasyonlardan nemalanmak için yeni hesaplar içine girildiği görülüyor. Önceki günkü HDP Genel Merkezine yapılan baskın, partililere saldır, gözaltı ve HDP milletvekiline yönelik tehdit de bunu gösteriyor.

Çok geriye gitmeye gerek yok, daha bir hafta önce 1 Mayıs’ta her tarafı polis kalkanlarıyla, barikatlarla kuşatanlar, HDP’ye yürüyenlere tüm yolları sonuna kadar açtılar. 1977 Taksim 1 Mayıs’ında katledilen işçileri anmaya bile izin vermeyenler, HDP’ye yürüyenlerin ise önündeki engelleri kaldırmak için seferber oldu.

Taksim demir barikatlarla binlerce polisle kuşatılmıştı. Sendikacıların ve işçilerin çelenk bırakmasına bile sorun çıkardılar. Taksim’e çıkmaya kalkanlara şiddet uygulandı, gözaltına alındılar. O gün sendikacılara duvar olan devlet önceki gün HDP binasına gelen üç kişiye tüm yolları açtı. Bırakılan çelengin başında nöbet tutuldu.

Yine, ana muhalefet partisi CHP Lideri Kılıçdaroğlu bakanlık kapılarından içeri alınmıyor. Kılıçdaroğlu ne Merkez Bankasına ne Et ve Süt Kurumundan ne Milli Eğitim Bakanlığından içeri sokuldu. Her yerde polis barikatı kuruluyor. Ancak HDP’ye yürüyene tüm yollar devlet eliyle, polis eliyle açılıyor.

HDP milletvekilleri bir yerden bir yere gidecek olsa kuşatma altına alınıyorlar. Girmek istedikleri köylerin kapıları asker barikatıyla kapatılıyor. Valilik ve kaymakamlık emirleri gösteriliyor, vekiller açıklama yapamaz hale getiriliyor.

HDP’ye baskına gelenlere ise polis eşlik ediyor. Yol açılıyor. Önceki gün bir kez daha buna tanıklık etmiş olduk. Yargı kıskacına alınmış olan HDP, bir yanda polis baskısı, diğer yanda provokasyonların hedefi haline getiriliyor.

Reklam

HDP binalarına yönelik saldırılar dinmiyor. Geçen yıl HDP İzmir İl Örgütü basılmıştı. İzmir’de Deniz Poyrazı öldüren katil, mahkemede tehdit savurmaya devam ediyor. Ancak mahkeme adil bir yargılama yürütmekten çok uzak. Mahkemenin, katilin arkasındaki güçleri açığa çıkarmaya yönelik bir çaba göstermesini bırakın, bilgi ve belgeleri değerlendirmekten uzak bir yargılama süreci işletiliyor.

HDP Genel Merkezinin önünde yaşananlar saldırganlıkta yeni boyuta işaret ediyor. Polis gözetiminde gerçekleşen bu provokasyonda partililer darbedildi, gözaltına alınanlar oldu.

Daha da vahim olanı polislerden birinin HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’a yönelik tehdit ve hakaretidir. Polis, “Kes sesini, çivilerim seni vallahi” sözleriyle ne denli pervasız olduğunu göstermiştir. Ancak, aradan geçen zamana rağmen ne provokasyona ilişkin ne de polisin tehdidi karşısında bir tutum alındı. Ne yargı ne de hükümet cenahından bir gelişme oldu.

Bu son gelişme de göstermektedir ki hükümet de yargı da HDP’yi hedef haline getirmiş bulunuyor. AKP-MHP bloku gerilimi artırmaktan yana. Bunda şaşılacak bir durum yok!

O halde tek bir yol kalıyor, o da HDP’ye yönelik saldırganlık karşısında susmamak HDP’nin yanında yer almaktır.

Üçüncü muhalefet odağı olmaya aday partilerin saldırı karşısında yaptıkları açıklama, yine CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in açıklaması önemlidir. Ancak ortak tavrın büyütülmesi gerek. Denizlerin anıldığı, onlara övgüde yarışılan bu günlerde ortak mücadele daha da önem kazanıyor.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 50. yılında Türk, Kürt, tüm halklarımızın, işçi ve emekçilerin, gençlerin, kadınların ortak mücadelesi ile güzel günlere ulaşılabilir…