ANKARA - Önümüzdeki seçimin “rejimi” oylama seçimi olacağını belirten HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Halklar iki bloğa mahkum değil, 3’üncü yol var. Söz veriyoruz; bu karanlıklar bitecek. 14 Mayıs halkların miladı olacak” dedi. 

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Grup toplantımıza Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ve Ankara İl Başkanı Şükran Doğan, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Genel Sekreteri Emre Öztürk ve EHP Sözcüsü Özge Akman, TÖP Sözcüler Kurulundan Perihan Koca, Juliana Gözen ve Pelin Kahiloğulları, Sosyalist Meclisler Federasyonu Sözcüsü Barış Kayaoğlu ve yöneticiler Erdal Ataş, Dilşat Canbaz Kaya, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün katıldı. Ayrıca İzmir Urfa Federasyonu ve Tüm Bel Sen’den temsilcilerin yanı sıra Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Bayram Bozyel, Genel Başkan Yardımcısı Celal Yıldız ve PM Üyesi Haydar Cihaner de grup toplantımıza katıldı. 

Toplantıda konuşan Sancar, şunları söyledi:

Seçim kararının açıklanacağı an Cumhurbaşkanının görevden affını isteme anına dönüşecektir

Değerli Eş Genel Başkanlarım ve Sözcülerim, kıymetli kadın yoldaşlarım, basının değerli emekçileri, bizleri izleyen muhterem halkımız hepinizi heyecan, sevgi ve coşkuyla selamlıyorum. Grup toplantımıza hoş geldiniz. Zorlu olduğu kadar umutların ve heyecanın da giderek yükseldiği bir atmosferde seçim sürecine hazırlanıyoruz. Hayatımızı, umudumuzu, geleceğimizi, ekmeğimizi ve sabrımızı tüketmek isteyen bu iktidar düzenini, bu rejimi bir an önce gönderecek olmanın hayali bile o kadar güzel ki, gidişlerinin nasıl muhteşem olacağını anlatmaya bile gerek yok. Milyonlar hak ve özgürlük için seçimlerini yapmışlar, o güzel günü bekliyorlar. Milyonlar o ana doğru kararlılıkla yürüyorlar. Kutsal bir yürüyüş bu. Başarıyı mutlaka getirecek bir güçlü irade bu. Seçim tarihi aşağı yukarı netleşti. AKP Genel Başkanı 14 Mayıs olarak açıkladı. Bugüne kadar seçimler zamanında olacak diyordu, her sözü gibi bundan da caydı. Şimdi seçim tarihi için 14 Mayıs’ı belirlediler. Önce şunu net olarak herkes bilsin. HDP, ittifaklarımız, halkımız hangi tarihte yapılırsa yapılsın bu seçime her türlü açıdan hazırdır. Bu seçim kararının açıklanacağı an Cumhurbaşkanının görevden affını isteme anına dönüşecektir. Seçimde de halk kararı verecek ve bu düzene noktayı kalın bir şekilde koyacaktır.   

Sandıklardan çıkarmak istedikleri savaş, sömürü, çete, mafya düzenidir

Seçimlere biz hazırız, halklarımız hazır, Türkiye hazır. Bu kötülük düzeninden, bu ucube sistemden kurtulmak isteyen milyonlar hazır. Bu kez iktidarın atı alıp Üsküdar’ı geçmesi öyle hesapladıkları kadar kolay olmayacak. Atı da Üsküdar’ın yolunu da bulamayacaklar, ortada kalacaklar. Önümüzdeki seçimler, seçimin ötesinde bir anlama sahiptir. Bunun hepimiz farkındayız. İktidar da farkında. Sadece bir parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimi olmayacak bu seçim, yaşamak istediğimiz ortak geleceğin belirlenmesi seçimi olacaktır. Bu seçim bir rejimi oylama seçimi olacaktır. Sömürü, baskı, inkar, savaş ve talan üzerine kurulu rejim mi; hak, özgürlük, emek, demokrasi, barış ve adalet üzerine kurulu bir gelecek mi istiyoruz, işte bu seçimlerde oylayacağımız şey budur. Bizim yolumuz belli. Neden böyle söylüyoruz? Mevcut iktidar ve onun oluşturmaya çalıştığı rejim, seçimlere sadece birer siyasi parti olarak girmiyor. Ele geçirdikleri devleti, emirlerindeki yargıyı, güvenlik aygıtını, partizan kurumlarını, çetelerle iltisaklı yapı ve bürokrasilerini, yolsuzluk ve sömürü sistemlerini seçimlere sokuyorlar. Sandıklardan çıkarmak istedikleri düzen de savaş, sömürü, yalan, talan, çete ve mafya düzenidir. 

Onların seçimlerinde halk yok, kendi saltanatları var

Türkiye’yi uluslararası mafyaların cirit attığı bir ülkeye dönüştürdüler. Koskocaman bir suç imparatorluğu yarattılar. Bu imparatorluk, derin sömürü çarklarını bileyerek işletmek için her an canlı tutuluyor. Bu düzeni sürdürmek için bu seçimler, onlar açısından hayat memat meselesidir. Bizler için de öyledir. Bizler için de önemlidir ama onlar için hayat memat meselesidir. Bizler için geleceği kurma, mücadeleyi büyütme meselesidir. Sadece sandıkla sınırlı bir olay değil bu. Bugünden itibaren sandığa kadar ve sandıktan sonra geleceğin her anını birlikte belirleyeceğimiz bir süreçtir bu. Ve bu sürece bizler en geniş demokrasi ittifakıyla, Emek ve Özgürlük İttifakıyla yürüyoruz. Bu ittifakı da daha da büyütüp ezilenleri, sömürülenleri, dışlananları, yok sayılanları, bütün mazlumları bir araya getirmek istiyoruz. Onların seçiminde halk yok; yoksullar, kadınlar, gençler yok. Bu ülke yok aslında onların seçimlerinde. Sadece bir tek şey var, o da kendi saltanatları.

Seçimlerde oynayacakları her oyunu boşa çıkarma gücüne sahibiz

Halkın ve ülkenin üzerine karabasan gibi çöken kötülük düzenini sandıktan çıkarmak istiyorlar. Darbeci, kayyımcı, gaspçı rejimlerini seçime sokuyorlar. O yüzden bu seçimler çok çetin bir mücadeleye sahne olacaktır. Biz her türlü zorluğa hazırız. Oynayacakları, oynamak istedikleri her oyunu boşa çıkaracak güce sahibiz. Buna biz inanıyoruz, milyonları buna inandırmak da hepimizin ortak görevi ve sorumluluğudur. Bu seçimlere, demokrasinin ve hukukun askıda olduğu ağır bir siyasi tecrit koşullarında giriyoruz. Görüyorsunuz HDP başta olmak üzere tüm demokratik toplumsal muhalefet, her gün yeni saldırılarla karşı karşıya bırakılıyor. Oysa demokrasilerde siyaset eşit rekabet işidir. Adil şartlarda bir yarış olmadıkça demokratik seçimlerden bahsetmek mümkün değildir. AKP-MHP ittifakına bakıyoruz, sanki seçimlere değil savaşlara hazırlanıyorlar. Kampanyalarını seçim kampanyası gibi değil savaş kampanyası gibi yürütüyorlar. Çünkü korkuları büyüktür, çünkü kaybederlerse sonucun ne olacağını hepimizden daha iyi biliyorlar.

Onlar seçimlere korku ile hazırlanıyorlar, biz ise umut ve cesaretle

İşte hakkımızda açılan kumpas davaları, yürümekte olan HDP Kapatma Davası, anayasal hakkımız olan Hazine yardımına bloke konması kararı, muhalefete yönelik siyasi yasak kuşatması, hak taleplerinin şiddetle bastırılması, medya üzerinden yürütülen tetikçilerin faaliyetleri. Bunların her biri bu iktidar ve rejimin seçim kampanyasının araçları ve yöntemleri olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu karanlık ittifakın halka sunabileceği herhangi bir olumlu vaadi kalmamıştır. Siyasi meseleleri, siyasi davaları ve hikayeleri yoktur. Bu ülke için bu karanlıktan başka bir gelecek tahayyülleri de yoktur. Çünkü çözümün değil sorunların, krizlerin odağı iktidar olarak bir varlık mücadelesi yürüttüklerini biliyorlar. O nedenle ellerinde kalan baskı, şiddet, yasak, hukuk dışılık dışında herhangi bir aracı, yöntemi kullanacak durumda değiller. En geniş siyasi tecritle bu toplumu kuşatmaya çalışıyorlar. Cezaevi duvarları örmeye çalışıyorlar bu ülkenin etrafına. Bunların seçim kampanyası kelepçe siyasetidir, cendere siyasetidir ve kuşatma siyasetidir. Bu seçim bu nedenle onlar için önemli ama bizler için daha da önemli. Onlar korku ile hazırlanıyorlar, bizler cesaret ve umutla. Onlar kumpaslarla yürüyorlar, biz ortak irade ve en geniş güç birliğiyle. Onlar karanlığı sürdürmek istiyorlar, biz bu ülkeyi aydınlığa taşıma kararlılığıyla yürüyoruz. Ve bunu başaracağız arkadaşlar. Kimsenin şüphesi olmasın, mutlaka başaracağız. Bu düzeni de bu rejimi de durduracağız, değiştireceğiz. Bu iktidarı da göndereceğiz.

Emekliden ve emekçiden esirgenen kaynaklar savaş politikalarına harcanıyor

Her gün yeni bir paket açıklıyorlar, güya bunlar onların seçim yatırımları ya da gelecek vaatleri. Ama hepsi aldatmaca. Sosyal konut projesi dediler, açıkladıkları projenin yandaş müteahhitleri kurtarma planı olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Bu planın içinde halk yok. Halkı kiracı, kendi yandaşlarını da emlak zengini yapıyorlar. Üstelik insanlar bugün kira ödeyemez durumdalar. Barınma hakkı ayaklar altında. En temel insan haklarından barınma hakkının artık esamesi okunmayacak hale getirilmiştir. Bir çatıyı dört duvarı bile yoksul halka fazla gören, yoksul halkı sermayenin ve kendi iktidar hedeflerinin rehini haline getirmek isteyen projeler bunlar. Durmadan vergi affı getiriyorlar, kendi yandaşlarını kurtarmaktır dertleri. KYK borçlusu milyonlarca genç var. “Faizler silindi” yalanı yatsıya bile yetişmedi. Milyonlarca genç halen binlerce lira anapara ve faiz borcunun altında ezilmektedir. Adliye saraylarını icra dosyası deposuna dönüştürdüler. Milyonlarca kamu emekçisi yıllardır talep ettikleri 3600 ek gösterge hakkına erişemedi. Aralık ayında açıkladıkları 8500 liralık asgari ücret Ocak’taki zamlarla birlikte eridi, daha da eriyecek. EYT sözü verdiler, her gün oyalıyorlar, geciktiriyorlar. EYT’lilere bir an önce bağlanması gereken maaşların üzerine çöküyorlar. Emekliden, emekçiden, dar gelirliden, yoksullardan, çocuklardan, EYT’lilerden esirgenen kaynakların nereye gittiğini biliyoruz. İşte bu düzenin, yalan ve kara propagandasına harcanıyor, troller ordusuna harcanıyor. En büyük kalem savaş politikalarına harcanan kalemdir. Bu iktidar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor, savaş politikalarıyla halkları ayrıştırmak istiyor, savaş politikalarıyla toplumsal muhalefet güçleri arasına nifak sokmaya çalışıyor, savaş politikalarıyla bu toplumu rehin almak ve iradesine ipotek koymak istiyor. O nedenle diyoruz; savaş politikalarına karşı çıkmak aynı zamanda sömürüye, rehin politikasına, ipotek planlarına karşı çıkmaktır. En geniş savaş karşıtı ittifakı oluşturmak demokrasi yürüyüşünün en önemli hedeflerindendir. Hep birlikte açık ve gür bir sesle bağırıyoruz, bağıracağız: Savaşa hayır!

İttifakımız hakikat siyasetinin ittifakıdır

Son yılların en pahalı seçimine giriyoruz. AKP Genel Başkanı mitinglerde neler söylüyor, AB ülkelerinde insanlar açlıktan kırılıyormuş, marketlerde raflar boşmuş. 85 milyonun gözünün içine baka baka doğruları eğip büküyorlar, gerçek dışı hikayeler, masallar anlatıyorlar. Bu ülkede et bile ne hazindir ki bir karne hediyesine dönüştü. Bir damacana su 50-60 lira oldu. Ama bunlarda bir yüz yok ki bu gerçeği görsünler ve bu politikaları geliştirsinler. İşte bu seçimlerin en kritik noktası bu: Hakikatler ile yalanlar arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya yönelik iktidar manipülasyonuna karşı hakikatleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak. O nedenle ittifakımız hakikat siyasetinin ittifakıdır. Bu ülkeye, bu ülkenin halklarına, milyonlara hakikati anlatma ittifakıdır. Hakikatlerle yol alarak geleceği demokrasi, adalet, barış, emek üzerine kurma ittifakıdır. O nedenle umut buradadır, gelecek biziz.

Emekten ve özgürlükten yana bir düzeni kurmak için yola çıkmış iradelerin birlikteliğiyiz

Bir yanda asaptan alınamayan et, marketlerde süte takılan alarmlar; diğer yanda yandaşlara ve sermayeye aktarılan büyük kaynaklar, ihaleler, peşkeş çekilen kamu arazileri. Bu ülkenin iki farklı gerçeğini ortaya koyuyor. İki farklı ülke var. Biri iktidar tarafından ekmeğe muhtaç edilen milyonların ülkesi, diğeri ise o ekmeklerin, emeklerin çalınarak, haksız zenginleşmeyle, israfla, sömürüyle, şatafatla sefa süren vurguncuların, talancıların ülkesi. İşte seçimler bu iki ülke arasında yapılacaktır, işte yarış bu iki ülke arasında gerçekleşecektir. Emeği her gün, her saat sömürülen, her an çalınan işçiler, sömürü düzeninin sahipleriyle karşı karşıya gelerek bir seçim dayatıyorlar bize. Emeğin hakkı mı, sermayenin sınırsız sömürü düzeni mi? Biz diyoruz ki emeğin vatanını, emeğin hakkının geçerli olduğu  ülkeyi yaratma hedefi güdüyoruz. O nedenle ittifakımızın adında da o vurgu açıkça yer alıyor. Emek ve Özgürlük İttifakımız, emekten ve özgürlükten yana bir düzeni kurmak için yola çıkmış iradelerin birlikteliğidir.

Seçimler yürüttüğümüz soluksuz demokrasi mücadelesinin önemli bir aşamasıdır

Aldığı sefalet ücretiyle ayın yarısını bile getiremeyen dar gelirli milyonlarla, halkın kaynaklarından özel servet yaratan iktidar baronları arasında bir seçim yapılacaktır. Bir yanda devletin bütün imkanlarını fütursuzca kullanan ve 24 saat propaganda imkanına sahip olan iktidar bloku; öte yanda ise her gün siyasi kırım operasyonlarına maruz kalan ve sermayesi ve hazinesi halk olan demokratik siyaset arasında gerçekleşecektir bu seçim. Bu seçim cezaevlerinde rehin tutulan siyasetçiler ile siyasi darbe yapanlar arasında gerçekleşecektir. Net söylüyorum; bu seçim HDP ve ittifaklarının onurlu yaşam siyaseti ile çürümüş yozlaşmış talan rejimi arasında bir seçimdir. Bu ülkede kurulmayı bekleyen demokrasi var, gerçekleşmeyi bekleyen bir adalet var, yaşanmayı bekleyen özgürlükler var, inşa edilmek için hasret çekilen barış ve hukuk var, kurtarılmayı bekleyen ortak eşit gelecek ve insanlık onuru var. Bu seçimler bu nedenle tarihi öneme sahiptir. Seçimler, yürüttüğümüz soluksuz demokrasi mücadelesinin de önemli bir aşamasıdır.

İktidarın bu ülkede kalıcılaştırmak istediği rejimin diğer ayağı işkence politikasıdır

Bu düzen, işkence ve insanlık suçlarının meşrulaştırıldığı, köleleştirmek istendiği her yolu kullanıyor ve her fırsatta da bu politikayı hayata geçiriyor. İktidarın bu ülkede kalıcılaştırmak istediği rejimin diğer ayağı da bu işkence ve cezasızlık politikasıdır. Bugün Uğur Mumcu’nun hunharca katledilişinin 30’uncu yıldönümü. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 yılında hedef gösterilerek karanlık güçler tarafından kalleşçe katledildi. Karanlık dedim ama doğrusu karanlık değil karanlıkta bırakılan. Biz katillerin ve bu katliam planlarının nerede nasıl pişirildiğini ve hayata geçirildiğini biliyoruz. Aradan geçen bunca yılın sonunda yargılamalar toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi, şimdi de zaman aşımı tehlikesi söz konusu. Buradan tüm toplumun ve Türkiye halklarının önünde Uğur Mumcu’yu saygıyla ve rahmetle anıyorum. Söz veriyoruz; bu karanlıkları mutlaka bitireceğiz, aydınlığı her alana hakim kılacağız. Apê Musa da aynı karanlık güçlerce hedef gösterildi ve aynı senaryolar sonucu katledildi kalleşçe 20 Eylül 1992 tarihinde. Büyüğümüz, rehberimiz, öğretmenimiz, üstadımız, mamostemiz Apê Musa’nın cinayeti de karanlığa gönderildi, zaman aşımına uğratıldı. Apê Musa sana da söz veriyoruz. Senin mirasını yaşatacağız ama bu karanlığı da mutlaka aydınlatacağız.

İktidar 90’ların ve 80’lerin politikalarını kalıcı bir rejim haline getirmek istiyor

Yine DEP Milletvekili hemşerim dostum Mehmet Sincar da aynı planlar çerçevesinde ve aynı güçler tarafından katledildi 4 Eylül 1993 yılında. Bu dava da zaman aşımına uğratılmak isteniyor. Sevgili Mehmet sana da sözümüz olsun; emek verdiğin, uğrunda yaşamını feda ettiğin bütün değerleri en güçlü şekilde sahiplenen halk var, HDP ve var, ittifakları var. Mutlaka ama mutlaka bu karanlığı da aydınlatacağız. Bugün Silopi’de kaybedilen ve güya faili meçhul cinayetlere katılmak istenen başka cinayetlerin de yıldönümü. 25 Ocak 2001 tarihinde gözaltına alınan Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’den bir daha haber alınamadı. Bu karanlık, bu düzenin simgesidir. Bu rejim bu “faili meçhullerin”, bu karanlık cinayetlerin mirasını devralmıştır. Bu iktidar 90’ların, hatta 80’lerin bütün politikalarını en üst noktaya çıkararak kalıcı bir rejim haline getirmek istiyor. O nedenle 80 darbecilerinin de 90'lardaki bu karanlık senaryoların sahiplerinin de kümelendiği bir iktidar bloku var karşımızda ve bu iktidar bloku, geçmişten bugüne gelen bu kötülük rejimini kalıcılaştırmak istiyor. Hayır, izin vermeyeceğiz. Bu rejimin inşasını mutlaka durduracağız. Hep birlikte durduracağız.

Bizler bu karanlık rejiminizi durduracağız, değiştireceğiz

Ve Hrant Dink kardeşim, o da Ocak ayında katledildi, 19 Ocak 2007’de. Davanın ne aşamada olduğunu biliyoruz. Yine bu rejim ve bu iktidar aynı karanlıkta bırakma politikasını burada da sürdürüyor. Sana da söz Ahparig; hayal ettiğin dünyayı kuracak milyonlar bir araya gelmiştir. Senin hayallerini ideallerini yaşatacak, hayata geçirecek irade ve güç vardır buradadır. Kemal Kurkutların, Berkin Elvanların, Ali İsmail Korkmazların, Roboski’nin, Soma’nın, Çorlu’nun, Amasra’nın her gün katledilen kadınların faillerinin cezasız kaldığı, cezaevleri başta olmak üzere işkencenin kurumsallaştığı bir karanlık rejimi ısrarla ayakta tutmaya çalışıyorlar. Biz de kararlılıkla söylüyoruz: Başaramayacaksınız. Asıl bizler başaracağız, kötülük ve karanlık rejiminizi durduracağız, değiştireceğiz. Bu iktidar karanlıktan, kötülükten, düşmanlık siyasetinden besleniyor. Çünkü demokrasiye düşmanlar, hukuka düşmanlar, barışa düşmanlar, Kürde düşmanlar, kadına düşmanlar, hak taleplerine düşmanlar, doğaya düşmanlar. İşte seçimler, iktidar düzenini ayakta tutan temel sütunları, hakça ve halkça yaşamın kolonlarına dönüştürme seçimleri olacaktır. Bizim için, halkımız için, emekçiler için büyük bir imkandır bu seçimler. Büyük düşünelim, hayallerimizi büyük tutalım, büyük kazanalım. Büyük kazanacağız. 

Bizim kolumuz da kanadımız da halkımızdır

HDP’yi kolu kanadı kırılmış seçime sokabileceğini düşünen iktidar bloku iyi bilsin; bizim kolumuz da kanadımız da halkımızdır, halklarımızdır. Bizim kolumuz kanadımız, kurduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı’dır, güç birliği yaptığımız demokrasi çevreleridir, dostlarımızdır, emekçilerdir, halkçı ve toplumcu siyasetimizdir. Bu topraklarda filizlenen ve büyük umut yaratan güçlü fikriyatımızdır, dayanışmamızdır, tecrübemizdir, cesaretimizdir. Bugün iktidarın küçük ortağı esti gürledi yine AYM’ye talimatlar gönderiyor. Bırakın talimatı AYM’yi tehdit etti. Açık ve net şekilde şantaj yapıyor. Artık anayasa diye bir şey kalmadı. Anayasayı ihlal etmeyi bırakın, ayaklar altına alma konusunda en ufak bir çekinceleri yok. Çünkü kurtuluşları hukuksuzluktadır, zorbalıktadır. Öyle biliyorlar. Biliyorsunuz başvuru yaptık. Seçimlerin demokratik ve adil geçebilmesi için hakkımızdaki kapatma davasının seçimler sonrasına ertelenmesini istedik. Bunu kendimiz için değil Türkiye'deki bütün demokrasi güçleri için, adalet, özgürlük, emek ve barış idealleri için istiyoruz. Bahçeli bugün AYM’yi tehdit ediyor, diyor ki; “Eğer bu kararı derhal HDP aleyhine almazsanız, yani bu talebi reddetmezsiniz, hainsiniz”. Şimdi yargıya bundan daha açık tehdit olabilir mi? Bu sadece MHP’nin sözü söylemi olarak anlaşılmamalı. Bu, iktidarın politikasıdır, rejimin politikasıdır. O nedenle yapılan her şey birlikte yapılmaktadır, hesabını da halka birlikte verecekler. Evet, MHP Genel Başkanı çıkıp bu tehditleri savuruyor. İtirazları varsa, açıkça söyleyebiliyorsa iktidar kanadının diğer sözcüleri de bir laf etsinler. Bizim dışımızda kalan muhalefet partilerine de sesleniyoruz. Bu kadar açık anayasa ihlali, bu zorbalık ve tehdit politikası karşısında sessiz kalamazsınız. Sessiz kaldığınız her zorbalık pratiği eninde sonunda ülkeye egemen kılınmak istenen sitemin bir aynasıdır. Bu aynayı hep birlikte görelim, bu planları hep birlikte bozalım. Bu hepimizin Türkiye halklarına karşı tarihi sorumluluğudur, en büyük görevidir. Bir sözü daha var. “HDP’nin kapısına kilit vurulsun” diyor. Kapat diye talimat veriyor. Bizim de kapımıza kilit vuracakmış. 

4 ay sonra bu halk sizin kapınıza kilit vuracak

Biz anahtar partiyiz diyoruz, o kilitten söz ediyor. Hepsini açarız. Bu ülkede kilit üreticileri sizin taleplerinizi karşılayacak üretimi bile yapamazlar. Öyle anahtarlar var ki elimizde, koyduğunuz her kilidi çatır çatır açacağız. Bu mücadele ve kararlılık öyle büyük ki, seçimler yani en fazla 4 ay sonra sizin kapınıza halkın kilit vurduğu tarih olacaktır. Halk sizin kapınıza o kilidi vuracaktır. Bu mücadele azmi o sonucu doğuracaktır. Hep birlikte göreceğiz. Bütün bu kumpasları boşa çıkaracağız, hepsini tek tek alt edeceğiz ve bu kararlılık yürüyüşünde mutlaka amaca ulaşacağız.

Yolumuz, yeni yaşam yoludur

İşte bu ortak irade, bu yan yana geliş, omuz omuza duruş aydınlık yarınlara varmak için. Yeni yaşam bu yoldadır. Güçlü demokrasi, gerçek adalet, onurlu barışla, emeğin hakkı ve eşit yurttaşlıkla kurulmuş bir cumhuriyet, işte hedefimiz budur. Yolumuz bu yoldur, yeni yaşam yoludur. Demokrasi baharı bu yürüyüşün sonunda gelecektir. Şimdi bu yolu daha fazla büyütme zamanıdır, bu gücü genişletme zamanıdır. Halkın en güçlü ittifakına dönüştürme zamanıdır.

İki bloka mahkum değiliz, bizler varız 3’üncü yol var!

Kartal’da yaptığımız mitingde herkes “bu özgürlük, emek ve demokrasi yürüyüşü devam edecek, güçlenecek, bu maya tutmuştur” dedi. Kimsenin şüphesi olmasın, hepimiz bu mayayı sağlam bir sonuca ulaştırma göreviyle karşı karşıyayız. Bunu yapacağımızdan da şüphemiz yoktur. Tekçiliği, retçiliği, otoriterizmi yaratan sistemin etrafında dizayn olmuş siyasetin ötesinde bir yerdeyiz. Türkiye halklarına iki bloka mahkum olmadıklarını söylüyoruz. Seçeneği ortaya koyuyoruz; yeni yaşamı, eşitlikten, özgürlükten, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, ekolojik toplumdan, demokrasiden yana olan genç ve dinamik bir siyaseti inşa ediyoruz. Tüm toplumu da ne statükocu ne restorasyoncu denklemine mahkum bırakacağız. Hayır, böyle bir mecburiyet yoktur. Çünkü bizler varız, 3’üncü yol var. Emek ve Özgürlük ittifakıyla büyüyecek güçlü demokrasi mücadelesi ortaklığı var. 8 Mart’ı Newroz’a, Newroz’u 1 Mayıs’a bağlayan ortak bir iradeden ve bu iradeyi temsil eden güçlerden söz ediyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimine de Meclis seçimlerine de bu iradeyle, bu kararlılıkla hazırlanıyoruz. Bizler bir cumhurbaşkanı adayı çıkaracağımızı ilan ettik. Bizim söylediğimiz şu. Açık ve net bu topraklarda yaşayan bütün halkların, inançların, kimliklerin, kültürlerin, cinsel yönelimlerin adayını arıyoruz, adayını tartışıyoruz. Böyle bir aday çıkarmak istiyoruz. İşçilerin, emekçilerin, ezilenlerin adayı olacak bir aday. 

14 Mayıs halkların miladı olacak

Kadınların, gençlerin, ekolojistlerin temsilcisi olacak bir ses. Meclis seçimlerine de yine yeniyi kurma, demokratik cumhuriyete giden yolu eşit yurttaşlık, özgürlük ve adalet temelinde açma hedefiyle hazırlanıyoruz. HDP olarak hedefimiz Meclis’i en geniş katılımla tüm renklerin, halkların, inançların temsil edildiği bir platforma çevirmektir. Yani halkların demokratik meclisini yaratmak istiyoruz ve buna gücümüz var. Buna ulaşacak irademiz de var. Bu iradeyi her alanda büyütmek ve bu ittifakı en geniş noktaya taşımak şimdi önümüzdeki en büyük görevdir. Gücümüze inanıyoruz, kararlıyız. Hepimiz buna odaklanmış durumdayız. 14 Mayıs bir milat olacaktır, halkların miladı olacaktır.

Değerli kardeşlerim; gün bizim, güneş bizim; göğsümüzde ateş bizim. El ele olduğumuz bu güzel ülke bizim. Dün bizim, yarın bizim. İnşa ettiğimiz, edeceğimiz yeni yaşam bizim. Hasrete vurduğumuz Mayıs'ta, Haziran'da gülmek bizim. Hepinizi kalbimizin derinlerinde taşıdığımız bu umutla, ruhumuzda ve bedenimizde üstlendiğimiz, yüklendiğimiz değişime olan inançla selamlıyorum. Yolumuz açıktır. Mutlaka kazanacağız, mutlaka başaracağız. Yaşasın HDP, yaşasın Emek ve Özgürlük İttifakı, yaşasın bütün demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi. Başaracağız, serkeftin. 

( Kaynak: HDP )