DİYARBAKIR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Meral Danış Beştaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridi değerlendirerek, “Kürt meselesinin çözümsüzlüğü bütün meselelere sirayet ediyor. Çözümün anahtarı İmralı’dadır. Demokratikleşme olmadan Kürt meselesi çözülemez” dedi.




JINNEWS'in haberine göre; PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’dan beri İmralı Adası’nda tutuluyor. 20 Temmuz 2011’den bu yana, mutlak tecrit koşulları altında tutularak aile ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Abdullah Öcalan üzerinde devam eden mutlak tecride dikkat çeken Halkların Demokratik Partisi  Grup Başkanvekili  ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Abdullah  Öcalan’ın Türkiye ve Ortadoğu’daki sorunların çözümündeki gücüne vurgu yaparak, barışın sağlanması ve demokratik bir ortamın oluşabilmesi için tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğini ifade etti.


 ‘Sayın Öcalan İmralı’ya tesadüfen götürülmedi’


Yıllardır ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında tutulan, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmediği gibi yasal hakları ihlal edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın pozisyonuna dikkat çeken Meral Danış Beştaş, Abdullah Öcalan’ın pozisyonu, kendisine uygulanan tecrit ve Kürt meselesindeki rolü konusunda Türkiye’de sayısızca makale, yazı ve tartışma yayımlandığını hatırlattı. Meral, Abdullah Öcalan’ın 2020 yılı içerisinde 22 yıldır tek başına bir hücrede tutulması durumunun tecridi çoktan aştığını ifade ederek, “Kendisinin çözüm gücünün, çözüm iradesinin, barış konusundaki düşüncelerinin, kamuoyuna sunmuş olduğu yol haritalarının görmezden gelinmesi gerçeği ile karşı karşıyayız. Hepimiz biliyoruz ki Sayın Öcalan, birileri tarafından İmralı’ya tesadüfen götürülmedi, bununla ilgili özel toplantılar alındı. Milli Güvenlik Kurulu’ndan (MGK) alınan kararlar ve iktidar ile devletin farklı güçlerinin bu konudaki tutumunu biliyoruz. Özel bir yaklaşım var ve bu lehe olan bir yaklaşım değil.  Bunu aleyhe çeviren yaklaşım, hukuk kuralarının yok sayıldığı, Ceza İnfaz hukuku ve anayasanın, uluslararası sözleşmelerin hiçbirinin uygulanmadığı anayasasız, kanunsuz, haksız ve hukuksuz bir mekândan ve o mekânın içinde tutulan Sayın Öcalan’dan söz ediyoruz” sözlerine yer verdi.


 ‘Savaş politikasının temel dayanağı Kürt meselesidir’


 Meral, 2013 ve 2015 yılları arasında devlet ve Abdullah Öcalan arasında “Kürt Sorununun Çözümü” için yapılan ve “Çözüm Süreci” olarak adlandırılan görüşmelere hatıralattı. Çözüm Süreci’nde Abdullah Öcalan’ın Türkiye’deki meselelerde, çözüm gücü ve etkisinin ne kadar büyük ve kapsayıcı olduğuna herkesin tanıklık ettiğini dile getiren Meral, çözüm sürecinin devam ettiği dönemde, Türkiye tarihinin en güçlü tartışmaları, TV programları, köşe yazıları ve makalelerin yayımlandığını ifade etti. Akil İnsanlar Heyet’inin de o dönemde oluştuğuna vurgu yapan Meral, “Akil İnsanlar Kurulu’nun çalışması, Meclis bünyesinde oluşturulan komisyonda Kürt Meselesi, Kürt ve Türk tarihi konusunda çözüm odaklı tartışmaların da yaşandığını biliyoruz. O tarihsel dönemeci bir an bile akıldan çıkarmamak gerekiyor. Çünkü biz daha iyi koşullarda yaşayabiliriz, Türkiye daha iyi koşullarda yönetilebilir. Sadece Kürt halkı değil, Türkiye’deki tüm yurttaşlar, bu savaşa bu yoksulluğa, bu şiddete mecbur değil. Türkiye’nin şu anda hem içerde hem de dışarda yürüttüğü savaş politikasının temel dayanağı, Kürt meselesidir. Türkiye’deki hak ve özgürlük taleplerinin karşılanmaması ve bastırılması meselesidir. Şark Islahat Planı’ndan, 33 Kurşun, Roboski katliamlarına kadar gelmiş ve çözülmemiş bir mesele herkesi etkiliyor. Bu durum Yozgat’taki aileden Hakkari’deki köylüye kadar 82 milyon yurttaşı etkiliyor” diye konuştu.


 ‘Kürt meselesinin çözümünde Sayın Öcalan’ın rolü tartışma dışıdır’


 Yürütülen savaş politikalarının ekonomiyi de olumsuz etkilediğine değinen Meral, savaş sonucunda ülkedeki yurttaşların yaşamını yitirdiğini söyledi. Meral şöyle devam etti: “Ekonomik çalışmaların en büyük payı savaşa ayrılıyor. Bu savaş çocukların ölümüne neden olan bir savaş. İster bir PKK militanı yaşamını yitirsin, isterse de bir asker, polis yaşamını yitirsin neticede bu ülkenin çocukları ölüyor. Bu ülkedeki çocuklar niçin ölüyor? Bu ülkedeki çocuklar Kürt meselesi çözülmediği için, bu ülkedeki Kürtlerin hak ve özgürlük talepleri tartışılmadığı, karşılanmadığı için, inkar, imha ve asimilasyon konseptinin ısrarla ve inatla devam ettirildiği için ölüyor. Bu nedenle Türkiye’de yaşayan hiçbir yurttaş Kürt meselesinin çözülmemesi beni ilgilendirmiyor diyemez. Kürt meselesinin çözümünde Sayın Öcalan’ın rolü tartışma dışıdır. Kendisinin sözleri, barış çağrıları, bu konudaki silahlı güçlerin ülke dışına çıkarılması yönündeki taleplerinin nasıl karşılandığını biliyoruz. O zaman partimiz HDP sürecin kolaylaştırıcılarından biri olarak da görev yaptı. İmralı Heyeti, hem devletle, hem Sayın Öcalan ile hem de PKK ve KCK Yöneticileri ile görüşmeler yaptı ve bunların hiçbiri gizli olmayıp kamuoyu ile paylaşılan durumlardı. O dönem Çözüm Süreci’ne olan destek yüzde 70’leri aşmıştı. Herkes bu görüşmelerden memnun olduğu gibi artık bu savaşın bitmesini istiyordu. 24 Temmuz’da Dolmabahçe Mutabakatı’nın reddi, Çözüm Süreci’nin inkarı, o dönem konuşulanların bugün suç sayılması ve tekrar bir savaş konseptine dönülmesini hafızalarımızdan çıkarmamalıyız. Çünkü 24 Temmuz öncesinde yürüyen pozitif hava, Sayın Öcalan’ın değerlendirmeleri ve ön açıcı rolü, topluma da güven veriyordu. Savaş kararı ile tecridin ağırlaştırılması kararının aynı karar olduğunu unutmamalıyız. Ne zaman bir barış ortamı, demokratikleşme tartışmaları yürütülse tecrit kısmen hafiflemekte,  imha, inkar ve asimilasyon politikaları devreye girse, tecrit daha da ağırlaştırılmaktadır.”


 ‘Sorun iktidarların bekası değil, Türkiye’nin geleceğidir’


“Biz çözümsüz değiliz, biz çaresiz değiliz” vurgusunu yapan  Meral, bu tecritten hiç kimsenin çıkarı olmadığını kaydetti. Sorunun iktidarların bekası değil, Türkiye’nin geleceği olduğunun altını çizen Meral, “Sorun Türkiye’deki demokrasi sorunudur. Bu ülkede yaşayan 20 milyon Kürt’ün, kendini ülkenin asli, özgür ve eşit yurttaşı olarak hissedebilmesidir. Bunun için de savaşın sona ermesi ve Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerekiyor. Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit artık tecrit olmaktan çıkarak bir cezalandırma yöntemine bürünmüş. Görüş ve düşüncelerinin kamuoyuyla paylaşılması bilinçli bir şekilde engelleniyor. Sayın Öcalan konuşsa ne söyleyecek, barış söylemini tekrar ifade edecek. Bu konuda çözüm odaklı beyanlarda bulunacak. Türkiye halkı bu tecridin kendi lehlerine olduğunu düşünmesinler. Kürt halkının problemleri Türkiye’deki problemlerden bağımsız değildir” dedi.


‘Sayın Öcalan’ı bir filozof olarak değerlendirmek gerekiyor’


Türkiye’nin Êfrin’e yönelik saldırılarını da ele alan Meral, “Erdoğan ve Bahçeli ısrarla Kürtlerle bir sorunumuz yok, kardeşiz diyor ama Afrin’e girerek Kürtleri yerlerinden, yurtlarından ediyor. Nerede bir Kürt oluşumu, Kürt haklarını ve özgürlüklerini savunan bir yapılama onları yok etmek istiyor. Mezarlıklara ve ölülere bile savaş açan bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Kürtleri sorunun kaynağı olarak görüyorlar. Sayın Öcalan’ın 5 yıl önce söylediklerini bugün yaşıyoruz. Sayın Öcalan’ı bir filozof olarak değerlendirmek gerekiyor. Çünkü kitapları, değerlendirmeleri, makaleleri, çözümlemeleri var. Ak ve kara diye bakmadan, anlamaya çalışarak herkesin bu kitapları okuması gerekiyor. Bu düşünceler, sadece Kürt halkının özgürlüğü ile ilgili düşünceler değil, tüm Türkiye halkı ile beraber bir özgürleşme, demokratikleşme ve aydınlık bir yarın için yoğunlaşmalar olduğunu görüyoruz. Kadın meselesinden çevre meselesine, yönetim meselesine kadar çok ayrıntılı değerlendirmeler var. Herkes savaş, milliyetçilik ve tekçilik politikalarından zarar görüyor. Ülke bu politikalarla bir adım ileriye gidemiyor. Kürt halkının hiçbir halka düşmanlığı olamaz. Kürt meselesinin çözümsüzlüğü bütün meselelere sirayet ediyor. Çözümün anahtarı İmralı’dadır. Demokratikleşme olmadan Kürt meselesi çözülemez, Kürt meselesi çözülmeden de demokrasi tesis edilemez” ifadelerini kullandı.
Editör: Haber Merkezi