Erdoğan 14 Mayıs olarak belirledi o tarihi günü. Onlar bitmiş tükenmiş olan iktidarlarına söylenecek bir söz buldular. Tükenişin sloganını verdiler muhalefete.“Yeter söz milletin!”

Elbette Menderes’ten, onun DP’sinden esinleniyorlar, tek parti dönemine son verilen sürecin başlangıcı olan 1946 seçimlerine ve DP’nin 1950’de, tek parti dönemine son verdiği seçim “zaferine” vurgu yapıyorlar.

Ancak bu durum iktidardaki 20 yıllık AKP’ye karşı söylenmiş, söylenecek sözler olarak somutluk kazanıyor. Diğer yanda seçim tarihi belli olsa da muğlaklıklar oldukça fazla. İşine gelince “Ben Adalet Bakanıyım, konuşursam tavır belirlemiş olurum” diyen Bakan Bozdağ, “Cumhurbaşkanı adayı olmak Erdoğan’a ana sütü gibi helal” dese de bu açıklama da süregelen hukuksuzluğun, bakanın ağzından ifadesinden başka bir şey değil.

Seçime, eski seçim yasasıyla mı gidileceği, son hazırlanan yasayla mı gidileceği tartışılıyor. Ne yazık ki altılı masadan sağlam bir duruş ve açık bir ortak tavır yok. “Anayasa’ya aykırı ama…” tavrıdır sürmekte olan ve bunun başımıza neler getirdiğini yaşayarak görmüş faniler olarak önümüzdeki sürece ilişkin kaygı duymamak için bir neden yok.

Yine Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağı tartışılıyor. Bununla birlikte erken seçim olduğu açıkken diğer tüm kriterlerin olağan seçim işleyişine uygun yürütülmek istendiği görülüyor. Ancak bu tartışmaların hiçbirinin hukuki bir karşılığı olmayacak. Zira AKP hukuku neyse seçimde de o kadar hukuk! AKP, kuralsızlığı egemen kılmak ve yarattığı karmaşa ortamında seçime gitmek istiyor. Bunun için daha ne yapsın! İki haftalık gelişmeler bile bunu göstermeye yetiyor.

Geçen hafta AKP’nin 8 bin kişilik trol ordusundan, generallerin Erdoğan’ı alkışlamasından söz etmiştik. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Erdoğan Kılıçdaroğlu’na yani, ana muhalefet liderine yönelik eleştirilerini dinleyen kuvvet komutanlarının avuçlarına patlatırcasına alkışlamış olduğundan söz etmiştik. Seçim süreci tarihi netlik kazandıkça daha da artacak bu tür görüntüler. Hiç gizlisi saklısı yok, Erdoğan iktidarda kalmak için devleti tüm kurumları ve o kurumların başındaki kamu görevlilerini, sivil, asker demeden birer parti militanı gibi seferber edecek.

Sonra Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon kanalındaki röportajının yayımlandığı esnada SADAT denen, Rusya’nın gölge ordusu Wagner ile yarışan SADAT reklamı devreye sokuldu. Karanlık, paramiliter Wagner ordusu dünyanın birçok ülkesindeki gayriresmi ve gayrinizamı savaşta önemli roller aldı. Asya’dan, Afrika’ya birçok kıtada adından söz ettiren paramiliter Wagner’in izinden giden, ondan feyzalan ve birçok ülkedeki çalışmalarıyla tanınan, Türkiye’de ise oldukça tartışmalı işler ve ilişkiler içinde olduğu sıkça konuşulan bir gölge ordu da denilen askeri örgütün reklamıyla verildi bazı mesajlar. Ve Kılıçdaroğlu da bunun ne anlama geldiğini çarpıcı sözlerle ifade etti, açıkladı.

Daha bu haber üzerine konuşulurken Muğla Valisi hem de Valiliğin sosyal medya hesabından Erdoğan’a övgüler düzdü. Çeşitli tesislerin toplu açılışı için Muğla’ya gelen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “Muğla aşkı içimizde hiç bitmeyecek” şeklindeki sözlerinin yer aldığı bir dakikalık görüntülerin Muğla Valiliği Twitter hesabından yayımlanması büyük tepki çekmişti. AKP, parti il örgütlerinin çalışmasıyla değil, devletin olanaklarıyla, vali ve kaymakamların seferber oluşuyla, onların kararlarıyla, genelgeleriyle, il ve ilçelerdeki kurum temsilcilerine gönderdikleri emir işlevi gören AKP için seferberlik yazılarıyla gündemde.

Artık valiler AKP’nin il başkanları, Erdoğan’ın temsilcileri gibi çalışıyor. O çok yerdikleri CHP’nin tek parti dönemine rahmet okutan uygulamalar o denli yaygınlaştı ki bunları artık olağan işleyiş kabul ediyorlar ve adeta valiler, kaymakamlar ve hemen tüm kamu kurum temsilcilerinin birbirleriyle yarıştıklarına tanık oluyoruz.

Bu defa Bursa Valiliği harekete geçti. Bugünkü mitinge çağrı yaptı. Bursa Valiliği, Protokol Şube Müdürlüğünün 17 ilçe kaymakamlığı ve tüm kamu kurumu kuruluşlarına gönderilen bir çağrı genelgesi var ki insana “Bu kadarı da olmaz” dedirten cinsten.

Artık seçim sathı mailinde bulunduğumuz böylesi bir zamanda valiler ve kaymakamlar tam bir seferberlik içinde.

Ve Erzurum…

İl Müftülüğünden, valiye, İl Jandarma Komutanlığına uzanan bir koordinasyon fotoğrafı sunuldu Erzurum’dan. Devlet erkanı bir konfeksiyon mağazasına sıkışmış, koltuğa gömülmüş ve tespihini şakırdatan Erkam Yıldırım’ın ağzına bakıyor. Binali Yıldırım’ım oğlu Erkam Yıldırım’ın isminin birçok şeyle anıldığını bilmeyen yok. Ancak Yıldırım, o gün hayır işleri için Erzurum’daymış.

Tüm bu olup bitenler karşısında gerçek devrimci demokratik güçlerin daha belirgin bir tutum alması gerek. Emek ve Özgürlük İttifakının büyüyerek ilerlemesine ve altılı masayı da etkileyecek politik tutuma ihtiyaç var. Sol Parti ve TKP’nin de duruşunu gözden geçirmesinde yarar var. Ayrı durmamalı! Güçlü bir devrimci demokratik muhalefet için güçleri birleştirme vaktidir…