Dün Barış Vakfının, “2023 Seçimleri Tutum Belgesi” toplantısındaydık. Vakıf Başkanı Hakan Tahmaz, “yüzyılın seçimi” olarak tanımladı önümüzdeki seçimi. Tutum Belgesi’nde “Oyumuz barış isteyenlere” diyen Barış Vakfı, bu toplantıda da barışın önemine vurgu yaptı. Kürt sorununu yok sayarak, barış ve eşitlik hakları atlanmadan, toplumsal sorunların çözümüne odaklanılması gerektiğine dikkat çeken Tahmaz, gelişmelere bakınca, hiç de iyimser olmadığını, ancak barışı kazanmanın imkansız olmadığını belirtti. 

Gerçekten de zor bir süreç içindeyiz. Öncelikle belirtilmesi gereken mevcut iktidar tarafından Anayasa ve hukukun bir kenara atılarak işletilen bir seçim süreci içinde olduğumuzdur. Diğer tarafta ise altılı masayı esir almış bir İYİP var.  

Önceki gün, CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından açıklanan “ebabiller” isimli 8 bin kişilik “trol ordusu” ve ilişkiler ağının boyutu bile nasıl bir sürecin içinde olduğumuzu gösterirken ne yazık ki muhalefet, halkın umudunu büyütecek ortak bir tutumu egemen hale getirememektedir. 

Bir bakanlığa bağlı gibi çalışan bir gayri nizami ordu düşünün… Jandarma ve polis teşkilatının sosyal medya hesaplarının bu ordunun tepesindekiler tarafından yönlendirildiğini de Özgür Özel, belgeleriyle açıkladı. 

Polis Bando Takımının AKP Seçim Marşı’nı seslendirdiği, generallerin, TSK’nin üst komuta kademesinin, ancak bir parti toplantısında karşılaşabileceğimiz görüntülerle, ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na verip veriştiren AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alkışlamaları, seçime giderken durumun vahametinin başka bir boyutuna işaret etmektedir. 

Bu birkaç gelişmeyle sınırlı değil olup biten ancak bunlar bile mevcut iktidarın gitmemek için neler yapabileceğine ilişkin önemli veriler sunuyor. 

Dolayısıyla herkesin, her siyasi oluşumun hesabını buna göre yapması, politik tutumunu ve tavrının bu nesnel durumdan bağımsız, herhangi bir dönem ve herhangi bir seçimle karşılaştırmadan tutum almasında yarar var.  

Yine, iktidar ortaklarının hedef göstermesinden sonra HDP iddianamesini hazırlayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in, “Elimizden geleni yaptık” diyerek sonraki sürece dair işareti vermiş ve kapatma davası açılmış olduğunu da ekleyelim. Zira HDP ve elbette Emek ve Özgürlük İttifakının, önümüzdeki süreçte yapılması gündemde olan seçimlerde 20 yıllık AKP iktidarının ve tüm bu olup biteninin değişime uğramasında tayin edici role sahip olduğunu da tüm taraflar bilmektedirler. 

Kapatma davası devam eden HDP hakkında geçen hafta verilen Hazine hesaplarına bloke konulması kararı ise hukukun, siyasi erk tarafından nasıl işletildiğinin somut göstergesi olsa gerek. 

Ayrıca muhalefet partilerine yönelik hukuksuzluk çok yönlü olarak sürüyor. Olası Cumhurbaşkanı adaylarına ilişkin başlatılan hukuksuz kararlar, İmamoğlu kararında olduğu gibi hiç ara verilmeden çalışıldığını göstermektedir.   

Seçimlerin gidişatının belirlenmesinde kararları kesin olan YSK’nin ise geçmişte aldığı bazı kararlar var ki önümüzdeki sürece ilişkin neler olabileceğine dair kaygılı olmamak için bir neden bulunmuyor.

Devletin tüm kurumlarıyla, valilerden, kaymakamlara, belediye başkanlarına, din görevlilerine kadar uzanan, iktidarın geleceğine hasredilmiş bir mekanizması var ve her biri adeta bir görev paylaşımı içinde iktidarın başta kalmasına hasredilmiş bir icraat içinde gece gündüz mesai içindedir.  

Dolayısıyla bir kez daha vurgulayarak söyleyecek olursak; bu iktidardan, onun boyut kazanan ayrıştırma, baskı ve hukuksuzluklarından kurtulmak isteyen her çevrenin tarihsel bir sorumluğu var.